Yeni Sezona Girerken Teatral Öneriler!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yaşam Kaya

Geçtiğimiz tiyatro sezonunda en az bir tiyatro oyununa giden seyirci için yazıyorum bu yazıyı. Yok yok aslında bir tane oyun koymuş tiyatro grupları için… Ya da bir tane oyunda görev almış oyuncu için… Sezonda bir tane oyun izleyen eleştirmenler adına… Kısa sözün özü şu ki; bu sezon tiyatroya bulaşacak herkes adına birkaç laf etmenin zamanı geldi. Ortalıktaki toz dumanları daha dağılmamışken, özel tiyatrolar devlet ödeneğine başvuru yapmadan yeni sezonu açarken, Devlet Tiyatroları belirsizliğini korurken…

Geçen sezon yüzün üzerinde tiyatro eleştirisi yazarak tiyatro üzerine fikir üreten herkese yol gösterici bir kimliğe büründüğümün farkındayım. Bir sezon içinde yüz yetmiş dört oyun izleyerek klişeleşmiş eleştirmen kimliğini yıkıp yerine üreten, düşünen, eleştiren, ‘tarafsız bir eleştirmen nasıl olmalı?’ sorusunun yanıtını ortaya koyan bir çizgi gösterdim. Çok ciddi laflar etmeden önce kimse kusura bakmasın, bu yazımda mütevazılığı bir kenara koyup olan neyse onu anlatacağım.

İlk Sözüm Eleştirmenler Birliği’ne (!)

UNESCO’ya bağlı bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslar arası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’… diye her eylemde bildirisini okuduğumuz, ama aslında işlevsel bir kimliği olmayan, üyelerinin hangi kıstasa göre seçildiğini anlayamadığımız, üç-beş kişinin fikirsel hegemonyası altında varlığını sürdürmeye çalışan enteresan bir topluluktan bahsediyorum. Yurt dışından gelip Türkiye’deki çalışmalara ağırlık verdiğim yıllarda birliğe girmek için başvuru yaptığımda ‘yazılı basın organında yazmıyorsunuz’ diye geri çevrildiğim, daha sonra tekrar başvurduğumda ‘yönetim kararı gereği alamıyoruz’ dedikleri, Türkiye Tiyatrosu adına çok da gerekli olmayan bir ortam. Şimdi bu gereksiz ortama ben ne diye başvurdum peki… İşte ben de o birliğin işlevsel, demokratik bir ortam olduğuna inandığım için iki kez başvuru yaptım, sonucunda gördüm ki körler sağırlar birbirini ağırlarmış. Çevremde birçok tiyatro eleştirmeninin birliğe üye olmadığını, zaten birlik içinde daimi tiyatro eleştirisi yazan beş on kişinin olduğunu şimdilerde görüyorum. İlk söz Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’ne; ‘Beyaz Türk’ birlikteliğinden sıyrılıp, demokratik bir kurum olurlarsa tiyatro adına daha yapıcı işler ortaya koyarlar!

İkinci Söz Tiyatro Gruplarına!

Ortalamalara baktığım zaman geçtiğimiz yıl en az otuz yeni grup tiyatro seyircisiyle buluşmuş. Yapılan işler, sürdürülen çalışmalar genç tiyatro toplulukları adına mutluluk verici. Ama her heyecanlı işin sonunda mutlaka başarı olacak diye bir kural yok. Oda Tiyatrosu (In Your Face) yapan grupların günden güne çoğalması birbirini taklit eden grupların doğmasına sebep olabilir. Bu duruma şiddetle dikkat etmek gerekli! Yeni tiyatro gruplarının öncelikli işi özgün işlerden geçiyor. İkinci Kat, Altıdan Sonra Tiyatro, The Club, Mekan Artı, Maya Sahnesi, Beyoğlu Terminal Sahnesi, Şermola Performans, Oyuncular Sahne, Sahne Hâl, Alternatif Tiyatro Mekanları içinde alttan gelen yeni gruplara, mekanlara yol gösterici pozisyondalar. Yeni dönemde oynanacak oyunlara baktığımızda özel tiyatro gruplarının yine çok marjinal kaldığını söyleyebilirim. Türkiye’nin politik olaylarına değinen ‘BuluTiyatro’ hariç, alternatif tiyatroların bireysel insanların dünyasından çıkamadığı ortada. Türkiye’nin içinden geçtiği politik sorunlar, demokrasi problemleri, işçi sınıfının sıkıntıları, kapitalizmin günden güne vahşileşen kan emici düzeni bizim tiyatro salonlarına pek uğramıyor. Aslında uğruyor ama bir farkla, İngiliz bakış açısına göre yorumlanan dünya gözünden! Türkiyelileşmiş bir politik algıyla hareket eden özel tiyatro toplukları sahnelerde olmalı… Devlet ve Şehir Tiyatroları’nı atladığımı sanmayın. Onların durumu o kadar belirsiz ki, ekim ayından sonra hep birlikte neler olduğunu göreceğiz. Ne tür oyunlar sahnede olacak hep birlikte izleyeceğiz. Bu iki kurum hakkında düşüncelerimi sonraya bırakıyorum.

Üçüncü Söz Oyunculara!

Siyasal konjonktürü iyi algılayan, kapitalist dizilerde oynama uğruna sahnelerini terk etmeyen, Türkiye toplumuna tepeden bakmayan, tiyatro seyircisiyle bütünleşmiş, halkçı, toplumcu, demokrat oyuncuların çoğalması bu sezon en büyük dileğim. Bir sezon içinde üç bin genç tiyatro sanatçısının ilk kez sahneye çıktığını düşündüğümüzde, tiyatro piyasasındaki oyuncuların neden donanımlı olması gerektiği açıkça ortaya çıkıyor. Dünyayı, Türkiye’yi gerçekçi bakış açısıyla algılamış oyuncularla yapılacak işler bir toplumu karanlık günlerden kurtaracaktır!

Son Söz: Politik Tiyatro Şart!

Günden güne her açıdan kaosa sürüklenen Türkiye halklarını barış içinde tutmanın en önemli ayağı sanatı, özellikle tiyatroyu politik barışın içinde yaşamaktan geçiyor. 2012-13 sezonunda yine özel tiyatrolara büyük görev düşüyor. Umarım bu sene sözünü esirgemeyen bir tiyatro sezonu geçiririz!

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla