Simulatif Bir Kurgu, Gerçek Bir Tokat!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yaşam Kaya

Yeni tiyatro sezonu başlamadan önce yazdığım yazılarda, ‘Politik Tiyatro’ kavramının Türkiye Tiyatrosu içine yerleştirilmesi gerektiğini önemle vurgulamıştım. Devlet ve Şehir Tiyatroları’nın malum halini hepimiz biliyoruz. Belirli otoriter sistemin dışına çıkmayı başaramayan her iki yapının yapamadıklarını özel tiyatrolar gerçekleştiriyor. Mekan Artı’ nın kurulmasında en büyük tetikleyici güç olan Tiyatro Artı, İstanbul’da üretime başladığı günden bu yana, insan hakları sorunundan Kürt problemine; kadın-çocuk cinsel istismarından siyasi olaylara dek ‘Politik Tiyatro’ çizgisinden ödün vermedi. Özel tiyatroların çoğunda göremediğimiz ‘politik kaygılar’ Tiyatro Artı için her zaman ön planda. İşte bu kaygıların belki de en etkileyici izdüşümü olan ‘Bizde Yok’, Mekan Artı’da seyircisi karşısına geçiyor. Ufuk Tan Altunkaya’nın yazıp yönettiği oyun için söylenecek o kadar çok söz var ki…

1990’lı yılları yaşayanlar çok iyi bilirler. Toplum bir yandan ‘vahşi kapitalizmle’ hızlıca buluşturulurken, bir yandan 1980 askeri cunta faşizmi hukusal katliamlarına devam etti. 80 darbesinde yaşı büyütülerek asılan çocuklar, sırf ‘sosyalist’ oldukları için suçsuz yere öldürülen on binlerce insan, kaybolan binler hafızalardan kolay silinecek izler değil. 90’lı yıllarda insanların ‘örgütlenme’ sürecini baltalamak için devam eden katliamlar, bu sefer de gözüne kimi kestirdiyse içeriye alıp  öldürmeyi, yok etmeyi sürdürdü. Toplumsal kaos öylesine büyüktü ki, daha 1970’li yıllarda yaşanmış Maraş katliamına benzer bir katliam Sivas’ta, tüm dünyanın gözü önünde gerçekleştirildi. 80 cuntası hızını alamamıştı, toplumun sağ-muhafazakar kesimleri, aydın-sol kesimine karşı kışkırtılıyor, üniversite öğrencileri sokak ortasında öldürülüyor, gazeteciler gözaltına alındıktan sonra ortalıktan kayboluyordu. Bir yandan ‘Susurluk Kazası’ dediğimiz olay meydana gelirken, askeri faşizm, yetiştirdiği militaristleri ön plana sürerek, Kürtleri ‘yok etme’ girişimini hız kesmeden sürdürüyordu. İnsanlara polis karakollarında işkence edip, toplumun düşünceyle ilişkisi kesilirken, tarihe kara bir leke olarak geçen ‘Manisa Davası’ olayı 16 genç insanın yaşamla olan bağlarını kopartmıştı. Manisalı gençler üzerinden Türkiye’de yaşayan tüm gençlere mesaj yollanıyor, ‘istendiği takdirde herkesin sonu bu gençler gibi olacak’ deniyordu.

1990’lı yıllardaki faşist uygulamalarını anlatmakla bitiremeyiz. Tiyatro Artı ‘Bizde Yok’ oyununda bir polis merkezinin işkence odasında bu anlattıklarımı insanlara an be an yaşatıyor. Bir grup sol görüşlü insanın gözaltı olayını anlatan konuda, seyirciler gözaltına alınan insanlar haline dönüştürülüyor. Gözleri bağlı karanlık bir odaya alınan izleyiciler, oyuncularla beraber işkenceyi adım adım hissediyor. Sahnede nerede durduğunu bilmeyen seyirci, yanı başında işkence edilen oyuncunun çığlığıyla ürperiyor. Gözleriniz bağlı sadece nefes alıp veren insanların bulunduğu odada geçmişte neler yaşandığını düşünüyorsunuz. Bir korku tünelinin içinde işkenceyi sadece ‘ismiyle’ değil insanlara ‘neler yaşattığıyla’ anlamak her açıdan çok acı.

Cumartesi Anneleri ve Metin Göktepe Sahnede

Ufuk Tan Altunkaya cesur oyununda gözaltında kaybedilen canları bir bir gösteriyor. Seyircileri oyunun atmosferine sokan işkence sahnesinde ikinci adıma geçildiğinde, izleyici bu sefer işkence sahnelerini izliyor. Üniversite öğrencilerine yapılanlar, 90’lı yıllarda sürdürülen karanlık savaşta masum çocuklarını gözaltında kaybeden ‘Cumartesi Anneleri’, 8 Ocak 1996 tarihinde cezaevinde öldürülen iki tutuklunun cenazesini izlemek için görevi başındayken polislerce tutuklanıp işkence edilerek öldürülen Gazeteci Metin Göktepe oyunda karşımıza çıkan önemli olaylar. İnsanı yakın tarihle yüzleştiren ‘Bizde Yok’ Türkiye topraklarında yaşanılan acıları gerçekçi resmetmiş.

Ufuk Tan Altunkaya oyununa yerleştirdiği görsellerle insanları 90’lı yıllara başarıyla taşıyor. Yirmi yıl içinde yaşanılanlar sahnede oyuncuların psikolojik çözümlemeleriyle yer alırken, izletilen videolarla o günlerin acısını bir kez daha anlıyoruz. Aslında o karanlık günleri tekrar yaşamamak için böylesi oyunların çoğalarak artması gerekli. Yönetmen seyircide öylesine iz bırakan bir etki yaratıyor ki, gösteriden çıkan her birey durup yaşanılanları derin derin düşünüyor. Bayhan Ekici, Cihan Esen, Cihat Süvarioğlu, Demet Ergün, Efe Can Erdal sahnedeki isimler. Grubun duygu tanımlaması, psikolojik travmayı anlatan görüntüsü her açıdan insanı etkiliyor. Sahnede başarılı bir kadro mevcut.

Hayatımda ilk kez bir oyunun kritiğini yazarken çokça zorlandım. Oyun sonrası bilgisayar başında yaşanılanları tekrar tekrar hissettiğim için içimdeki acı katlanarak arttı. ‘Bizde Yok’ Türkiye’deki insanlık suçlarını açık açık yüzümüze tokat gibi vuran bir gösteri. Tiyatro seyircisi mutlaka bu oyunu görmeli.

Oyun 22-23-24-25-26 Ocak 2013 tarihlerinde saat 20.30’da Mekan Artı’da izlenebilir…

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla