Devlet Tiyatro ve Opera/Bale Çalışanları Eyleme Geçmeli

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

Hükümetin başta Devlet Opera ve Balesi, Devlet Tiyatroları, Devlet Senfoni Orkestraları, Devlet Halk Dansları Topluluğu, Devlet Çok Sesli Korosu olmak üzere toplam 52 sanat kurumunun kapatılmasını öngören yasa tasarısı ile ilgili olarak ne yazık ki halen sessizce bekleme halindeyiz.

Biz: “Bre Cahiller” diye işe giriştik: “Yahu etmeyin eylemeyin, sanat kurumlarının işletilmesi alanında ‘Kıta Avrupa’sı Modeli’nin tam aksine ‘İngiliz Modeli’nde hükümet sanat kuruluşlarının patronajı ve işletilmesinde pay sahibi olmayıp, sadece ‘maddi destekçi’ rolünü üstlenir” dedik.

İngiliz Sanat Konseyi – Arts Council of England (ACE)”nin İngiltere’nin önemli sanat profesyonellerinin oluşturduğu 17 kişilik bir “Ulusal Konsey”i olduğunu ki bunun da kurulması beklenen “Türkiye Sanat Kurulu (TÜSAK)”nun esin kaynağını oluşturduğunu biliyorduk.

Ulusal Konsey üyelerinin, bizzat Londra Belediye Başkanı tarafından atanan Londra temsilcisi dışındaki tüm üyeleri İngiltere’nin Kültür, Medya, Spor Bakanı tarafından 4 yıllığına göreve getirildiklerini, TÜSAK üyelerininse Bakanlar Kurulu kararıyla 2 yıllığına atanacak oluşlarına dikkat çektik.

Tiyatronun Simgesi Haline Gelen Gülen Maske Bile Bugün Ağlıyor

ACE’nin Ulusal Konsey üyeleri, aynı zamanda İngiltere’nin 9 ayrı bölgesinde kurulan yerel konseyleri de yönetiyordu, gelgelelim TÜSAK’ta böyle bir âdemi merkeziyetçilik yoktu. ACE’nin ayrıca tüm işleyişini yürüten 9 kişilik bir de yönetim kurulu vardı, TÜSAK’da bu da yoktu! ACE’nin hesaplarını İngiliz Sayıştayı denetliyordu, TÜSAK’ı Padişah Efendimiz “murakabe” edecekti.

Müzik Dergisi Andante’nin Yayın Koordinatörü Serhan Bali’nin (Radikal-28 Mayıs 2013) dediği gibi ACE’nin bütçesi iki ana kalemden oluşmaktaydı: Kültür Bakanlığı üzerinden gelen hükümet desteği ve İngiliz Piyango İdaresi gelirlerinden ayrılan pay. ACE’nin 2010-11 dönemi faaliyet raporunda, hükümetin ACE üzerinden İngiltere’de sanata ayırdığı maddi desteğin rakamla ifadesi 439 Milyon Sterlindi. Piyango İdaresi’nden de 180 Milyon Sterlin alınmıştı.

TÜSAK’ın gelir kalemleri arasındaysa genel bütçeden aktarılacak hazine yardımları, Başbakan tarafından ihtiyaca binaen diğer kaynaklardan yapılacak transferler, aynî ve nakdi bağış/yardımlar, yapım ve yayın gelirleri sayılmıştı. Öte yandan, harcama yönteminin Padişahımız Efendimizin takdirine bırakıldığı ifade edilmekteydi.

Maddi Destek Başvuruları

Bizim Padişah bilmiyordu ki, ACE 2010-11 döneminde Londra Senfoni Orkestrası’na 2 Milyon 356 Bin, İngiliz Ulusal Operası’na 18 Milyon 594 Bin, Birmingham Operası’na 688 Bin Sterlin fon yaratmıştı. Yine aynı dönemde maddi destek için ACE’ye başvuran İngiliz sanat kurumlarının sayısı 1300’ü bulmuştu. 1300 başvurunun 848’i destek almış; ACE 2008-2011 yılları arasında İngiltere’de sanata 1,6 Milyar Sterlin’lik fon ayırmıştı. ACE’ye maddi destek başvurusunu kişiler (sahne sanatçıları, yazarlar, küratörler) olduğu gibi kurumlar (limited şirketler, vakıflar) da yapabiliyordu. ACE en fazla 3 yıl sürecek proje dönemi için kişilere 1.000-30.000, kurumlara ise 1.000-100.000 Sterlin fon sağlayabiliyordu.

Vakıf Yapılanması

Gel gelelim, Padişahın ve şürekasının örnek aldıkları modelde tiyatro, opera, bale, dans kurumları, senfoni orkestraları ve konser salonları “Registered Charity-Kamu Yararına Çalışan Hayır Kuruluşu” statüsünde. Gene Sevgili Serhan Bali yazdı, “Charity Commission”a bağlı olan bu kurumlar mütevelli heyetleri tarafından yönetiliyor ve sezon programlarına ACE’den yüklü maddi destek alabilmek için ciddi bir yarış içine giriyorlar. Londra Senfoni, Londra Filarmoni, Kraliyet Shakespeare Kumpanyası, Rambert Dans Kumpanyası, Kraliyet Operası (Covent Garden), İngiliz Ulusal Operası, Southbank Centre, Barbican Centre ve diğer önde gelen bütün büyük İngiliz sahne sanatları kurum ve kuruluşlarını devletten bağımsız, kâr amacı gütmeyen vakıf yapılanması oluşturuyor.

Olgunluk ve Kapasite

Padişahımız ve şürekası, ACE ile kendi ayakları üzerinde duran İngiliz sahne sanatları kurumlarının yaşamlarını sürdürmesini, prodüksiyon kalitelerini üst düzeyde tutmalarını ve uluslararası rekabette daima ön sıralarda bulunmalarını, ACE desteğine olduğu kadar son derece güçlü bilet, sponsorluk, turne ve ticari meta gelirlerine de borçlu olduklarını bilmiyor. Onların, sanat tüketicisinin koruyucusu olan güçlü orta sınıf ve yüksek burjuvazi tarafından korunduğundan haberi yok.  Türkiye’de bu sınıfların, kapılarına kilit vurulacak devlet sahne sanatları kurumlarının yerine kurulması beklenen kurumları yaşatacak olgunlukta ve kapasitede olmadığıysa fevkalade açık bir gerçek.

O halde, sanatçıların kendi kurtuluşları için, en kısa süreç içinde eylem/ler yaparak bu gerçekleri Padişahın gözünün ta içine sokmaları gerekmekte.

Zannım o ki, eylem/leri örgütleme görevi Kültür-Sanat Sendikasına düşmekte.

Yahu uyansanıza artık, sanat göz göre göre elden gitmekte!

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

1 Yorum

  1. hürol ulu Tarih:

    efendimizin ve onu yönlendiren kültür ! sanat ! bürokratlarının ingiltere abd ve batıdaki sanat kurumlarının idari ve finansal işleyişinden tamamen habersiz olduklarını ya da yazınızdaki bilgilere sahip olmadıklarını düşünmüyorum bilakis düşünce kıvrımlarını saran kendileri gibi olmayanları ve düşünmeyenleri bertaraf etme tahayyülünün dışa vurumu olarak algılıyorum dt ve diğer sanat kurumları hiç bir zaman padişahım çok yaşa demeyecek gücünü aldığı sanatın aydınlık yolundan gayrısına taraf olmayacak ve asla bertaraf olmayacak

Yanıtla