Lorca ve La Barraca Deneyimi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Duygu Dalyanoğlu

“Sanatçı” tabirinin tartışmalı olduğu bir çağda yaşıyoruz. Kimin “sanatçı”, neyin “sanat” olduğu hakkında birçok farklı duruştan söz etmek mümkün. Hele tiyatronun ne olduğu, izlediklerimiz/gördüklerimiz arasında neyin “teatral” olduğu ise kimilerine göre büyük muamma. Daha önceki yazımda değindiğim gibi amatör tiyatro faaliyetinin değersizleştirilmeye çalışıldığı bir zamandayız. Fakat bu yazıda amatör tiyatronun ne anlam ifade ettiğini tartışacak değilim. Ama tartışmaya çalışacağım bir şey var, daha doğrusu hatırlatmak istediğim bir deneyim. Federico Garcia Lorca’nın amatör ve deneysel bir tiyatro deneyiminden gelen bir tiyatrocu olarak günümüz tiyatrosu için ne anlam ifade ettiğinden bahsetmek istiyorum. Çünkü onu sadece günümüze kalan oyunlarının ne kadar güçlü olduğu ile değil; bu oyunları yaratmasını olanaklı kılan tiyatro deneyimini ile de hatırlamamız gerekiyor.

Lorca: Bağımsız tiyatrodan yana olan bir sanatçı

Lorca muhalif bir sanatçıydı. Yoksulluğa, insan hayatı üzerindeki her türlü baskıya ve özgürlüklerin engellenmesine her zaman karşı durdu. Faşist Franco rejiminin onu ortadan kaldırmak istemesinin nedeni bu dirençli karşı duruşuydu. En büyük üretimi olan yazma eylemini açıkça bir protesto olarak adlandırıyordu:

“İnsan bazen kendi kendine boşuna bir emek verdiğini söylese bile çalışmak gerek. Bir protesto etme tarzında çalışmak. Çünkü adaletsizliklerle ve her çeşit yoksulluklarla dolu bir dünyada, her gün uyanırken ilk hareket: ‘Protesto ediyorum! Protesto ediyorum!’ diye bağırmak olabilir ancak.”

Bir protesto olarak tanımladığı yazma eylemini sadece bireysel bir karşı duruş olarak tasarlamıyordu. Lorca yalnızca bir şair ve oyun yazarı değildi. Aynı zamanda gezici bir kumpanya olan La Barraca’nın aktif bir bileşeniydi. Kendi döneminde amatör tiyatronun gücüne inanıyor ve örgütlü bir biçimde hareket eden tiyatrocuların İspanya tiyatrosunu ileri taşıyacağını açıkça ifade ediyordu. Ünlü oyunlarından biri olan Yerma’nın ilk gösteriminde yaptığı konuşmada örgütlü tiyatronun gücünden şöyle bahsediyordu:

“Her gün, tiyatronun geçirdiği krizden söz edildiğini duyuyorum. Bence, bozukluk gözümüzün önünde olan şeyde, karşımızda duran çiçekte, oyunda değil, tiyatronun derinliklerinde, köktedir, kısacası bozukluk örgüttedir. Oyuncular ve yazarlar, hiçbir edebi kurula ya da devlet denetimine bağlı olmadan, bütünüyle ticari tiyatro yönetimlerinin – bunlar hiçbir düşünceye inanmazlar ve oyunculara, yazarlara hiç güven vermezler – elinde olduğu sürece tiyatro sanatı her gün biraz daha batacak, ortadan silinecektir.”
İşte Lorca’nın La Barraca ile olan deneyimi yukarıda dile getirdiklerini gerçekleştirme fırsatı bulduğu bir deneyimdi.

La Barraca: Halktan Yana Bir Tiyatro


La Barraca üniversite öğrencilerinden oluşan İspanya’nın köylerini, kasabalarını dolaşan gezici bir kumpanyaydı. 1931 yılında Cumhuriyetçilerin seçimleri kazanması ve eğitim alanında başlattıkları aydınlanma faaliyetinin bir ayağı da tiyatro etkinliğinin halk nezdinde yaygınlaştırılması olmuştu. İşte La Barraca böyle bir dönemde kurulur ve desteklenir. Başta La Barraca 16. ve 17. yüzyıl İspanyol klasiklerinin sahnelenmesi ve yaygınlaştırılması misyonu ile yola çıkar. Lorca’nın deyimiyle bu oyunlar  “kütüphanelerin tozlu raflarından gün ışığına çıkacak kasabanın taze havasında sağlığına kavuşacaktır”. Lorca bu oyunların sahnelenmesi ve hayatında ilk defa tiyatro izleyecek insanlara ulaşması konusunda büyük çaba gösterir. Bu çabası sadece oyunları repertuara almak ve gezdirmek yönünde olmaz. Ticari kaygılarla yapılan, şaşalı ve profesyonelist tiyatroların sahneleme anlayışının aksine bu oyunların tüm “gereksiz” öğelerden kurtulması gerektiğine inanır. Birlikte çalıştığı kumpanyayı bu klasiklerin alışılageldiği gibi göstermeci ve yapay bir oyunculuk üslubu oynamamaları konusunda yönlendirir. Abartılı jestlerden ve yapaylıktan kaçınmak gerektiğini vurgular. Çünkü bu klasiklerin o dönemin seyircisi için bir anlam ifade etmesi gerekmektedir o nedenle oyuncuların temel hedefi yalın bir biçimde metnin öyküsünü ön plana çıkarmak olmalıdır. Bunun yolu ise detay çalışması yapmaktan geçer. 1934 yılında verdiği bir söyleşide şunları söylemiştir:

“Tiyatroda gerçek performansı yaratacak ritmi yakalamak için uzun ve talepkar bir prova süreci şarttır… Oyuncu antre yaparken bir saniye bile gecikmemelidir. Bu tıpkı bir senfonide bir melodinin ya da bir efektin doğru zamanda girmesi gibidir.”

Oyunda yer alan tüm oyuncuların detay çalışması yapması gerektiğini savunan Lorca oyuncuların oyun çalışmalarında edindikleri pozisyonu da sorgulamak gerektiğine inanır. Döneminin ticari tiyatrolarında hakim olan eğilim oyuncuların sadece kendi rollerini okumaları ve sadece içinde bulundukları sahnelere dair fikir sahibi olmalarıdır. Bu nedenle Lorca, Stanislavski’ye de atıfta bulunarak,  La Barraca içinde bu kültürün terk edilmesini sağlar.

La Barraca sahneleme sürecinde sadece oyunculuk yorumuna vurgu yapmaz bu klasiklerin şaşalı, eski moda dekor ve kostümlerle değil; renkli ve stilize kostümler eşliğinde basit ve işlevsel dekorlarla sahnelenmesi gerektiğini savunur ve oyunlarda bunu uygular.

La Barraca’yı anlatmaya başlarken üniversite öğrencilerinden oluşan bir tiyatro grubu olduğunu yazmıştım. Grubun yapısını biraz daha açmak gerekirse La Barraca üniversite öğrencilerinin aynı zamanda İspanyol klasiklerini öğrendiği, kimsenin maaş almadığı, eşitlikçi ve demokratik bir işleyişe sahip olma iddiasında bulunan bir gruptu. Lorca’nın hayatı üzerine kapsamlı bir biyografi çalışması yapmış olan Leslie Stainton La Barraca içinde yaşanan bir tartışmayı şöyle aktarıyor: “La Barraca’ya sonradan katılan öğrencilerden biri ortaya Eugene O’Neill’in bir oyununun La Barraca’nın repertuarına alınması fikrini atar. Bu Lorca’nın tepki vermesine sebep olur. Çünkü La Barraca için oyun repertuarının nasıl oluşturulacağı alelade bir iş değildir. La Barraca’nın bir hedefi vardır, eğer İspanyol tiyatrosunun yeniden canlanmasını ve bunun İspanyol halkı tarafından benimsenmesini istiyorlarsa grubun herhangi bir üyesinin kendi sanatsal denemelerini gerçekleştirme lüksleri, şimdilik, yoktur.” Lorca kendi de bu anlayış yönünde hareket etmiştir. La Barraca yıllarında Kanlı Düğün’ü yazar fakat oyunu farklı bir grup ile sahneler çünkü La Barraca aynı dönemde başka bir klasiği çalışmaktadır.

La Barraca’nın İspanyol klasiklerini sahnelerken aynı zamanda kendini de eğiten Lorca zamanla kendi büyük oyunlarını yazacaktır. En önemli oyunlarından biri olan Kanlı Düğün bu sürecin sonunda yazılmıştır. Kanlı Düğün’ün geleneksel İspanyol tiyatrosundan miras aldıklarını ve yazıldığı dönemin koşullarını nasıl yansıttığını da bir sonraki yazıma bırakıyorum. Bu yazıyı ise La Barraca deneyiminin ortaya çıktığı dönemde başarılı bir girişim gördüğümü belirtilerek bitirmek istiyorum. Sayısal veriler urulduğu yılda 60’ın üstünde oyun oynadığını ve 125.000 kişiye ulaştığını söylüyor. Bu da tiyatronun İspanya tiyatrosunun şehir merkezlerine sıkıştığı bir dönemde oldukça yenilikçi bir hamle olarak değerlendirmeli.

Kaynakça:

Federico Garcia Lorca – Konuşmalar / Çeviren: Suna Kılı. (Alef Yayınları, 2009)

Lorca a Dream of Life / Leslie Stainton (Bloomsbury Paperbacks, 1999)

Lorca: Living in the Theatre / Gwynne Edwards (Peter Owen Ltd, 2003)

La Barraca fotoğrafı BBC arşivinden alınmıştır (http://news.bbc.co.uk/2/hi/in_pictures/5263002.stm)

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Duygu Dalyanoğlu

Yanıtla