Altın Portakal Üstün Kabak

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Volkan Taha Şeker

Altın Portakal “ürünleri” dağıtıldı. Ürün, çünkü ödülün belirli bir albenisi ve limiti vardır, ama bizim 49. Altın’da neredeyse iki kasa dağıtım yapıldı.

Başarılı bir organizasyon, sahneye seri giriş çıkışlar, NTV’nin azımsanamayacak teknik ve görsel başarısı, platform (sahne), ışıklandırma, ses netliği ve organizasyondaki profesyonellik, örnek bir organizasyon çıkardı karşımıza. Ama?

“Ama” var da var.

Çok yüksek meblağlarla hazırlanan bir festival, toplam maliyetin 10 milyon TL’ye yaklaştığı söyleniyor. En büyük destekçi de Antalya Büyükşehir Belediyesi ve yerli marka sponsorları.

O Anlar…

Festivalde Gökkuşağı Mı, Tek Renklilik Mi?

Böylesine uluslararası bir organizasyonda, Meclis’te yer alan tüm partilerin genel başkanları ile, tabanı olan Meclis dışı partilerin genel başkanları da oraya çağrılmalı ve gelmeleri sağlanmalıydı. Ama olmaz ki, biz buna hazır değiliz. Kürsüden birbirimize altın portakal fırlatırız. Sahi, biz neden göğün tüm renklerini görmek yerine, sadece zifirî siyaha saplanıp kalırız? Gökkuşağında siyah olmadığı için mi?

Ali Sunal’ın sunuculuğunu başarıyla yaptığı 49. Altın Portakal’da, şımarıklık yapmaya çalışan ve sürekli kötü şarkılar söyleyen iki kişinin isimlerini verip kötü de olsa reklamını yapmamak gerekir diye düşünüyorum.

Her yıl ödül bekleyenlerin ödül alamadığı bir festival. Bu yönden takdire layıktı.

Sonuna kadar izlemeye tahammül edemedim. Bu, hem benim haleti ruhiyem ile ilgili bir durumdu, hem de festival programının sakız gibi uzamasıyla alakalıydı.

-Kürtçe Oportünizmi

Bazı anlar aklımda kaldı: Bir kız çocuğu Kürtçe konuştuğu için Antalya’da, polisin kendilerinden kimlik sorduğunu söyledi. Emniyet sözcüsü ise Cumartesi günü flaş açıklama yaparak olayı yalanladı. Her dili konuşmak herkesin hakkıdır. Bunu engellemek ise hem imkânsız, hem de utanç vericidir. Ancak mikrofondaki kız çocuğuna sormak lazım, sen mikrofonda bu olayı gündeme getirmeden önce ne yaptın?

Savcılığa suç duyurusunda bulundun mu? –Hayır.

İnsan hakları derneklerine gittin mi? – Hayır.

Emniyet Müdürlüğü’ne şikâyet edip soruşturma talep ettin mi? – Hayır.

Ee, ne yaptın ki?

Yaptığın tek şey kürsüde, çocuk şirinliğiyle ve verilen gazla Kemal Kılıçdaroğlu’nu sevindirme çalışması. Başarısız oldun. Kemal Kılıçdaroğlu da siyaseti kısmen öğrendi artık.

Ben farklı bir dil konuşunca, birileri beni bu yüzden itham ederse, dünyayı başlarına yıkarım. Ama kürsüden çıkıp da, o dili emellerime alet ederek, rant elde etmeye çalışmam. Kürtçe sanatsal ve köklü bir dildir. Lütfen bu dili çocuksu heveslerimize alet etmeyelim. Dünyada 30 milyondan fazla kişinin konuşabildiği akademik bir dildir Kürtçe. Altın Portakal’da bir kız çocuğunun da savunmasına ihtiyacı yoktur.

-Anlamsız Protesto

Müsteşar yardımcısı ve kentin valisi neden böylesi bir organizasyonda protesto edilir ki alkışlarla? Yanlış insanları protesto eden bir zihniyet tezahür etti orada. Doğru kişileri doğru yerde protesto etmektir bilinç… Silivri göndermesi kıvamında olduğu ölçüde güzeldi. Geriye kalan protestolar, seçim günü rey dahi kullanmaktan aciz siyaset ordinaryüslerinin ego alkışlarıydı.

-Müzik İşkencesi…

Canlı bir seyirci topluluğu olmasına karşın müzikler kalitesiz, sıkıcı ve ifritti. Sanırım belediye yetkilileri kendilerini, kimi çevrelerin tavsiye ettiği kişileri sahneye çıkarmakla yükümlü hissetti. Bir nevi al gülüm ver gülüm değil, vefa yahu…

-Vefa Derken…

Meral Okay, Müşfik Kenter, Neşet Ertaş, Berkant, Baykal Kent, Ayten Alpman gibi 2012 yitikleri sanatçılarımızın ardından ne bir anma, ne bir ödül…

Ali Sunal, peki ya 3. Altın Portakal’da Yaşam boyu onur ödülü alan babanı saygıyla andırdın mı? Sadece Meral Zeren, “Bu ödülü şu anda hayatta olan ya da olmayan aynı sahneyi paylaştıklarıma armağan ediyorum. Tek dileğim savaş olmasın” diye konuştu.

Filmler…

Jürinin kararı ve ben de klasiklerin dışına çıkılmasını beğendim. En önemli nokta, filmlerin hassasiyetle seçilerek, tahammülle izlenmiş olmasıydı. Fark yarattı. Bir de bu kadar büyük ve örnek hayatlar yaşayan insanlar varken, bu kadar büyük tiyatro ustalarının hayata veda ettiği, Erol Günaydın’ın ölümüne saatler kala dağıtılan ödüller arasında, “Yaşam Boyu Onur Ödülü” Çiçek Abbas’a gitmedi mi?

Yanarım da buna yanarım.

Harika başlayıp da hüsrana dönüşen bir festival.

Ey festival, altın portakal, üstün kabak adet

Başın portakal sonun kabak…

Ben olsaydım

İlyas Salman gibi sürekli hastalık derecesinde sarhoş gezip de anlamadığı o siyasetten cümleler sarf eden,

Türk sinema ve tiyatrosuna uzun yıllar katkılar sunamamış,

Yetişen oyuncu neslinin karşısına hep küfrederek ve ayık olmayan kafayla çıkmış,

Zamanın sanatçı yokluğundan dolayı ünlü olmuş bir kişiye, yaşam boyu sanat ve sanatçıdan uzaklaştırılma cezası verirdim.

İşte bu yüzden ben olamam

Işık ve sevgiyle…

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Volkan Taha Şeker

Yanıtla