Boyun Eğmedik, Eğmeyeceğiz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

Geçen haftanın sonunda, Taksim Meydanı’ndaki Gezi Parkı’nda “Hani benim Recebim / Sarı lira vereceğim” diye türkü çığırılırken, Başbakanımız Efendimiz: “AKM’yi de yıkacağız” diye buyurdu. Zaten, İstanbul Atatürk Kültür Merkezinin (AKM) yılan hikayesine dönen yenilenme projesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan, projeyi yürüten firmalara gönderilen bir faks mesajındaki talimatla “ikinci bir emre kadar” durdurulmuştu. Erdoğan: “AKM’nin yerine bir opera binası yapacağız” derken, ağzı bir karış açık şavalakların boş boğazlarına bir kez daha yem doldurdu.

Neler Eylendi, Neler Eyledim

06.01.1999 gün 10521 sayılı Koruma Kurulu kararıyla tescil edilmiş, 30.10.2007 gün 1344 sayılı kararla koruma grubunca 1. Grup olarak belirlenmiş; 06.12.2006 tarih, 689 sayılı kararla rölövesi, 14.05.2008 gün, 1783 sayılı kararla restorasyon avan projesi onaylanmış İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nin hangi nedenlerle tadil edilemediğini, dolayısıyla neden açılamadığını yıllardır sorgulamaktayım ben.

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı (Ajans) tarafından, kullanıcılarca istenmeyen bu projede ısrar edilmesi üzerine, Kültür Sanat Sendikası’nın idari yargıda dava açtığını, mahkemenin bilirkişi incelemesi de yaptırarak önce yürütmeyi durdurma, sonra esastan karar vererek bu projeyi bozma kararını aldığını da beyninin içine oya gibi işlemişlerdenim.

Merak Bazan İyi, Ama…

O tarihte ortaya sorular atmıştım.

Ajans’ın bir yıl içinde yerinde yeller eseceğine göre, binayı/işleyişi bilmeyen geçici bir kuruluşun, bu projenin uygulanmasında kendi istekleri doğrultusunda neden ısrarcı davrandığını, dahası AKM için ayrılan 75 milyon Turkish Liralık bütçeyi Bakanlığa neden aktarmadığını o günlerde çok kez gündeme taşımıştım.

Diğer taraftan, Koruma Kurulu’nun, 31 Aralık 2009 tarihinde AKM’nin mevcut haliyle onarımı yolunda aldığı karara Ajans tarafından neden uyulmadığını her fırsatta soruşturdum. Dolayısıyla, 14 Ocak 2010 tarihinde gereksinimlerle ilgili bakanlıkça koruma kuruluna başvurularak vaziyet planı onayı gerçekleştirildiği gerçeğinin üzerinde de hassasiyetle durdum.

Ajansın Kulağı Duvar Oldu

Ajans’ı, istediği proje gerçekleşemedi diye konuyu askıya almakla, uykuya yatırmakla; yeni bir ihale yapmak yerine, ödeneğin bittiğini söyleyip aradan sıyrılmakla; Atatürk Kültür Merkezi’nin onarılması işine fevkalade gayriciddi bir yaklaşım sergilemekle suçladım. AKM için hazırlanan projenin yanlış olması nedeniyle iptal edilmesi üzerine gösterilen tepki, ödeneği yok ederek ortaya konulmuştu, şaşkınlığımı açık yüreklilikle açıkladım.

Geldim İşin Sonuna

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 65 (a) maddesi kültür ve tabiat varlıklarını tahrip edenlerle ilgili 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası uygulanmasına amirdi. Atatürk Kültür Merkezi’nin bu halde bırakılması bal gibi kültür varlığının tahrip olması anlamına geliyordu. Hem yazının başından bu yana özetleyerek sıraladığım konularda, hem de 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 65 (a) maddesinin uygulanması hususunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcısına şikayetçi sıfatıyla suç duyurusunda bulundum.

Başsavcıyı o gün makamında pek sus pus olmuş bulmuştum.

Sonuç Alamadım

Yani sonuç alamadım, ama gün geldi İstanbullular ve mümtaz (!) medya “Atatürk Kültür Merkezi yıkılmaktan kurtuldu, Sabancı’nın inayetiyle restore edilecek” diye zilleri takıp çiki-çiki yaparken, Kültür Bakanlığı ile Sabancı arasındaki sözleşme metnini istedim. Allem edildi, kallem edildi sözleşme bir türlü ortaya serilmedi. Kültürümün Bakanlığı’nın o tarihteki Müsteşarı Özgür Özaslan’a, Müsteşar Yardımcısı Kemal Fahir Genç’e, Özel Kalem Müdürü Özcan Türkgücü’ne ve Sabancı Topluluğu’nun Genel Sekreteri Nedim Bozfakioğlu’na asla ulaşamadım, dolayısıyla AKM’nin restorasyonuna dair olumlu ya da olumsuz hiçbir yanıt alamadım.

AKM Artık AKM Olmayacaktı

Umutsuz kaldım ve de anladım, koskoca kamu malı AKM-SA olacaktı.

Ses soluk çıkmayınca, AKM’yi aylarca uzaktan seyre daldım.

Restorasyona dair yapılan hiçbir çalışma olmadı.

AKM’nin yıkımının kararlaştırıldığını artık anlamıştım ki, Başbakanımız Efendimiz yeniden: “AKM’yi yıkmalıyız” deyiverdi.

AKM’nin yıkılacağına artık kesin olarak inandım, kendimi hüzün adasına bıraktım.

İçimde yıkılası hüzün, Başbakanımız Efendimizin televizyonda, hem de bir değil birkaç konuşmasında: “Bir opera binası yapmalıyız. Burası önemli bir merkez olmalı ve gelen turistler gururla görmeli” demesini dinlerken, televizyonun karşısında elimde olmadan parmaklarımla hem tuhaf, hem de çirkin hareketler yapmakta olduğumun ayırtına vardım.

Utanması olmayanların karşısında tam da ciddi anlamda utanmıştım ki, Taksim Meydanı’nda AKM’nin çatısını tıklım tıklım dolduranları HAYAT TV ekranlarında görünce, hele hele “Boyun Eğme” pankartı gözüme ilişince yeniden umutlandım.

Demem o ki AKM’nin de yıkımına, talanına “dur” diyeceklerin arasında olmaktan gurur duyacağım.

Açılışında AKM’nin kapısına “sarı lira” asacağım.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla