Bir Hayat Bir Oyun

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Ankara Devlet Tiyatrosu Kenan Işık’ın Şeyh Galip’in (1757-1798) Hüsn-ü Aşk  adlı yapıtından yola çıkarak yazdığı Aşk Hastası adlı oyunu sahnelemeye devam ediyor.

Divan edebiyatı şairlerinden Galip, tasavvuf düşüncesinden beslenerek sembolist şiirler yazarak genç yaşında kendinden söz ettiren yetenekli ve zeki bir gençtir. Galip 24 yaşında, dönemin padişahı 3. Selim tarafından Galata Mevlevihanesi şeyhliğine atanır. Dönemin siyasal ve toplumsal sorunlarına da kafa yoran çok yönlü, duyarlı bir şair olan Şeyh Galip’in yazdığı Hüsn-ü Aşk divanı 18. yüzyıl divan şiirinin temel taşlarından biri olarak kabul edilir.

Kenan Işık’ın aynı zamanda yönetmenliğini de yaptığı Aşk Hastası’nın dekor tasarımı Hakan Dündar’a, ışık düzenlemesi Kerem Çetinel’e, besteler Yücel Arzen’e koreografi ise Burçak Işımer’e ait.

Kenan Işık bu metin üzerinden oyun içinde oyun biçiminde kurguladığı Aşk Hastası’nda günümüzde batılı yazarların oyunlarında oynamak isteyen genç bir oyuncunun divan edebiyatı şairini anlatan bir oyunda oynamak istemez ve kendi kendine tiyatroya ve provalara sitemde bulunur. Ancak oyuncunun kız arkadaşı provalar sırasında intihar etmiştir, oyuncu Şeyh Galip’in anlatıldığı oyunda da aynı bir olayla karşılaşır ve mistik bir duyguya kapılarak oyunu kendi kendine sahnede canlandırmaya başlar.

Aşk Hastası’nda Kenan Işık bir yanıyla günümüz sanat anlayışına batı hayranlığına inceden bir eleştiri getirirken aynı zaman da Şeyh Galip’in hayatı üzerinden dönemin toplumsal ve siyasal olaylarına da değinerek günümüz siyasal erkinin yönetim biçimini, savurganlığını da dolaylı bir biçimde tenkit eder.

Galata Mevlevi hanesine atanan Şeyh Galip’i ziyaret eden padişah 3. Selim’in Osmanlı devlet ve asker yapısından, askeri gücünün dağınık ve zayıflığından ve daha önemlisi de batıdaki gelişmelere karşı hazırlıksız olan yönetim yapısından şikayet ettiği bölüm ilginç ve dikkat çekici. Kenan Işık oyununda kadar Şeyh Galip’in hayatını anlatırken hem onun, inanç biçimini, düşünsel derinliğini, sanat ve şiir hakkında düşüncelerini, şiirdeki yeteneğini ve sosyal ve siyasal olaylara yaklaşım ve yorumunu bütünlüklü olarak ele alarak  objektif bir yaklaşımla yaşanan dönemi sahneye taşıyor.

Yönetmen Kenan Işık yorumuyla öncelikle oyunun düşünsel derinliği ile görsel olanı özenle dengeleyerek, abartısız ve ölçülü oyunsu bir gösteri ortaya koyuyor. Oyunun sahne yorumunda farklı bir anlatım denemesi gerçekleştiriyor. Boş bir sahne de başlayan oyunda dönemin olay ve ilişkileri mekansal olarak soyutlanarak veriliyor. Sahne de projeksiyon kullanılarak anlatım zenginleştiriliyor ve etkileyici görsel bir  atmosfer yaratılıyor. Özellikle Burçak Işımer’in dans düzeni ve müzikler görsel anlatımın başat unsuru olarak öne çıkıyor. Oyunda bu günü ve geçmişi yansılayan oyunculardan özellikle Oyuncu ve Şeyh Galip’i yorumlayan Kutay Sungar ve  3. Selim’i yansılayan Buğra Koçtepe oyunculukları ile göz dolduruyor. Sungar, sesi ve tavrı ile inandırıcı bir oyunculukla seyirci karşısına çıkıyor. 2. Oyuncu, ressam ve 3. şairde izlediğimiz Eren Omay her bir figürü duygu ve tavır olarak zekice ayrıştıran oyunculuğu ile dikkat çekiyor. Rejisör ve Sufi rolleri ile izlediğimiz deneyimli oyuncu Murat Çıdamlı ayrıntıları vurgulayan, titiz ve abartısız oyunculuğu ile anlatımın önemli bir figürü olarak öne çıkıyor. Diğer rollerde izlediğimiz Ebru Uysal Sungar, Ergin Özdemir, Özgür Cengiz, Müjde Hayat, Kübra Erdem, Sibel Çelikoğlu Savaş Tamer ve Can Albayrak oyunculukları ile Aşk Hastası’nın sahne yorumunda anlatımı güçlendiren performansları ile metne özel bir katkı sunuyorlar.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla