'Tiyatro Eğlence Yeri Değil, Büyüklerin Mektebidir!'

Pinterest LinkedIn Tumblr +

 [Melike Birgölge’nin  İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurrahman Şen’le yaptığı ve Hürriyet gazetesindeki köşesinde yayınlanan röporjdan alıntıları paylaşıyoruz. ]

Gerçekleştirmek üzere yola çıktığınız en önemli projelerinizden biri de Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi üstünün açılır-kapanır hâle getirilecek olması. Yani artık ansızın yağan yağmur ya da kar sanata engel olmayacak. Peki, bu noktadan yola çıkarsak sanatı engelleyen en önemli etkenlerin neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Günümüz dünyasındaki kültür sanat yatırımlarını birazcık fark edebiliyorsak, sanatın önemi ve gereği üzerine söz söylemek bile gereksiz. Yaradan’ımızın sıfatlarından birinin ‘Sânî’ yani sanat yapan olduğunu inanan her insan bilir. 12 Eylül sonrasındaki sivilleşme başlangıcıyla beraber, kültür ve sanat dünyamıza o güne kadar iliklerine kadar hâkim olan baskılar da azalmaya başlamıştır.

TÜRKİYE’DE SANATI ENGELLEYEN, DEVLET MEKANİZMALARINA SİNMİŞ OLAN SANSÜRCÜ ZİHNİYETTİR!

Bu noktadan bakınca…

Bu noktadan bakınca; elbette Türkiye’de sanatı engelleyen en önemli etken, uzun yıllar içinde devlet mekanizmalarına sinmiş olan sansürcü zihniyettir. Bu zihniyetin giderek dağılıyor olması, azalması elbette yeterli değildir ama bu noktada tarafların da iyi niyetli ve sadece sanatı düşünüyor olması temel gerekliliktir. Kimliğini siyasî düşüncesinin esiri yapanların da sansürcü zihniyet kadar zararı vardır sanata.

Kültür bir ülkenin vitrinidir. Siz bu vitrine baktığınızda kültür mozaiklerinden sanat nakışlarından en bariz neleri görüyorsunuz?

Dünyanın, başta kültür olmak üzere birçok bakımdan en şanslı topraklarında yaşıyoruz. Ama ne yazık ki bu zenginliğimizin farkında değiliz… Bulunduğum makama sık sık yabancı kültür sanat insanları geliyor. Bazen de biz Batı ülkesindeki bir sanat etkinliğine katılıyoruz. Bu görüşmelerde, bütün batılı kültür sanat insanları; Türkiye’nin dünya üzerindeki gücünden, kültürel zenginliğinden bahsediyorlar… Giderek globalleşen dünyada, ülkelerin arasındaki rekâbetin giderek kültür sanat alanına kaydığı gerçeğini de unutmayalım. Hatta işi daha ileri götürenlerin, gelecekte ülkeler arasındaki savaşların da kültürel anlamda gerçekleşeceğini söylediğine şâhit oluyoruz. İşte bu noktadaki avantajımızın, yılların ihmalinde gizli olduğu kanaatindeyim. Eğer; kültürel zenginliğimizin tamamına eğilir, onları günümüzün sanat anlayışı süzgecinden geçirip, güncel bir estetik beğeniyle dünya pazarına sunarsak ülke kültürümüze hizmet etmekle kalmaz, dünya kültüründe de lâyık olduğumuz yeri elde edebiliriz. Nakışlar olarak ifade gerekirse, halk kültürümüzün, halk sanatlarımızın benim dünyamdaki yerinin öncelikli olduğunu söyleyebilirim. Mesela, müzik alanında Ruhi Su ustanın başlattığı ve neredeyse kendisiyle kalan anlayışı, bu konuda tüm sanat dallarını kapsayacak bir yol göstericidir nazarımda.

TİYATRO EĞLENCE YERİ DEĞİL, BÜYÜKLERİN MEKTEBİDİR!

Son aylarda hemen hemen her hafta Şehir Tiyatroları’nda kayda değer birçok tiyatro oyunu izledim. Gerek gazeteci gerek yazar gerek kültür ve sosyal işlerle ilgili biri olarak tiyatroların kapatılması konusunda neler diyeceksiniz?

Bu söylentileri zaman zaman meslektaşlarımın yazılarında okumuyor değilim ama… Benim yakın çevremde, tiyatroların kapatılacağına dair en ufak bir söylenti bile duymuş değilim… Kültür sanatla ilgilenmeye başladığım ilk günden, gazetecilikte kültür sanat alanına yöneldiğim ilk günden beri tiyatronun önemi üzerinde yazdım ve konuştuğum her ortamda dile getirdim.

