Bursa Cezaevinden Mektuplar – Yaşamaya Dair

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Eminönü’nde Küçükpazar semtinde, 18. yüzyıldan kalma tarihi Ali Paşa Hanı’nın önünde havanın kararmasını bekliyoruz cumartesi günü akşamüstü. Kalabalığa bakıyorum yaklaşık iki yüz kişi etrafa dağılmış, şaşkın çevreyi izliyor.

Biraz sonra Dostlar Tiyatrosu’nun yeni mekanında Genco Erkal Nazım’ın Bursa Mahpushanesi’nden mektuplarını okuyacak, aşık olacak, bir oyuncu olarak şair’in sürgününü yaşayacak, hasret çekecek… Sonra oyunculuğu, sesi ve duruşuyla sahnelerin yeni yıldızı Tülay Günal o büyülü sesiyle şarkılar söyleyecek… Az sonra mahpushane avlusunda aşk, şiir, hasret içinde Piraye ile buluşulacak…

Serin bir bahar akşamında, ayın ve yıldızların eşliğinde Nazım’ın şiirine, aşkına, sürgününe ve hasretine tanıklık edeceğiz açık havada…

Ali Paşa Hanı’nın bulunduğu Yorgancılar Caddesi’nde bir tiyatro mekanının açılmasının şaşkınlığını yaşayan esnaf kepenklerini kapatıyor yavaş yavaş, sonra seyyar satıcılar çekiliyor birer birer ve gözden kayboluyorlar.

Ardından vardiyadan dönen işçiler geçiyor bir bir kadınlı erkekli, yüzleri asık ve kederli… Ve çocuklar… yoksulluğun kalbinden vurduğu sabiler… sokakta yalın ayak koşuşturan oyun oynayan çocuklar ve onları hayretle izleyen turistler, bir köşede ciğerci ve dürümcüler… Ürkek ve tedirginlikle evine yetişmeye çalışan işçi kızlar… Sonra dar bir sokakta tezgah açan işportacılar onlarda toparlanıyorlar… Çünkü hava kararıyor ve artık yeni bir hayat başlıyor gecede…

Hepsi de Nazım’ın insanları bunlar, işçiler, kadınlar, çocuklar, çalışanlar, yoksullar ve mahpuslar.

Saat dokuza geliyor Ali Paşa Hanı’nın tarihi kemerli kapısı açılıyor ve Nazım’ın insanları yerlerini alıyor. Hanın avlusu Selen Erkal’ın mekan tasarımı ile doğal bir gösterim yerine dönüştürülmüş. Solda mahpushane avlusu, bir masa ve sandalye, sonra pencere kenarında saksıda çiçekler, karşıda piyanosuyla Yiğit Özatalay, yanında viyolonseli ile Deniz Doğangün hazır. Yüksel Aymaz’ın avluya özel ışık tasarımı, doğallığın bir parçası olarak özel bir işleve sahip ve anlamlı. Şimdilik her şey doğal.

Şimdi artık saat dokuz, avluda mahpus Nazım, “saat dokuz yoksun” şiirini mırıldanmaktadır. Yukarda Piraye’nin (Tülay Günal) silueti görünür. O da şairin yokluğunu yaşar ve yalnızdır, acı çeker ama şikâyet etmez, dayanıklıdır. Çünkü oda aşıktır, şiir okur ve şarkı söyler, mektup yazar…

Nazım Hikmet’in yattığı Bursa Cezaevinin avlusu, mimari olarak nasıldır bilmiyorum ama Ali Paşa Hanı’nın avlusu yeni düzenlemeyle tıpkı bir cezaevi avlusu gibi insanı ürküten, tedirgin bir atmosferle karşılıyor seyirciyi.

Avluda tasarlanan ışık düzeni, sesin yankısı, eşyalar, saksılar, yaşanmış bir hayat hikayesinin, tarihi bir kişiliğin, bir şairin, bir direniş abidesinin, nasıl bir mekanda kıstırıldığı ve duygu ve düşüncelerinin nasıl kuşatıldığı göstermesi bakımından ibretlik bir mekana dönüşmüş.

Genco Erkal, Yaşamaya Dair’de Nazım’ın Bursa Cezaevi’nde yazdığı şiirleri tematik bir bütünlük içinde kurgulayarak tarihten bugüne ve aslında yarına da mektuplar gönderiyor. Bugün içinde bulunduğumuz toplumsal, siyasal ve kültürel durumlar; baskı, şiddet ve faşizmin kol gezdiği sokaklar ve mahpushanelerdeki zulüm bir müzikli gösteri olarak seyirci karşına çıkarılıyor. Oyunda Zülfü Livaneli, Timur Selçuk, Cem Karaca, Fazıl Say, Edip Akbayram, Nadir Göktürk, Tarık Öcal, Tolga Çebi gibi usta müzisyen ve bestecilerin şarkıları, Tülay Günal’ın güzel sesiyle içten yorumu gösteriyi izleyenleri büyüledi.

Ölümünün 50. yıldönümünde Nazım Hikmet için yapılabilecek en güzel sahne olaylarından birini yaparak şairi bir gösteri ile yeniden anımsatarak sevenleri ile buluşturdu Dostlar Tiyatrosu.

Yaşamaya Dair konusu, mekan tasarımı, görsel niteliği, müzikleri ve oyunculukları ile yarattığı duygusal ve düşünsel etkiyle, samimi ve doğal bir gösteri olarak karşımıza çıktı emeği geçenlere teşekkürler.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla