'Breivik'in Metni Anaakım Avrupa'nın Bir Parçasıdır'

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Tobias Becker’in ‘Breivik’in Açıklaması’ adlı tiyatro oyununda baş rol oynayan Sascha Soydan ile oyun ve Avrupa’da ırkçılık üzerine yaptığı ve Radikal Gazetesinin Hayat ekinde yayınlanan röportajını paylaşıyoruz.]

Norveç’te 77 kişiyi katleden Anders Breivik’in yargı süreci Almanya’da tiyatroya yansıdı. Tartışma yaratan projenin başrolünde ise Türkiye kökenli Sascha Soydan var.

Norveçli katliamcı Anders Behring Breivik’in mahkemeye hitabı, Almanya ’da tiyatro sahnesinde okunuyor. Başrolünde de Türkiye kökenli Alman oyuncu Sascha Ö. Soydan var. Soydan’ın yer aldığı ‘Breivik’in Açıklaması’ adlı skandal yaratan projenin öngösterimi geçen hafta Weimar’da, prömiyeri de önceki gün Berlin’de gerçekleşti. Acaba Breivik bu sayede hep arzu ettiği platforma mı kavuşuyor? Avrupa’da ırkçılık hakkında yaptığımız söyleşide bu meseleyi de ele aldık.

Aileniz Türkiye’de, siz Almanya’da doğdunuz. Alman – Türk bir kadın olarak Almanya’da ırkçılıkla hiç karşılaştınız mı?

Kaba saba, açık açık, göstere göstere değil. Bugün ırkçılık farklı biçimde işliyor, hemen göze çarpmayan bir ırkçılık, üstü örtülü bir dışlama var. Bunları tecrübe ettim. Avrupa’nın tamamında olduğu gibi Almanya’da da kesinlikle var.

Bu üstü kapalı ırkçılık hangi durumlarda dışa vuruyor?

Şu sorularda saklı: Almanya’da kültürü kimler şekillendirebilir, kimler şekillendiremez? Mesela, Alman mizahını tanımlamaya kimin izni vardır? Toplumu kimin harekete geçirmesine izin verilir? Kim rol model olabilir?

Daha somut olursak: Almanya’da Türk kökenli oyunculara, genelde sadece Alman – Türk karakterlerinin teklif edilmesi sizce sorun mu?

Elbette Alman filmleri ve televizyon dizilerinde Alman – Türk karakterler olmak durumunda. Onlar toplumumuza aitler. Dolayısıyla, onları niye oynamamayım? Diğer yandan kendime soruyorum: Benim gibi, toplumun göbeğinde yaşayan Alman – Türk karakterler nerede? Namus cinayetleri ve ırkçı saldırılarla bağlantılı olmayanlar? Yoksul ya da suçlu olmayalar? Türk arka planı olan ve en çok izlenen saatte, kendi perspektiflerinden aşk, kariyer, hayat hakkında gerçekten normal hikayeler anlatacak gerçekten normal karakterler nerede? Daha hala pek çok sınırlama var. Bunlara korku da diyebilirsiniz, gerçeklikten kopukluk da… Dizginleri ellerinde tutan kişilerin, mesela televizyon editörlerinin zihinlerinde bu türden sınırlamalar var.

Türkiye’de de benzeri bir ırkçılık olduğunu düşünüyor musunuz?

Türkiye’deyken sadece arkadaşlarımı ve akrabalarımı ziyaret ediyorum. Böyle bir değerlendirme yapabilecek kadar perde arkasını göremiyorum. Türkiye siyaseten ilgilendiğim bir toplum olmadığı için daha da böyle. Almanya’da oy veriyorum. Dolayısıyla bildiğim tek şey var: Türkiye çok etnik yapıya sahip bir ülke, bir göç toplumu değil.

Şu sıra ‘Breivik’in Açıklaması’ adlı tiyatro projesiyle uğraşıyorsunuz. Bu vesileyle o ırkçı katliamcıya insanlık dışı görüşlerini duyurabileceği bir platform sağlanmıyor mu?

O böyle bir platforma zaten sahip. İnternette. Orada Mickey Mouse’dan daha meşhur. Blog’larda, Twitter ’da, YouTube’da, genelde fonda portresi ve dramatik bir müzik eşliğinde, ‘Mahkemeye Hitabı’ndan alıntılar bulabilirsiniz.

Dolayısıyla asıl sorulması gereken şu: Ona bu platformu kim veriyor ve bunu hangi yolla yapıyor?

Bir Alman – Türk kadını olarak siz, Breivik’in nefret ettiği pek çok şeyin kişileşmiş halisiniz…

Evet. Yönetmen Milo Rau ve ben, konuşmasının içeriğini aydınlığa kavuşturabilmek için Breivik’in kişiliği ile aramıza mümkün olduğunca uzak mesafe koymaya çalıştık. İlkin, ben bir kadınım. İkincisi, Norveçli değilim. Üçüncüsü, sarışın değilim. Dördüncüsü, hepimizin birlikte yarattığı tek bir dünyaya, tek bir geleceğe inanıyorum. Metin ise bunun tam tersine, insanlıktan nasibini almamış ve ‘gerçek Avrupalıları’ korumak için sınırlar talep ediyor: Gerçek nedir ve bunu kim dayatır?

Ama Breivik’i canlandırmıyorsunuz…

Hayır, katiyen. Ben onun metnini konuşuyorum. Ve bunları söyleyenin Breivik olması, sadece bir tesadüf. İnternette başka yazarlar tarafından kaleme alınmış onlarca benzeri metin bulabilirsiniz. Elbette izleyicilerin metni anlamasını, metni hissetmesini sağlamam lazım. Bu yüzden Breivik gibi düşünmem, onun hayal kırıklıklarını kavramam, izleyicileri de suç ortaklarına dönüştürmem gerek ki, bu metnin, anaakım Avrupa’nın bir parçası olduğunu anlayabilsinler.

Önemli olan Breivik’in kendisi değil, önemli olan şu soru: Kim konuşuyor?

Bizden bu röportajın bir şartla, Breivik’in fotoğrafıyla değil de kendi fotoğrafınızla yayımlanmasını talep ettiniz. Neden?

Öbür türlüsü bir tür sansasyonelcilik olurdu, dikkati Breivik’e, pek çok kişinin bakış açısıyla o şeytana çekerdi. Biz Breivik’i bir kişi olarak aktarma hevesinde değiliz. Amacımız onun metniyle ciddi biçimde cebelleşmek.

Metni ilk okuduğunuzda, sizi en çok ne şoke etti?

Metin beni şoke etmediği için şoke oldum. Metin o kadar normal ki… Bir ara televizyondaki siyasetçiden, başka bir ara evimizin merdivenlerinde karşılaştığımız komşudan duyduğumuz, günbegün maruz kaldığımız bir dilden oluşuyor. Tüm bu insanların gerçekten kastettiği, katliamcı Breivik’in çıkarımları değil. Ama arkasında ideolojik bir mutabakat var: Çokkültürlülükten nefret, yabancılardan korku, kişinin kendi ülkesinde kendisini yabancı hissetmesi korkusu…

Hitabın size en çok dokunan kısmı hangisi?

Mesela şu cümle: ‘’Onlar masum çocuklar değildi, siyasi aktivistlerdi.’’ Ama böyle cümleler alıntılamaktan hoşlanmıyorum. Alıntılama genelde sadece Breivik’i şeytanlaştırarak canavar gibi göstermek için yapılıyor ki, onun ideolojisi hakkında kendimizi sorgulayarak uzun uzun düşünmeyelim. Öylesi çok rahat. Biz tiyatro projemizde metnin tamamını okuyoruz. Bu sayede onun görüşlerinin Avrupa’da pek çok kişi arasında yaygın olduğunu fark edebiliyoruz.

Bir kez daha itiraz edeceğim: Breivik kendini duyurmak için bu katliamı işledi. Şimdi duyuluyor…

Metin bir zehir dolabına kilitlenmemeli. Bu kimin yararına olur? Böyle ideolojileri tartışmaya devam etmek zorundayız ve tartışmak için bu metinden daha iyi bir model bulamayız. Tam da, rezil-kepaze özellikte olmadığı için…

Breivik insanları öldürmeseydi, onun metnini tiyatroda okumayacaktınız. Bu kinik bir davranış değil mi?

Elbette Breivik bir platform elde etmek için öldürdü. Ama hayalini kurduğu oyuncu kadrosunun ben olmadığına eminim. Metni gizem halesinden kurtarıp açıklığa kavuşturduğumuza da eminim. Biz onun istediğinden fazlasını yapıyoruz.

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.