Pinima

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ezgi Ay

Pinima’ya vardığımızda bizi ilk karşılayan Pinima polisi oldu. Bir mekana girerken sorgulamadan geçtiğimiz rutin kontrollerden sonra,  uyumlu davrandığımız için Pinima polisinden de geçmeyi başardık. Mekan güvenliği suyla içeri girmemize izin vermemişti önce. “Bunlar da mı Pinima polisi yoksa diye” içimizden geçirmedik değil! Sonra göz kırpıp “neyse çantanıza koyup geçebilirsiniz” dediklerinde ‘oyun alanına’ girmiş olduk.

Oyun, kendine özgü, distopik Pinima ülkesinde geçer. Pinima tv’de  izlediğimiz reklamlarla, Pinima ülkesinin kampanyalarından, reklamlarından ve ‘Gururlu İlgisiz’ dizisinden haberdar oluruz. Televizyonun ve (sosyal) medyanın oyunun gidişatında önemli rol oynayacağının sinyallerini alırız böylelikle. Nitekim oyunun sosyal medyada bolca yer alisi, oyunun formatıyla doğrudan alakalı. Oyuncuların çektiği görüntüler Ustream’den canlı izlenebiliyor. Facebook ve twitter’dan oyuna ‘katılabiliyorsunuz’. Telefonunuzun olur da şarjı biterse bizim gibi, sadece izlemek zorunda kalabilirsiniz.

Oyuna katılamamış sadece izlemiş biri olarak, Pinima ülkesi oldukça tanıdık. Oyun demokrasi, rejim ve bir liderlik modeli eleştirisi yapıyor. Düşünce özgürlüğü parayla satılıyor, uzaylıların düşünce yoluyla insanları ele geçirmesinden korkuluyor, kutsal aileyi koruma politikaları yürütülüyor. Başkan halkı düşünmesin diye, geceleri düşünmekten uyuyamıyor. Sonra da yeni yasaklarla halkın karşısına geçiyor. Medyanın bu model içinde manipülatif rolünü nasıl oynadığını da görüyoruz. Oyuncuların çektiği kamera görüntülerini, hemen akabinde canlı yayında Pinima tv’de çarpıtılmış olarak izliyor seyirci.

Başkan’a ve yasaklara karşı olan grup, önce piyanist karakteriyle karşımıza çıkıyor. Ellerinden alınan müzik, bu grubun protestolarının aracı oluyor. Başkanın her yasağını grubun protestosu izliyor. Onu da, Piyanistin Pinima polisi tarafından tutuklanması ve tahminen işkence görmesi.

Teknik olarak ekibin zor bir is yapmaya çalıştığının hakkini verelim. Küçük Çiftlik’te büyük bir çadırda, mikrofonlarla oynayıp, şarkı söyleyip, görüntü kaydedip, canlı yayın yapan oyuncular, mutemadiyen telefonları ve bilgisayarlarıyla tweet atıyorlar. Her ne kadar oyunun medya hicvine otursa da,  bu üslubun zaman zaman oyunu dağıttığını söyleyebiliriz. Oyun alanında hem çok şey oluyor hem de aslında tekerrür eden bir olaylar dizisiyle çok şey olmuyor. Metin olarak bakıldığında oyun, Başkan’in konuşması, canlı yayınlar ve Piyanistin protestoları döngüsünde geçiyor. Bu döngü, belki oyuncuların üslubu ile oyunun tırmanmasına olanak vererek ve komedi unsurunu arttırarak kırılabilir.

Müzikli iktidar oyunu ya da sosyal oyun olarak kendini tanımlayan oyun, hikayedeki protagonist ve antagonistin iktidar mücadelesi olarak görulebilir: Başkan yasak koydukça Piyanist karşı çıkar. Protestocuların tek guçlerinin müzikle kendilerini ifade etmek olduğunu düşünürsek, Piyanistin şarkılarla Başkan’ı ve Başkan’ın koyduğu uygulamaları gülünç duruma düşürmesi hedefleniyor. Başkan ile Piyanist arasındaki bu düello, Başkan’ın hitabeti kuvvetli konuşmaları ve Piyanistin liderliğindeki protestocuların icra ettiği müzikal performanslar arasında geçiyor.

Oyun, seyirlik anlamda, grubun  tiyatro deneyimine dahil ettikleri yeni araçlarla ilginç bir ornek sunmayı başarıyor. Bu formatla, oyunun hem oyuncusu hem seyircisi olabiliyorsunuz. Sosyal medya paylaşımı ile de seyirciye, tiyatro deneyiminde, tercih edin etmeyin, başka bir kapı daha açtığı aşikar. Piyanist ile Başkan arasındaki duelloyu izlemek ve Pinima Ülkesi’ni ziyaret etmek isterseniz telefonlarınızın şarjlı olduğundan emin olun. Iyi tweet’ler!

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Ezgi Ay

Yanıtla