TİYATRONUN VE TİYATROCUNUN ZAYIF OLDUĞU BİR ÜLKEDE DİĞER SANAT DALLARI DA GÜDÜK KALIR!

Bir haftada 6 oyun izleyecek kadar tiyatro delisi biri olarak ‘Tiyatrosuz ve sanatsız olmaz.’ diye düşünenlerdenim. Sanattır hayatı anlatan.

Aynen… Tiyatronun ve tiyatrocunun zayıf olduğu bir ülkede diğer sanat dalları da güdük kalır kanaatindeyim. Tiyatromuzun önemli isimlerinden Muhsin Ertuğrul ustanın; “Tiyatro eğlence yeri değil, büyüklerin mektebidir!” gibi bir uyarısını hatırlıyorum. Tiyatroyu mahalle aralarına taşıma gayretini de unutmuyorum… İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı görevine geldiğim günden beri gayretim, hazırlığım tiyatroyu şehrin tamamına yaymak. Ayrıca bunu yaparken, özellikle genç tiyatrocuları bir şekilde desteklemek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu, sanatımızın ve özellikle tiyatromuzun hafızası olarak yapısını korur, yeni yönetimiyle öncü görevini ve misyonunu unutmadan çalışmalarını sürdürürken, tiyatronun sadece kamusal alanda kalmaması gerektiğini de düşünüyorum. Her yıl mezun olan en az 200 gencin, İstanbul’umuzun tiyatro ihtiyacını gidereceği, tiyatro yapabileceği ortamı hazırlamanın da görevlerimiz arasında olması gerektiğine inanıyorum.

KENDİ TOPLUMUYLA TERS DÜŞEN BİR SANATÇININ MUHATAP ALDIĞI TOPLUMU DÖNÜŞTÜREBİLMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ!

Sanat yeşil pasaport gibidir aslında. Ülkemizde bu pasaportun gerçek değeri ne zaman ve nasıl anlaşılacak dersiniz?

Ben bu sorunuza kısaca, hepimiz samimi olduğumuzda, derim… Az önce konuştuk. Dünyada sınırların anlamını giderek yitirdiği günümüz dünyasında, geleceğin ülkelerarası mücadelelerinin kültürel alanda yaşanacağı gerçeğini tekrar tekrar hatırlamakta, hatırımızdan çıkarmamakta fayda var. Dünya arenasındaki bu mücadelede kaybetmemek için sizin yeşil pasaport olarak tanımladığınız sanatın, kültürün farkına toplum olarak varmamız şart.

Mesela…

Okullarımızda drama derslerinin verilmesi, tiyatronun, tiyatro tarihinin okullarımızda okutulması gereğini düşünüp, dillendirenlerden biriyim. Yeşil pasaport alabilmek için belli bir zaman, mesai birikimi, bazı özellikler gerekli, malum. Bu avantaj sayabileceğimiz belgeye kültürel alanda sahip olabilmek için de kültürü ve sanatı hayatımızın her alanına hâkim kılmamız lâzım. Kültür ve sanatın bizler için ne kadar lüzumlu olduğunun farkına varmamız lâzım. Sanatsız yaşayamaz hâle gelmemiz lâzım. İşte burada öncelikle sanatçılarımıza son derece büyük görevler düşmekte. Sivas veya Bayburt versiyonlu olarak dillendirilen “….. olalı böyle zulüm görmedi!” olayını hepimiz biliyoruz. İşte o zulüm olarak değerlendirilen bir sunum yerine hitap edilen toplumun kabulleneceği yolculuklara öncelik vermek, toplumla sanatçıyı ortak duygularda birleştirmek, buluşturmak gerek önce. Bu noktada özellikle sanatçı dostlarımızın, ‘Notlar’ serisi içinde; edebiyat, roman ve özellikle sinema, tiyatro bahislerinde merhum Kemal Tahir ustayı, özümseyerek okumasını tavsiye ederim. Kendi toplumuyla ters düşen bir sanatçının muhatap aldığı toplumu dönüştürebilmesi düşünülemez!

‘SİNEMA KOSTÜM MÜZESİ’ AÇACAĞIZ!

