Herkesin Bir 'Yunus Emre'si Var

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Alev Gevrek, ‘Türk Tiyatrosu’nda Yunus Emre’ kitabında oyunlardaki Yunus portrelerini inceliyor. Kitapta ilginç bilgiler var. Recep Bilginer’in, şairi kadın düşkünü gösterdiği oyun, yıllarca devlet tiyatrosunda perde açmış ve ödül almış.

Ben bir aceb ile geldim, kimse halim bilmez benim/ Ben söylerim ben dinlerim, kimse dilim bilmez benim.” Yunus Emre’nin Türk tiyatrosundaki yerini kendisine ait bu cümlelerle anlatmak mümkün. Anadolu’da yetişmiş bu büyük şahsiyet anlaşılmadığı yahut söylediklerine kulak tıkanıldığı için şiirleri oyunlaştırılmadı, onu anlatan oyunlar oynanmadı. Dramaturg Alev Gevrek, tiyatro dünyasının görmemekte ısrar ettiği Yunus Emre’nin sahne sanatlarındaki yerini onu anlatan oyunlar üzerinden sorgulamaya açıyor.
Aslında Yunus Emre’yi anlatan pek çok tiyatro oyunu var. Ancak farklı kültür çevreleri ve farklı ideolojilerden yazarlar tarafından kaleme alınan piyeslerin çoğu nitelik yönünden kusurlu. Yunus Emre (N.Fazıl Kısakürek-1969), Yunus Emre (Recep Bilginer-1974), Yunus Diye Göründüm (Nihat Asyalı-1985), Ballar Balını Buldum (Nezihe Araz-1991), Yunus Emre (Orhan Asena-1995) tiyatro dünyasında ün kazanmış oyunlardan başlıcaları. 1991 yılının ‘Yunus Emre Sevgi Yılı’ ve 1995 yılının ‘Hoşgörü Yılı’ ilan edilmesiyle Yunus Emre’ye olan ilgi arttı ve Yunus, geç de olsa sahnedeki yerini aldı.
Oyunların ortak özelliği Yunus Emre’nin tarihsel kimliğiyle sahneye yansıtılması. Bu birliktelik, onun tasavvuf inancıyla belirginleştirilmesine ve düşüncelerinin odaklanarak açımlanmasına hizmet ediyor. Yunus’un diğer tarihsel kişilerin aksine her şeyi sevgi diliyle çözmeye çalışması, en güçlü savaşı nefsine karşı vermesi ise yazarların işini güçleştiren bir etken. Çatışmalar diğer oyun karakterlerine yükleniyor ve Yunus hayat hikayesi tam olarak bilinmediği için menkıbeler üzerinden ete kemiğe büründürülüyor. Bütün oyunlardaki akış birbirine çok benziyor. Sahneye Taptuk Dergâhı’na girmeden önce bir Anadolu köylüsü olarak çıkan Yunus, dergâhta olgunlaşan ve olgunlaşmış kimlikleriyle üç ayrı zamanda ve aşamada yansıtılıyor.
Alev Gevrek, her yazarın Yunus Emre’ye bakışının farklı olduğunu anlatıyor. Necip Fazıl oyunda dini motifleri ön plana çıkarmış. Zeki Büyüktanır, Yunus’u gerçekçi ve devrimci bir şahsiyet olarak anlatıyor, Maral Üner Anadolu kadınlarının gözünden hümanist yönüyle ele alıyor, Erdoğan Aytekin Türk tarihini öne çıkarıyor. Alevi kültüründe idolleştirilmiş bir sözcüye dönüştürülüyor, Batılılar Yunus Emre’yi dinler üstü gösterenlerin tanrı tanımaz olduğunu savunuyor. Yazara göre en çok teatral değere sahip oyun Nihat Asyalı’nın ‘Yunus Diye Göründüm’ü. Yunus’u hümanizmine odaklanarak tarih, toplum, birey ve sanat açısından genişleyen bir yelpazede ele aldığı için başarılı buluyor bu oyunu Alev Gevrek.
Yunus Emre, kadın düşkünü gösterilmiş
En ilginç Yunus Emre portresini, yazar Recep Bilginer çizmiş. Yunus, oyunda kadın düşkünü biri olarak gösteriliyor. Balım Kız’dan (Taptuk Emre’nin kızı) ayrıldıktan sonra Gül Hatun’la flört eder gibi gösteriliyor. Alev Gevrek’e göre “ağaçları, baltasının ucuna mendil bağlayarak kesen, duygusal ve hümanist birinin böylesine bencil, nefsine yenik ve duyarsız bir biçimde yansıtılması çelişki ve akıl dışıdır. Yunus’la Gül Hatun’un yer aldığı 2. perde/2. tablo ile karşılaştıkları sahne yeniden yazılmalı.” İşin ilginç tarafı bu oyunun 1979’da Yunus Emre Vakfı Büyük Ödülü alması. Oyun, aynı dönemde İstanbul Şehir Tiyatrosu, Ankara-Diyarbakır-Erzurum Devlet Tiyatrosu’nda yıllarca perde açtı.
Ayhan Hülagü / Zaman
Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.