Lulabay: Bir Cihangir ya da Yer Değiştirmenin Hikâyesi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Cansu Karagül

Geçen yıl ilk kez 18. İstanbul Tiyatro Festival’inde ‘Yeni Dalga’ kapsamında seyirciyle buluşan Lulabay, bu yıl Demet Evgar öncülüğünde kurulan Pangar Tiyatro’su bünyesinde ‘Black Box’taki yerini aldı.

Aslıhan Erguvan’ın yazıp yönettiği minimal bir taşınma hikâyesi olan Lulabay, sezonun ilk gösterimini Kumbaracı 50’de gerçekleştirdi. Geçen yıldan farklı olarak bu yıl oyunun süresi 80 dakikadan 65 dakika’ya inmiş. Ayrıca oyuncu kadrosunda Nesrin Cavadzade yerine Aslıhan Erguvan’ı görüyoruz.

Lulabay, Aslıhan’ın yazdığı ilk, yönettiği ise ikinci oyun. Yönetmenliğe ilk adımı 2011 yılında Volt Tiyatrosu’nun ortaya koyduğu Tilt adlı oyunla atan genç tiyatrocu, yeteneğini ikinci kez Lulabay’da sergileme imkânı buluyor. Yine bir farkla: Bu kez Pangar Tiyatro bünyesinde. Yeni oyuna ev sahipliği yapan ise Altıdan Sonra Tiyatro’nun kutu sahnesi Kumbaracı 50.

Işıklar kapanıyor, oyuna geç kalmış seyirci edasıyla oyuncular sahneye geliyor ve Lulabay (ya da Lullaby), adına yakışır bir şekilde ‘Oror im Pahlahs’ adlı bir Ermeni ninnisi ile başlıyor. Dekor namına tahta sandalyelerden başka pek bir şey yok. Kostümler sade ve fonksiyonel. Ev kedisi ve sokak kedisine dönüşebilmek için gömleğe sabitlenmiş ya da giyilip çıkarılabilen çizgili kolluklar, yalnız ve kilolarından şikâyetçi bir kadından sade bir adama dönüşebilmek için yakası yapışkanlı bir beyaz gömlek ve tak-çıkar kravat, genç oyuncudan ‘içi dışı bir kadın’a geçişi sağlayan sarımtırak bir mutfak önlüğü ve saç bandı, bir ceket, iki şapka, toka, bir şal, bir kara pelerin, sarı bir peruk ve al sana dört oyuncu ile on beş karakter. Dört sandalyeyle birbirinden farklı mekânlar… Bir ‘taşınma hikâyesi” olmasına rağmen oyundaki mekânlara dair ayrıntılar Cihangir’de bulunmalarından ve ‘kafe’ye göre belirtilen lokasyonlarından fazla değil. Zaten çok gerekli de değil. Parçalı ışıklandırma ile tek bir sahne üzerinde kâh kafedeyiz, kâh modern bir apartman dairesinde, kâh bir sokak çöplüğünün yanında; ama hepsinde yine Cihangir’de.

Salt bir taşınma değil, bir “yer değiştirme” hikâyesi anlatılıyor sahnede. Ruh ve beden, ev ve sokak, kadın ve erkek, genç ve yaşlı, iç ve dış, ölüm ve yaşam… Çok sakin ve aniden geçişlerle birinden diğerine geçişi izliyoruz. Bir evde genç oyuncu ve sevgilisi uyanırken yatakta, gecenin karanlığında eve giriş parasını denk getiremeyen bir çocuk sokakta. Hoşlandığı yeni taşınan yalnız kadına açılamayacak denli yaşı büyük; ama ‘çilekli sakız’ hediye edecek kadar ruhu genç bir adamın duyguları savrulmakta. Evin açık penceresinden sokağa kaçtığında pişman olan ve sokak kedilerinin dünyasında barınamayan bir ev kedisi ya da insanların dünyasında tutunamayan yine sokak çocuğu ruhunu teslim ederken huzura varmakta.

Aslında Lulabay, yer yer tebessüm ettirici ve yürek burkucu, içine sıkışmışların hikâyesi. “Mış” gibi bir tat veriyor oyun oynar’mış, oyun metni okur’muş, okkalı bir tokat yer’miş, sevişir’miş ya da içki içer’miş gibi yapılan. Sarsıcı ya da şok edici değil. Yoğun duygular gözümüze sokulmuyor. Basit bir “öldüm ama iyiyim” cümlesi yetiyor sokak çocuğunun öldüğünü anlamaya ya da yalnız kadının adamı deli gibi öpmek istediğinde duyduğumuz birkaç itiraf. İçeri’nin mi dışarı’nın mı tekin olduğunu sırasıyla sınıyoruz böylece karakterlerle birlikte.

Nail Kırmızıgül, Zuhal Gencer Erkaya, Aslıhan Erguvan ve –özellikle– de Fatih Sevdi samimi, doğal ve başarılı bir performans sergiliyorlar 65 dakika boyunca. Yeni tiyatro sezonundaki ilk gösteriminin finalinde oyuncuları, oyunun Pangar Tiyatro ile buluşmasında büyük bir rolü olan Demet Evgar’ı (seyirciler arasındaydı), oyun asistanlarını, dekor ve kostüm tasarımcısı ve ışık sorumlusunu ve emeği geçen herkesi kocaman alkışlayarak terk-i diyar eyliyoruz tiyatro salonunu.

* Oyunu 31 Ekim Çarşamba günü 20:30’da Kumbaracı 50 sahnesinde izleme fırsatı bulabilirsiniz.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Cansu Karagül

Yanıtla