Mesela… İlk olarak neler…

Sinema ve tiyatroda kaynaklık edebilecek çeşitli kitap yayınlarıyla, bu alanlardaki ihtiyaçlarımızı sorgulayacak çeşitli panel ve toplantılarla 99. yılı değerlendirmek istiyoruz. Ayrıca ilgili dernek ve vakıflarla da bir araya gelerek, 100. yılda yapılabilecekleri birlikte belirlemek düşüncesindeyim. Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğümüzün yayınladığı ‘Muhsin Ertuğrul Evrakı Kataloğu’ da bu alandaki çalışmalarımızın ilk ürünü olarak tiyatro severlerin hizmetine sunuldu. Benzeri bir çalışma da Şehir Tiyatromuzun kütüphanesindeki repertuar hazinesinin katalogunun basımı olacak kısmetse. Uygun bir mekân bulduğumuzda, bir ‘Sinema Kostüm Müzesi’ açma düşüncemiz olduğunu bu yönde çalışmalarımızın bulunduğunu da ifade etmek isterim.

YABANCI HAYRANLIĞIMIZIN KÜLTÜREL UZANTISI, BİZİ ZORLAMA VE KOPYACI KILIYOR!

Ülke ya da birey olarak kültür konusundaki en büyük eksikliklerimizin neler olduğunu düşünüyorsunuz?

Öncelikle kültürel köklerimize olan ilgisizliğimiz… Hatta bazılarımızda bu kıstasın ilgisizlikten nefrete doğru uzandığını da hepimiz biliyoruz. Bu ölçüler içinde ne birey olarak ne de ülke olarak kalıcı ve sürekliliği olan kültürel başarı elde etmek, varlığınızı kabul ettirmek mümkün… Yabancı hayranlığımızın kültürel uzantısı, bizi zorlama ve kopyacı kılıyor. Son yıllarda, kolaycılığa kaçan, ekran ününü beyazperdede gişeyle buluşturmayı hedefleyen çabaların sonucunda, yerli sinemadan seyircimizin nasıl kaçmaya başladığını gördük. Umutsuzluk ortamından umut ortamına gelen yerli sinema – seyirci buluşmasındaki kırılmadan dersimizi almalıyız… Özel tiyatrolarımızın da gişe için sanat dışı arayışlarla dikkat çekip seyirci edinme gayretlerinin, özelde tiyatromuza, genelde kültürümüze, sanat ortamımıza katkı sağlamayacağını görmemiz lâzım. Müzikte de diğer kültürel aktivitelerde de durum çok farklı değil!

KÜLTÜR KONUSUNDA ÖN PLÂNA ÇIKAN OLGULARIMIZ, SİYASÎ GÖRÜŞLERİMİZLE PARALEL!

Peki ya kültür konusunda ön plana çıkan olgularımız neler?

Ne yazık ki her alanda olduğu gibi kültür konusunda da ön plâna çıkan olgularımız, siyasî görüşlerimizle paralel! Takım tutma mantığıyla kültür ya da sanat değerlendirilemez… Böyle bir ortamda kültür ve sanat gelişemez de. Sadece sanatın ölçüleriyle ama gerçek manada evrensel ölçüleriyle değerlendirme yapabilmeliyiz. Oysa sanatçılarımız kendi çevrelerini toplumun geneli sanıyorlar ve hata ediyorlar! Toplumun büyük bölümü de magazinden öğrendiklerini, kulaktan duyduklarını gerçek sanıp, sanatçısı hakkında olumsuz düşünceler taşıyabiliyor. Toplumun tüm bireyleri olarak tarihimizden kopukluğumuz, tarihimize olumsuz ve ayırımcı bakışımız da doğru tercihler değil… Oysa çok zengin bir kültürel alt yapımız var ve ulaşmamız bir adım atmamızla mümkün. Yeter ki ön yargılarımızdan, takım tutar gibi kültür sanat bakışımızdan kurtulalım.

Kültür adına sizinle anılmasını istediğiniz ya da gerçekleştirmeyi çok istediğiniz bir projeniz var mı? Nedir?

Hayatımın hiçbir alanında hiçbir işi anılmak niyetiyle yapmadım. Sadece kültürel ve sanatsal bir ihtiyacı gidermek adına koşuldum hep. Makam, mevki, unvan ya da para konuşmayı bilmem. Aklımın ucundan geçmez öyle dünyevî tercihler. Bilmediğimi, bildiğine inandığım kişilere sormadan hiçbir işi yapmam. Bildiğim konuda da bilmeyenlerin karışmasından rahatsız olurum. Kültür adına görevim sürdüğü müddetçe, elimden geldiğince; kültür ve sanatı İstanbul’un hayatında daha hissedilir kılmak en çok istediğim şeylerin başında gelmektedir. Kültür ve sanatımızı, dünya ölçeğinde konuşulur kılmak ise çeyrek yüzyıllık hülyamdır.

Hürriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.