Kadın Olmanın Dayanılmaz Ağırlığı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

sabah[İlker Gezici’nin Sabah Gazetesi’nde yayınlanan haberini aktarıyoruz.] Bazı oyunlar vardır; ne anlatıldığından çok, nasıl anlatıldığı akıllarda kalır. Funda Eryiğit’in başrolünü oynadığı, Mehmet Birkiye’nin yönettiği ‘Sessizlik’ de, benim için o oyunlardan biri… İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun 28 Aralık’tan beri sahnelenen oyunu; bugüne dek 52 temsil yaptı ve hepsinde de kapalı gişe oynadı. Uzun süredir yer bulmak için takipte olduğum ‘Sessizlik’i nihayet geçen haftasonu izleyebildim. ‘Sessizlik’; 17. Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nde de ‘En Başarılı Oyun’ ve ‘En Başarılı Yönetmen’ ödülleriyle taçlandırılınca, oyunu bu sezon kaçırmadığıma çok sevindim. Moira Buffini’nin 1999 yılında yazdığı ‘Sessizlik’, Fransız Prensesi Ymma (Oya Okar) ile Cumbria Lordu Silence’ın (Funda Eryiğit), İngiltere Kralı Ethelred (Münir Can Cindoruk) tarafından zorla evlendirilmesini anlatıyor. Ama nasıl anlatıyor! Ortaçağ atmosferinde geçen, ağdalı cümleleriyle dikkat çeken iki saat 10 dakikalık oyun; eğer kötü anlatılsaydı, kâbusa dönebilirdi. Bu durumun farkında olan yönetmen Birkiye, öyle güzel bir yönetim sergiliyor ki, oyun seyirciyi sıkmıyor. Birkiye; konusu, dekoru ve kostümü itibariyle sıkıcı olma riski taşıyan ‘Sessizlik’i, hareketli iki platform sayesinde ve yer yer ağızları açık bırakacak kalitedeki bir görsellikle izlenebilir kılmayı başarıyor. Tabii ki bunda oyuncuların performansı kadar; Çağrı Beklen’in müzikleri, Şirin Dağtekin Yenen’in kostümleri, Efter Tunç’un etkileyici sahne tasarımı, Önder Arık’ın ışık tasarımının da etkisi büyük.

YAĞMUR YAĞDIRDILAR
Ayrıca tek kelime bile etmeden sadece diğer aktif roldeki oyunculara ortam hazırlayan Yiğit Çelik, Tuğrul Karanfil, Suzan Sabancı, Gökçe Aktaş, Murat Usta, Can Bora, Ferhat Akgün, Ömer Utkan da en az başroldekiler kadar alkışı hak ediyorlar. Çünkü iki hareketli platformu sürekli yer değiştiren, yağmur yağdıran, dalga oluşturan, kanlı sahnelerde kan sıçratan bu sekiz kişilik ‘koro’nun performansı, oyundaki dinamizmi artırıyor ve diğer oyuncuların işini kolaylaştırıyor.

“KADIN, ERKEĞİN YANINDA YAN SANAYİ GİBİDİR”
Sessizlik’; 10’uncu yüzyılın İngiltere’sinde, erkek egemen bir toplumda, iktidar ve kadın olma ilişkisini anlatıyor. Oyundaki “Kadınlar zayıf ve kaprisli yaratıklardır”, “Kadın ruhu eziktir. Erkeklerle karşılaştırılamaz bile”, “Kadın, erkeğin yanında yan sanayi gibidir” replikleri, toplumun kadına bakışını özetliyor. “Gerçekleri gizleyerek veya sessiz kalarak yaşamı sürdürebilmek mümkün müdür?” sorusuna da yanıt arayan ‘Sessizlik’; kadının, kendi bedeni üzerinde söz hakkı sahibi olmaması ve bununla baş etmek için sessizliğini kullanmasını temel alıyor. Bunu yaparken de seyirciyi sıkmıyor, tam aksine güldürüyor. Oyundaki güldürme yükünü ise ‘Rahip Roger’ rolündeki Süleyman Atanısev sırtlıyor. Van Devlet Tiyatrosu’ndan gelen Atanısev; başarılı oyunculuğuyla Afife Ödülleri’nde ‘En Başarılı Yardımcı Oyuncu Ödülü’nü sonuna kadar hak etti.

ÖPÜŞME SAHNELERİ BİLE GÖLGEDE KALDI
Oyunda ‘Silence’i canlandıran Funda Eryiğit’e ayrı bir paragraf açmak gerekiyor bence. Şimdiye kadar çoğunlukla TV dizilerinde boy gösteren Eryiğit; oyunda öyle sivriliyor ki, sahneye çıkar çıkmaz ilgiyi üzerinde topluyor.

ETKİLEYİCİ KARA MİZAH ÖRNEĞİ 
Eryiğit oyunda; erkek olarak yetiştirilmiş ama kadın olduğunun farkına, evlendikten sonra varan 14 yaşında ergen bir genci oynuyor. Aslında oynamıyor, resmen o oluyor. Kadın olduğunun farkına vardığı sahnedeki performansı, ayakta alkışı hak ediyor. Rolü için uzun saçlarını kestiren, sesini ve duruşunu erkek kalıbına sokmak için uzun çalışmalar yapan oyuncu; yarattığı karakterin üstesinden öyle güzel geliyor ki, karısını oynayan ‘Ymma’ rolündeki Oya Okar’la öpüşme sahneleri bile konuşulmuyor. Akar’la birlikte diğer oyuncular Savaş Özdemir ve Nimet İyigün de rollerinin hakkını veriyorlar. Oyun sonuç olarak; kadının erkek, erkeğin kadın, güçlünün hassas, zayıfın gaddar olabileceğini anlatan, iktidar ve inançları sorgulayan etkileyici bir kara mizah örneği…

DİLEKLERİ GERÇEK OLDU
Afife Ödül Töreni’ öncesi görüştüğüm yönetmen Mehmet Birkiye, “Oyunun ‘En İyi Oyun’ olmasını ve Süleyman’ın (Atanısev) ödül almasını istiyorum, kendim için bir şey söyleyemem” demişti. Diledikleri fazlasıyla gerçekleşen Birkiye, oyunla ilgili şunları söyledi: “Bu oyun, sosyal ilişkiler içindeki rollerimiz ve görevlerimizle ilgili. Sahnelerken de, oyunun hızlı ama teatral olmasına, seyircinin ilgisini dağıtmamasına çalıştım ve oyunu sinema diline uydurmaya uğraştım. Funda’nın hocalarından biriydim. Potansiyelini ve neler yapabileceğini biliyordum. O da beni yanıltmadı.”

Paylaş.

Yanıtla