Dolabın İçine Girip Ağladım

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Alzheimer hastalığına yakalanan İngiliz yazar Iris Murdoch’ın öyküsünü anlatan “Sonbaharı Beklerken”, ikinci sezonunu açtı. Hürriyet Gazetesinin Kelebek ekinde Ebru Esen Turgud oyun üzerine Begüm Birgören, Çolpan İlhan ve Ahmet Uz ile bir röportaj gerçekleştirdi. Bu röportajı kısmen aktarıyoruz...]

“Sonbaharı Beklerken”, yeni sezonda da sahnede. Bildiğim kadarıyla tiyatro seyircisi çok sevdi bu oyunu…

Çolpan İlhan: “Sonbaharı Beklerken”, profesör Iris Murdoch’ın öyküsünü anlatıyor. Müthiş bir şöhreti var bu kadının. İstediğini yaptığı marjinal bir hayat sürüyor. Ancak sonrasında Alzheimer’a yakalanıyor ve düştüğü durum seyirciyi çok etkiliyor. Herkes “Yaşlanınca nasıl bir hayatım olacak acaba?” diye düşünür. Herkesin kafasında bir ‘son’ merakı vardır. Oyundaki profesörün yaşadıkları, bu yüzden çok dikkat çekti. Bu da bizi çok sevindirdi. Severek oynuyoruz.

Begüm Birgören: Bu başarıda Çolpan Abla’nın da büyük payı var. Tiyatroya gitmek, insanlar için ekstra bir maliyet. Ama biz bugüne dek 30 oyun oynadık, hepsinde salon doluydu. Ben bunun Çolpan Abla’dan kaynaklandığını düşünüyorum.

Ahmet Bey, siz Iris Murdoch’ın eşini oynuyorsunuz. Canlandırdığınız karakterden bahseder misiniz biraz?

Ahmet Uz: John, edebiyat eleştirmeni. Entelektüel bir adam. İngiliz asıllı, tutucu bir çevrede yetişmiş. Iris’le tanışınca içine girdiği o bohem hayat hoşuna gidiyor. Kadının yaşadığı çarpık ilişkilere de göz yumar hale geliyor.

Eşinin Alzheimer olması, onu çok zorluyor değil mi?

Ahmet Uz: Kesinlikle. Ama uzun bir süre görmezlikten geliyor bu durumu. Çünkü kabul etmek istemiyor. Ve çevresindekilere de “Iris gayet iyi” diyor. Şiddetli bir aşk var aralarında. Ve bu aşk ölüme kadar gidiyor…

 HASTANEYE GİTTİM HASTALARI İNCELEDİM

Iris’in hastalığı, ilişkilerini nasıl etkiliyor?

Çolpan İlhan: O marjinal kadın gidiyor, yerine bambaşka bir kadın geliyor. Evi darmadağın, her şey ortalıkta… Adam da bir yere kadar sabrediyor tabii. Sonra sürtüşmeler, tersleşmeler başlıyor. Ve kadının hayatına korkuları hakim oluyor. Yalnız kalmaktan korkuyor. Bütün bunlar, ilişkilerine çok farklı bir boyut kazandırıyor haliyle. Adam mutfağa bile gitse ayağına yapışıp “Gitme” diyor. Bir yandan da geçmişindeki alakasız şeyleri hatırlayıp onları yeniden yapmak istiyor. Başka neler yapıyor bu süreçte Iris?

Çolpan İlhan: Dolabın içine girip saatlerce ağlıyor mesela. Evinin yolunu bulamıyor. Hayatında her şey ters gitmeye başlıyor.

Rol için özel bir hazırlık yaptınız mı?

Çolpan İlhan: Nasıl oynayayım diye çok araştırdım. Bir hastaneye gittim mesela, Alzheimer hastalarının neler yaptığını inceledim.

ROLÜME HAZIRLANIRKEN ÇOLPAN ABLA’YI GÖZLEMLEDİM

Begüm Hanım siz nasıl hazırlandınız Iris’in gençliğine?

Begüm Birgören: Ben Iris’in gençliğini canlandırdığım için hastalığını karakterin içine yerleştirmekten yırttım! (Gülüyor) Hastalığın evrelerini role yerleştirmek zorunda kalmamak, benim için işi daha kolay hale getirdi. Role Çolpan Abla’yı gözlemleyerek hazırlandım.

Böyle marjinal bir karakteri canlandırmak size ne hissettiriyor?

Begüm Birgören: Iris Murdoch, varoluşçu bir yazar. Hayata bakışı ve protez kişiliğiyle o dönem için çok farklı biri. Böyle bir kadının varlığı, ruhu, hayatı değiştirebileceğine ait düşünce gücü çok imrendirici. Kitaplarını okuduğum zaman da aynı şeyi hissettim. Ve onu oynamak çok keyifli.

Hangi kitaplarını okudunuz?

Begüm Birgören: Üç kitabını okudum. “Melekler Zamanı”, “Kesik Bir Baş”… Diğerinin adını şimdi hatırlayamadım. Alzheimer mı oluyorum ne! (Gülüyor)

Hürriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.