Tasmalı Demokrasinin Sonu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

Başbakan herkesi ilgilendiren bir konuda tek başına karar verme yetkisini kullanmakta ısrarla diretiyor. Geri adım atmıyor…

Baştan beri partisinin, belli kesimleri dışlayan ve yok sayan uygulamaları ve kendisinin üslubuna ilişkin itirazları görmezden geliyor ve küçümsüyor.

Kendisinin politik ve sosyal alanda oluşturduğu buyurgan dil ve faşist tavrına dönük yıllardır bir öfke birikimi oluştu, şimdi bu gerçeği kabullenmekte zorlanıyor.

İktidara itirazı olan, rahatsızlığını, eleştirisini dile getiren kesimler Başbakan tarafından hep aşağılandı ve korkutuldu ve sindirildi. Başkaldıranlara kendi üslubunca çapulcu diyor, ayyaşlar diyor, marjinal gruplar diyor…

Direnişçilerin, yaşadığı kentin imarına, parkına, eğlence biçimine ve sosyal hayatının düzenlemesine dair söz sahibi olma taleplerini otoriter bir tavırla yok sayıyor, bu insanları karar alma mekanizmasına bir türlü dahil etmeye yanaşmıyor.

Eylem kitleselleştikçe ve sürekliliğe dönüştükçe bu itiraz ve kalkışmaya kendince gerekçe buluyor, geçiştiriyor, yerine göre şiddete başvurmaktan çekinmiyor, tehditler savurarak alanda direnenlerin taleplerine kulaklarını tıkıyor.

Bu tavrının sebebini aslında Başbakanın demokrasiyi içselleştirememiş olmasında aramak sanırım yanlış olmayacaktır.

Başbakanın son yıllarda (Bütün yetkeyi eline aldıktan sonra) her konuda her olayda ilk ve son karar veren, tekçi bir tutum alması, demokratik kurumları ve bürokrasiyi devre dışı bırakması, yargı kararlarını hiçe sayan sinsi tutumu, bilimsel raporları tiye alan yaklaşımı, eleştiriye tahammül etmekte zorlanması kendi sonunu hazırlayan etkenler oldu.

Tek adam sarhoşluğu onun bu gerçeği görmesine engel olmuş olabilir ancak yanında bulunan ve onu seven danışmanları, partili dostları da korkudan bu gerçeği kendisine söylemekten çekindiler sanırım ya da Başbakan gerçekten söz dinlemiyor.

Başbakan halktan aldığı oyu onlardan izinsiz otoriter bir güce dönüştürürken kibir ve öfke karışımı bir eda, kimseyi dinlemez dik başlılığı ile ne yazık ki kendi sonunu hazırladı.

Siyasal söylemlerindeki tutarsızlıkları yüzüne vuruldukça öfkesi daha da şiddetlendi ve iktidarına uyumsuz aykırı sesleri bastırma yolunu tercih etti.

Basını tehdit etti, hedef gösterdi, sindirdi, susturdu… Adına ‘ileri demokrasi’ dediği tasmalı bir demokrasi içinde insanları ‘zincirli hürriyet’e mahkum etti.

Başbakan bu zorbalığı yaparken avenesi de bu antidemokratik tutumları uzak açıdan izleyerek gerçeği görmüş olmalarına rağmen (rant, siyasal gelecek kaygılarıyla) sesini çıkartmaktan ürktü.

Uygulamaları ile balkon konuşmalarının sahte olduğu bir kez daha ortaya çıktı. İleri demokrasi vaat etti, insanları tasmalı demokrasi ile korkutarak yönetmeye kalktı. Özgürlük vaat etti ‘zincirli hürriyet’e layık gördü toplumu ve onları biat etmekle yükümlü kıldı.

Sünni İslam inancına yaslanmış ideolojik bir tutumla üzerine vazife olmayan konularda müdahil oldu, toplum mühendisliği yaparak halkın inancını, yaşama biçimini, yeniden dizayn etmekten çekinmedi.

Bu yanlışta ısrarın trajik hata olduğunu hatırlatmalı ona çünkü sonu yıkım ve hüsran olacak. Antik Yunan tiyatro oyunlarında kahramanın baht dönüşümü trajik bir hatası ile başlar.

Fakat artık şahsının tılsımı bozuldu, iktidarına gölge düştü. Dipten gelen dalga bir gecede dağıttı on yılda oluşturduğu büyülü atmosferi.

Umarım trajik bir sonla karşılaşmadan aklıselim davranır, yanlışında ısrar etmez, hatasını kabul eder ve alandan çekilir.

Bu karar, soylu ve erdemli bir davranış olur kendisi için.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla