Tiyatro Günü Şenlikli Olabilirdi Ama…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[ Ezgi Atabilen’nin Hürriyet gazetesinde yayınlanan haberinden bir bölümü paylaşıyoruz.

27 Mart’ı şenlik havasında kutlamak ağızları daha çok tatlandırırdı belki… Ama ne yazık ki tiyatronun hâlâ çözülememiş pek çok sorunu var bıkmadan usanmadan konuşacağımız. Sahne eksikliğinden tiyatro kitapları yayınlarının yetersizliğine, tiyatro eleştirisinin medyadaki görünürlüğünden sanatın üzerindeki baskıya dek uzandık… Dünya Tiyatro Günü’nüz kutlu olsun!

Genco Erkal

Türkiye’de tiyatro küçülüyor

Var olan önemli sahnelerin kullanımdan kalkmasıyla tiyatromuz giderek apartman katlarında yer alan 60-70 kişilik küçük salonlara sıkışma eğilimi göstermeye başladı. Stüdyo ya da oda tiyatroları tamam, güzel de, tiyatronun kitlesel gücü nerede kalıyor bu durumda? Bütün uygar ülkelerde deneysel ya da öncü tiyatro böylesi ufak mekânlarda yapılır ama onun yanı sıra en az 300-500 kişilik büyük salonlar vardır. Yenilerini yapmak bir yana, biz var olanları yok etmeye çalışıyoruz.

Tiyatro eleştirisine yer yok

Tiyatro eleştirisi tiyatronun vazgeçilmez bir öğesi ama ülkemizde bu konuda yeterli mecra bulunmuyor. Oysa sanatın her dalında olduğu gibi tiyatroda da ürünlerin eleştirilişiyle mükemmele yaklaşılır. Dikkat edilirse, yüzlerce ulusal ve yerel radyo frekansı ve TV kanalı bulunan, yüzlerce derginin yayımlandığı ülkemizde sinema, siyaset ve spor dışında eleştiriye yer yok. Tiyatro, opera, bale üzerine yayın yapan dergi sayısı ve sanata, kültüre sayfa ayıran günlük gazete sayısı iki elin parmak sayısını geçemiyor. Zaten o dergiler de belirli bir zümre tarafından okunuyor. Neden dediniz ve tutun ki bana sordunuz, yanıtım genel anlamıyla, okurun sanat felsefesini, sanat kavramlarını, sanat duygusunu geliştirmesi istenmiyor diye olacaktır. Okurun sanata bakışında ve anlayışında değişiklikler, ilerlemeler yaratması egemen güçler için ciddi anlamda tehlike. Yani Türkiye’de eleştirmen geri kalmış değil, her konuda olduğu gibi tiyatro konusunda da ekilen biçiliyor.

Civan Canova

Kâr sağlamaz diye tiyatro kitabı basılmıyor

Oyun kitaplarımın bir yayınevi tarafından sahte bandrolle satıldığını öğrendiğimden beri kendim çabalıyorum. İnternetten bir yayınevi buldum, parasını ödeyerek bastırıyorum. Geri dönüyor mu, diyeceksiniz? Dönmüyor tabii. Zaten benim bir kitabımı çok zor, ancak kitabevinin en arka raflarında bulabilirsiniz. Gerçi bu da arz talep meselesi. Tiyatro meraklılarının birçoğu oyunları sahnede izlemekten keyif alıyor, okumaktan değil. Zaten bizler bunu kâr amacı güderek yapmıyoruz. İstiyorum ki öğrenciler ve meraklıları bu kaynaklara ulaşabilsin.

Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali Direktörü Leman Yılmaz

Mekânlar devlet tarafından desteklenmeli

Tiyatrolara destek, binlerce yıla dayanan tiyatro tarihinde her zaman söz konusudur. Bugün çok sayıda ülkede devlet, tiyatro-dans sanatlarının gelişimi için desteklerini sürdürüyor. Bu sezon İstanbul’da 100’ün üzerinde oyun sahneleniyor. Çok sayıda tiyatro topluluğu zor şartlarda ve ellerindeki kısıtlı olanaklarla yapıyor oyunlarını. Kültürel açıdan çok önemli ve ilgi çeken bir kent özelliği taşıyan İstanbul’da mekân imkânsızlıkları bugün en önemli sorundur kanımca. Devlet ve Şehir Tiyatroları dışında çok sayıda topluluk bu olanağa sahip değil ne yazık ki. Var olan mekânlar da çeşitli nedenlerden dolayı art arda kapanıyor. Devlet katkısı diyorsak, öncelikle İstanbul’a yaraşır gösteri mekânlarının desteklenmesi gerekiyor…

Müjdat Gezen

Politik tiyatroya siyasi baskı

Bunca yıldır politik tiyatro yapan biri olarak siyasi baskıyla karşılaştığımı söyleyemem. Çünkü politik tiyatro yapıp da devlet yardımı almayan tek tiyatroyum. Kendi yağımda kavruluyorum. Ferhan’ın (Şensoy) da kendi sahnesi var. Ama gördük işte hep birlikte, Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu böyle bir sorun yaşadı. Muammer Karaca Sahnesi’nden çıkartıldı. Şimdi sahne sahne geziyor.

 Murat Daltaban

Yeniden doğuş hareketi yavaşlamasın

Bundan yaklaşık 10 yıl önce tiyatronun küçülmesi, bir parça kendi içine kapanıp varlığı üzerine düşünmesi gerektiğini anlatıp duruyordum. Küçük salonların açılacağına, tiyatronun yenilenme dönemine girdiğine inanıyordum. İnancım kısmen gerçekleşti. Devlete bağlı kurumların tükendiğini, bu tükenişin süreci hızlandıracağını biliyordum. Biraz cesarete ihtiyaç vardı. Cesaret de genç tiyarocularda vardı. Bu ‘yeniden doğuş hareketi’nin ilk evresi eksikleriyle tamamlandı. “Böyle tiyatro yapılmaz” fikri tamamen kendini yok etti ve bu çıkış hareketi direnenleri bile içine çekerek kabul gördü, büyüdü. Sürekli şikâyet edip ağlayan bir tiyatrocu neslinin yerine, kendi seyircisine kendi tiyatro fikrini kabul ettirmekte ısrarcı bir nesil yerleşti. Sorunlardan ve olanaksızlıklardan şikâyet ederek zaman harcamak yerine yeni projeler üreten genç nesil tiyatrocular artık ergenlikten gençlik dönemine geçme zamanı geldiğinin farkında. Şu anda tiyatronun sorunu olarak ortaya koyabileceğimiz en önemli unsur, tiyatronun bu ‘yeniden doğuş hareketi’nin gelişimini yavaşlatacak (ama durduramayacak) dolaylı ya da dolaysız baskı unsurlarıdır. Onun ötesinde önümüzdeki 10 sene tiyatronun olgunlaşma dönemi olacak, çok parlak geçecektir.

Mitos-Boyut Tiyatro Yayınları Sahibi T. Yılmaz Öğüt

Tiyatro kitapları görülmüyor

Ülkede yalnızca tiyatro kitabı yayımlayan yayınevi biziz. Dünya ve Türk tiyatro edebiyatının önemli ve çok tanınan eserlerini yayımlamanın ticari olarak daha risksiz olacağı açık. Ama biz bugüne kadar 660 tiyatro kitabı yayımladık. Bunların içinde bini aşkın oyun ve 120 kadar tiyatro sanatına ilişkin kuramsal eser bulunuyor. Tiyatro kitaplarının satışı çok az olduğundan kitapçılar bizim yayınlarımızı satış noktalarında bulundurmuyorlar. Bu durum, yayınlarımızın okuyuculara ulaşmasında en büyük engel.

Yiğit Sertdemir

Yerli metin tu kaka

Oyun yazarı yetişmekteydi. Adı üstünde ‘yetişmek’. Kendini gerçekleştirmiş ‘yazın’ın, son temsilcileri değil yani günümüzde oyun yazmaya çabalayanlar. Sebebi ne? Sözlü gelenek mi? ‘Yabancı olan iyidir’ düsturu mu? ‘Eğitimi de yok ki bu ülkede’ çırpınışı mı? Hepsi ve hiçbiri. Yönetmen de yetişiyor elbette ama tercihleri bu coğrafyanın yazını üzerinden olmuyor. Shakespeare oyunu yapmak elbette sözgelimi Yiğit Sertdemir oyunu yapmaktan bin kat alan açar kariyer basamaklarına. Ki Shakespeare bizi döver kuşkusuz.

Hürriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.