Neden Hala Godot'yu Bekliyoruz?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Sean Coughlan’ın BBC’de yayınlanan “Godot’yu Beklerken” oyunu hakkındaki yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.] Peki niye bekliyoruz hâlâ Godot’yu?

Samuel Beckett’in Paris’teki bir avant garde tiyatro için yazdığı oyun, nasıl oldu da tiyatro dünyasının akın akın izleyici çeken gözde oyunlarından biri haline geldi?

“En attendant Godot”nun Paris’teki Babylone Tiyatrosu’nda prömiyerini yapmasından bu yana 60 yıl geçti. İlk oyuna, deneme tiyatrosuna meraklı Paris’in kalburüstü tiyatroseverleri gitmişti.

Beckett’in resmi yaşam öyküsünü yazan arkadaşı James Knowlson, “Oyunun prömiyerinde olduklarını iddia eden binlerce kişinin hiçbiri aslında orada olamazdı. O kadar koltuk yoktu zira o tiyatroda.” diyor.

5 Ocak 1953’te dar bir bütçeyle sahnelenmeye başlanan oyunun, modern tiyatronun en önemli dönüm noktalarından biri olacağı, acaba kestirilmiş miydi o gün?

“Godot’yu Beklerken” niye bu denli uzun ömürlü bir eser oldu? Beckett’in oyunu, 1950 ve 60’ların diğer isyancı ve öfkeli genç yazarlarının eserlerinden niye daha kalıcı oldu?

Zamanı olmayan bir oyun

Prof. Knowlson, “Bunun yanıtı bence, oyunun muğlaklığında yatıyor. Pek çok şey, açıkça söylenmektense ima ediliyor. İnsanlar da istedikleri anlamı çıkarabiliyor söylenenlerden.” diyor.

Knowlson’a göre oyunun yoruma açık olması, eskimesini önledi. Geçen zamanı konu alan oyun, tuhaf bir şekilde zamanla sınırlı olmayan bir esere dönüştü.

“Godot’yu Beklerken”, yaşam ve ölüm ile iki uç arasında olup bitenlerin belirsiz nedenleri hakkındaki felsefi soruların hepsini, belirgin bir an ve mekâna bağlı kalmayarak soruyor.

Beckett’in oyunu, çok farklı uluslararası ortamlarda sahnelenerek bambaşka boyutlar kazandı. Felaket ya da iç savaş ortamları, kendi Godot’larını yaratmazlarsa eksik kalıyor gibiydi.

1990’larda kuşatma altındaki Saraybosna’da oynandı; Güney Afrika’da ırk ayrımcılığının eleştirilmesinde etkin oldu; New Orleans’da ölümcül Katrina kasırgası ardından kentte iyileşme beklentisinin simgesi oldu.

Kaliforniya’daki San Quentin cezaevinde yatan ve oyunun kendi öykülerini anlattığına inanan mahkumların, 1950’lerin sonlarında oyunu sahnelemesi, büyük yankı uyandırdı.

Reading Üniversitesindeki hazine

Prof. Knowlson’ın Beckett’le dostluğu, çalıştığı Reading Üniversitesine, umulmadık ve zengin bir miras getirdi. Halen Üniversitede Beckett’le ilişkili, dünyanın en büyük arşivi bulunuyor.

1970’lerin ortalarından itibaren Samuel Beckett, elindeki çantalar, kutular ve bavullar dolusu metin ve notları, Prof. Knowlson’a vermeye başladı. Uluslararası Beckett Vakfı da, böylece büyüyerek araştırmacılar için tam anlamıyla bir hazine haline geldi.

Prof. Knowlson, dikkat çekmekten hoşlanmayan yazarın Vakfı hiç ziyaret etmemiş olmasına rağmen, kendilerini adeta evlat edindiğini anlatıyor.

Üniversitede “Godot’yu Beklerken”in 60 yıl önceki ilk sahnelenişinden fotoğraflar ve hatıralık eşya bulunuyor.

60 yıllık anılar, bir yandan da, oyunun asla ortaya çıkmamış olması olasılığını hatırlatıyor.

Öyle ya, oyunun arkasında hiçbir ünlü isim ya da varlıklı bir destekçi yoktu. Sadece oyuncu ve yönetmen Roger Blin’in nakit yardımda bulunması ve bir tiyatro ayarlaması sayesinde sahnelenebildi. Bir defa oynandıktan sonra da sahnede kalabilmesi, ağızdan ağıza yayılan tavsiyelerle oldu.

Oyunun ilk sahnelenişinde rol alanlardan hiçbiri artık hayatta değil. Babylone Tiyatrosu da Beckett’in oyununu sahneledikten birkaç yıl sonra kapanmıştı.

1960’larda Fransız televizyonuna bir mülakat veren Roger Blin, Beckett oyunu kendisine ilk verdiğinde çok etkilendiğini; kendi kendine, ‘bu olağanüstü birşey. Mutlaka sahneye koymak gerek’ dediğini anlatmıştı.

Oyun Paris’tekinden iki yıl sonra Londra’da 24 yaşındaki Peter Hall tarafından sahneye konulduğunda, tartışma yaratmaya devam etti.

O dönemde 20’li yaşlarında olan Harold Pinter, Beckett’i, “son derece yürekli ve acımasız bir yazar” olarak nitelerken, eleştirmen Bernard Levin, oyunu “dikkate değer boş laflar” diye tanımlamıştı.

Yazının tamamı için BBC

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.