Mehmet Birkiye ile Müşfik Kenter Üzerine

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Mehmet Birkiye’nin Euractiv’de yayınlanan ve Müşfik Kenter ve oyunculuğunu konu alan röportajını okuyucularımızla paylaşıyoruz.]

Oyuncu ve yönetmen Mehmet Birkiye yaklaşık kırk yıldır aynı sahneyi paylaştığı hocası Müşfik Kenter’i anlattı. Birkiye, yıllarca birlikte çalıştığı Müşfik Kenter’in oyunculuk sırrını bir türlü çözemediğini vurguluyor. Birkiye’ye göre Müşfik Kenter’in oyunculuğu Michelangelo’nun resimleri gibi anlaşılabilir, yorumlanabilir ve anlatılabilir ancak uygulama için onun kadar usta olmanız lazım. Kenter Tiyatrosu’nun önemli isimlerinden ve İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Drama ve Oyunculuk Bölüm Başkanı Prof. Mehmet Birkiye ile Müşfik Kenter ve Kenter Tiyatrosu ile ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik.

Müşfik Kenter’i kaybettik. Türk tiyatrosu nasıl bir değer yitirdi. Müşfik Kenter’in önemi neydi?

Müşfik Kenter sadece Türk tiyatrosunun değil, dünya tiyatrosunun önemli bir değeriydi. Çünkü o nitelikteki oyuncular dünya çapındaki oyunculardır. Orada bir rol oynadı, oynamadı ayrı bir şey. Nitelik olarak öyle bir oyuncudur. Onun değeri ise sadeliğindedir ve bu sadelik içerisinde hiç kimsenin beceremediği bir doğallıkla bütün karakterlerini canlandırmasında ve sahneye getirmesindeydi. Yani onun büyük ustalığı sadeliğinde, doğallığında ve insanın özünü yakalamasındaydı.

Siz Müşfik Kenter’den ne öğrendiniz, Kenter Tiyatrosu’na katkısı neydi?

Müşfik Kenter’in Kenter Tiyatrosu’na katkısı olmasaydı, Kenter Tiyatrosu var olamazdı.  Kenter Tiyatrosu’nu,  Yıldız Kenter ile birlikte kuran en önemli isimlerin belki birincisi belki ikincisi Müşfik Kenter. Oynadığı oyunlar, oyunculuk üslubu, becerileri ve tiyatroya aktardıklarıyla, Kenter Tiyatrosu’nun devamını sağlamıştır. Ben ne öğrendim diyorsanız, ben çok şey öğrendim ama uygulanabilir mi, o bilinmez. Çünkü ondan öğrendiğiniz uygulama için onun kadar usta olmanız lazım. O da çok nadir bir şey. Ancak onun yaptığını söze döküp birilerine tavsiye edip kendinize de söyleyebilirsiniz ama bunu becerebilir misiniz, bu çok zor.

Kenter Tiyatrosu’nun bir geleneği var mı?

Var tabii.  Kenter Tiyatrosu’nun bir geleneği var. Kenter Tiyatrosu’nun geleneği,  iyi oyunculuk üzerine kuruludur ve bu oyunculuk gerçekçilik dediğimiz akımın doğal iyi çizilmiş karakterleri anlatılmasıyla oluşur.

Müşfik Kenter’in oyun seçimi ve oyunculuk konusundaki düşünceleri neydi?

Bu çok bir geniş soru. Oyun seçimi dediğiniz zaman Müşfik Kenter çok geniş alanda oyun seçerdi; klasiklerden, modernlere ve komedilere kadar.  Oyun seçimi tiyatronun ve sizin içinde bulunduğu yılla, konjonktürle,  Türkiye’nin konumuyla da ilgiliydi. O zaman dilimi içinde tiyatroya uygun ve yapabileceği oyunlar seçerdi. Oyunculuk konusundaki düşünceleri ise çok sadeydi Müşfik Ağabey’in. Önce insanın özünün yakalanmasını isterdi. İnsan dediğimiz varlığın özünü ve sahiciliğini yakalamak ve bunu sahneye getirirken de insana duyduğu sevginin açığa çıkmasını isterdi. Seçtiği oyunlar bu yönde oyunlardır.

Müşfik Kenter, “Eğer seyirci oyunu izledikten sonra ‘yahu bunu ben de oynarım’ diyorsa, o iyi bir oyuncudur” diyor. Tiyatro eğitiminde bunun yeri nedir?

Bu Müşfik Ağabey’in bir mottosuydu diyelim ama bu demin söz ettiğim şeyi anlatıyor; basit ve sade olmayı anlatıyor. Bunu ben de yapabilirim diyorsa seyirci, Müşfik Kenter’i izleyerek, tabii ki yapmasının olanağı ve imkânı yok aslında, bu sadece bir düşünce. Bir cumhurbaşkanımız Picasso’nun resmi için söylemişti, “Ben de bunu yapabilirim” diye. Yapması söz konusu değil, Picasso’nun resmini hiçbirimizin yapması söz konusu değildir. Müşfik Kenter’in oyunculuğu da öyleydi. Evet bunu söyleyebilir ama yapmanız imkânsız. Bunu öğrencilerinize söylerseniz öğrencileriniz bunu mantıkla anlarlar ama bir oyuncu refleksiyle anlamaları için Müşfik Kenter olmaları lazım.

Hayatı boyunca hangi oyunculardan etkilendi, hangi yazarları seviyordu?

Bunu tabii çok iyi bilemem, hangi kitapları okuduğunu da ama çok bol oyun okurdu Müşfik Kenter. Oyunculardan etkilendi mi bilmiyorum. Mesela onu kimliğiyle, tavrıyla etkileyen  kişi John Wayne idi. Bunu kimse bilmez. Ama John Wayne’in şusu etkilemişti onu: John Wayne in oyunculuğundan çok, Wayne o yürüyüşünü bulmak için altı ay çalışmış. İşte onu Wayne’in çalışkanlığı etkilemişti. Müşfik Ağabey çok çalışkandı. Yani bütün o yeteneği, doğallığı çalışmadan yaptığı bir şey değildi. Müşfik Kenter provaya sabah yedide başlar akşamlara kadar çalışırdı. O sadeliği bulması ona Tanrıdan kürekle verilen yeteneğin rastgele harcanması değildi. İnanılmaz çalışırdı. Konservatuarda da öyleymiş, sabah dörtte kalkar çalışırmış. Saat yedide prova yaptığını ve akşama kadar çalıştığını biliyorum.

Müşfik Kenter iyi bir tiyatro eğitiminden geçmiş miydi, siz şu an Türkiye deki tiyatro eğitiminden memnun musunuz?

Evet, iyi bir eğitimden geçmişti. Ankara Devlet Konservatuarı’ndan mezun oldu ve sonra Rockefeller Bursu ile Amerika ve İngiltere’de de çalıştı. Tiyatro eğitiminden memnuniyetime gelince,  bu benim memnuniyetim değil. Sadun Boro- şu meşhur denizcimiz – teknesini değiştirmiş, “Teknenizden memnun musunuz?” diye soruyorlar. O da diyor ki “Bana sormayın ona sorun bakalım, o benden memnun mu” diyor. Bence bu soruyu öğrencilere sormalısınız. Onlar memnun mu tiyatro eğitiminden diye. Onlar memnunsa toplumsal bir kesişme var demektir. Benim memnun olmam çok da önemli bir şey değil.

Siz epeyce yakınında bulundunuz, Müşfik Kenter hayatı nasıl tanımlıyordu?

Bu çok özel ve zor bir soru ama elimden geldiğince cevap vermeye çalışayım. Müşfik Kenter, hayatı dostluk, sevgi ve arkadaşlık üzerinden tanımlamak isterdi. Suni olanın, yapmacık olanın o yapmacıklığın getirdiği hırsların, kavganın dışında durmak isterdi. Onun hayat anlayışı dostluk üzerindendir, sevgi üzerindendir. Mesela Deniz Gezmiş’i, Cihan Alptekin’i hiç tanımadı ama onların idam edildiği gün oturup hüngür hüngür ağladığını biliyorum. Kendisi politik solcu bir militan da değildi üstelik. Evet sol tandanslıydı ama o kadar.  Onların idam edildiği gün hüngür hüngür ağlamıştır. Bu onun insan sevgisinden. Üç genç adamın öldürülmesine karşı bir oyuncunun duyduğu tepkiydi daha çok.

Siz Müşfik Kenter’i bir ders olarak okutsanız hangi başlıklar altında Müşfik Kenter’i okuturdunuz?

Eğer böyle bir seminer veriyor olsam sadelik, insan sevgisi, basitlik ve yaratıcılık üzerinden Müşfik Kenter’i anlatırdım.

Bu yıl derslerinizde Müşfik Kenter’den söz edecek misiniz?

Oyunculuk derslerinde her zaman söz ediyorum. Onun ustalığından söz ediyoruz ama “Bakın Müşfik Kenter şöyle oynardı, siz de böyle oynayın” demek olacak iş değil. Çünkü yapılamaz. Ben bunu onun cenaze töreninde yaptığım konuşmamda da ifade ettim, Müşfik Kenter’in ne yapmak istediğini anlıyorum, neye varmak istediğini de anlıyorum ama nasıl yaptığını bilmiyorum. Herkes biz ondan şunu öğrendik, bunu öğrendik diyor ama ben buna inanmıyorum. Çünkü öğrendiler mi onun gibi olurlar. Böyle bir seviye yok. Ben öğrenmedim açıkçası ama öğrendim diyenleri de kutluyorum.  Müşfik Kenter’in neye varmak istediğini anlıyorum ama hangi yöntemi kullanıyor, nasıl oraya varıyor onu bilmiyorum. Bence kimse de bilmiyor. Onun oyunculuğu Michelangelo’nun resimleri gibi. Anlıyorsunuz, yorum yapabiliyorsunuz hatta anlatabiliyorsunuz ama “buyurun yapın” dediğiniz zaman, o durduğunuz noktadır. Olsa olsa onun bir taklidini yaparsınız.

Kenter Tiyatrosu Müşfik Kenter’i yaşatmak için ne yapacak?

Kolay bir şey değil. Müşfik Kenter’in oyunculuğunu bir sisteme döküp anlatamazsınız. Yani anısına müze kurabilir, fotoğraflarını sergileyebilir, ondan söz edebilir, ölüm yıldönümlerini kutlayabilirsiniz. Tolstoy’u yaşatabilirsiniz, kitaplarını basarsınız, herkes okur ama Müşfik Kenter’i ne yapacağız? Bu tiyatrocunun kaderi. Onu sahnede görmeniz lazım. Göremediğimiz zaman da onun yaşaması zor. Çünkü televizyon filmleri, sahnede çekilmiş videolar bir şey ifade etmez.

Euractiv

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.