'Yok, Maalesef Adalet Yok!'

Pinterest LinkedIn Tumblr +

fft64_mf1439553[İpek İzci’nin  Radikal’de yayınlanan Özge Borak ile yaptığı söyleşinin bir kısmını paylaşıyoruz.]

Yeni dizisi ‘Bir Yastıkta’yı vesile ettik, Özge Borak’la tiyatro, televizyon ve evlilik üzerine konuştuk. 12 yaşından bu yana çalıştığı Şehir Tiyatroları’ndan istifa ettiğini açıklayan Borak, bu hafta sonu son kez sahnede olacak!

Bir vaka olmayasınız?
Vaka mıyım, bilmiyorum (Gülüyor). Araştırdığıma göre beyin için çok da faydalı değilmiş, çok fazla çöp depoluyorum çünkü istemeden. Karşımdakinin laflarını bile ezberliyorum, o raddede yani. Benim kafa erken gidecek korkarım.

Acaba bunun nedeni çocuk yaşta bu işe başlamanız olabilir mi? Sekiz yaşından beri ezber yapıyorsunuz nihayetinde…
Olabilir aslında ama benim için bir an evvel yapmak istediğim bir iş o; o yüzden kendimi şartlıyorum galiba. İnsan öyledir ya, bir şeye kendini şartlarsan her türlü yaparsın ve sonucunu alırsın.

Bütün aileniz Devlet Opera ve Balesi’ndeyken siz nasıl oldu da balerin değil tiyatrocu oldunuz?

Bütün çocukluğum da balerin olma isteğiyle geçti aslında ama sekiz yaşındayken Şehir Tiyatrosu’nun Çocuk Eğitim Birimi açıldı, rahmetli Neşe Erçetin Atakan’la çalışmaya başladım. Şehir Tiyatrosu’na girince de o balerin olma isteği aşağılara inmeye başladı. Çünkü 12 yaşımdan beri bilfiil sahneye çıkıyordum, çocuk oyunlarında oynuyordum. Sonra konservatuvara girdim ve tiyatrodan hiç sapmadım.

Yakın zamanda, Şehir Tiyatroları’ndan ayrıldığınızı duyduk. O kadar sene nasıl kadro verilmedi, nasıl bir işleyiş söz konusu?

Haber geliyor Ankara ’dan, diyor ki “Şu kadar kişilik oyuncu kadrosu, şu kadar kişilik bilmem ne kadrosu veriyorum; bunları sen doldur.” Sonra da kişileri o kadrolara dolduruyorlar… Bana kadro geldi ama geri gitti!

Nasıl ya, kadro geri gider mi?
10 kişiydik biz, “Kadronuz geldi” dediler, sevindik, imza attık. Onun prosedürü de şudur: Kadron gelir, ilk imzanı atarsın, imzalı kâğıt gider Ankara’ya, geri gelir. İkinci imzayı attığın günden itibaren bir sene boyunca stajyer kadroya geçersin, sonraki sene de ana kadroya… Biz imzayı attık, gitti kâğıt, gelmedi, gelmedi, gelmedi… Bilgilendirme yasasından faydalandık, dilekçe yazdık. Bize bir kâğıt geldi, hâlâ saklıyorum, hep saklayacağım.

Ne yazıyor o kâğıtta?

Kadronun yandığı manasına gelen cümleler… Benim adalet duygum çok yüksek. Evet, tüm kadrosuzlara aynı anda kadro gelemez ama bir adaleti olmalı bu işin!

Özel tiyatro yapan birçok tiyatrocu, kendi cümlelerimi kurmak istedikleri için ödenekli tiyatroda çalışmak istemediklerini söylüyor.

Evet, doğru.

Çünkü bildiğim kadarıyla sizin ödenekli tiyatroda oyunları seçme ya da reddetme hakkınız yok… 

Yok, listeler asılır, bakarsın; prova günün söylenir, gidersin. Özel tiyatroda ise istediğin şeyleri yapabileceğin durumlar yaratabilirsin. İstediğin oyun, istediğin insanlarla… Katılıyorum o yüzden, kendi cümlelerini kurmak için yapıyorlar çünkü ödenekli tiyatroda kendi cümleni kuramazsın. ‘Doğumgünü Partisi’ni bu hafta Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi’nde oynayacağım ve ondan sonra tamamen veda ediyorum Şehir Tiyatroları’na. Sonrasında ne olacağını henüz bilmiyorum ama neticede ben de artık kendi cümlelerimi kuracağım.

Geçen günlerde Oyuncular Sendikası’nın öncülüğünde dizi ve reklam setlerindeki çocuk oyuncuların çalışma koşullarına dikkat çekmek için ‘Bu sette çocuk var’ adlı bir video yayımlandı. Siz ne söylemek istersiniz?

‘Bir Yastıkta’, sit-com olduğu için şartlarımız kısmen daha iyi, çocukların okullarına özen göstererek çalışılmaya çalışılıyor. Ama sektörde daha konuşamayan bebekler oyuncu olarak alınıyor setlere. Ben olsam çocuğumu oraya getirmeye çekinirim. Bazı mecburiyetler getirmeye sebebiyet verse de en azından bunun önüne geçilmesi gerekiyor bence. Sandalye üstünde uyuyakalan çocuklar var, gece uyandırılıyorlar, “Gülmen lazım!” Nasıl gülecek, niye gülecek o durumda? Genel olarak koşulların düzeltilmesi gerekiyor… İnsani şartlar istiyoruz hepimiz! Ben insanı şartların olduğu her yerde varım ve bunun herkes için mümkün olmasını dilerim.

Bana verebileceğiniz bir örnek var mı bu konuyla ilgili?
Bir kere bir bebek yıkanma sahnesi vardı. Çok bebekti, çok yeni doğmuştu, ben yıkıyordum. O kadar içim acıyarak yapmıştım ki… Çalıştığımız ev soğuk, çocuk üşüdü… Bunun gibi milyonlarca örnek var.

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.