Tuncel Kurtiz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

O, bir oyuncu, kültür adamı, araştırmacı, senarist ve duyarlı bir aydındı. 1959 yılında başladığı oyunculuk hayatını yurt içinde ve yurt dışında devam ettirirken kalbi hep ezilenlerden yana attı. Onlar için şiirler okudu, ayinler düzenledi, sahneye çıktı, kamera karşısına geçti ve kendi türküsünü söyleyerek sesini, kitlelerin sesiyle buluşturdu.

Sürgün hayatı yaşadı, yoksul düştü, aç kaldı ama yılmadı, teslim olmadı oyunculukta ve sanatta ısrar etti. Sesini duyurabildiği her yerde var oldu. Oyunculuk serüvenine başladığı yıllarda kendini tutkuyla okumaya verdi, Anadolu kültürünün kökenleri üzerine araştırmalar yaptı. Hukuk fakültesine kayıt yaptırdı okumadı, ardından İngiliz filolojisi. Ama onun gönlünde yatan oyunculuktur. Dormen Tiyatrosunda profesyonel olur.

Sahnelerde farklı oyunculuğu ile dikkati çeker, oluşan ilgi üzerine sinemaya geçiş yapar ve Yılmaz Güney’le tanışır. Artık politik duyarlılığı artmış, sosyal konulara dikkat çeken filmlerde görünmeye başlar.

Güney’le yaptığı Umut filmi sadece Türkiye değil Avrupa’da da ses getirmiştir. Umut, Güney ve Kurtiz’in ortak olarak kotardığı bir filmdir ve gerisi gelecektir artık.

Türkiye’de ezilen herkesin ayağa kalktığı ‘70’li yıllarda, rol aldığı film ve tiyatrolarda bu hak mücadelesine destek verdi. Ancak Yılmaz Güney’in tutuklanması üzerine Kurtiz’in bütün projeleri alt üst olur. İnsanlar çevresinden uzaklaşmaya başlar işsiz kalır. Sonra bir davet üzerine İsveç’e gider önce İsveç Kraliyet Tiyatrosunda oyuncu olarak çalışmaya başlar. Sonrasında Yaşar Kemal’in Teneke adlı oyununu bu ülkede sahneler. Bu arada yeniden sinema çalışmalarına başlar, Sürü, Otobüs, Kanal gibi sinemasal değeri yüksek sosyal duyarlılığı olan filmlerde önemli roller üstlenir. Ve ardından ödüller gelir. Sonrasında Kurtiz yazdığı Gül Hasan senaryosunu filme çeker ve ilk yönetmenliğini yapar. Film 1981 yılında Antalya 18. Film Festivali’nde en iyi senaryo ve en iyi film ödülleri getirir. Sonra yönetmen Erden Kıral ile kendi senaryosunu yazdığı Orhan Kemal’in Bereketli Topraklar Üzerinde adlı filmde oynar. Ancak film yasaklanır.

Sonra 12 Eylülcüler gelir sanat camiasını da içine alan bir kıyım başlatırlar. Kurtiz yurt dışına çıkar ve İsveç, Fransa ve Almanya’da yaşamaya başlar. Önce Berlin’de Ayla Algan, Beklan Algan, Ayşe Emel Mesci, Mahmut Gökgöz ve Ragıp Yavuz ile birlikte tiyatro kurarlar ve Yaşar Kemal’in bir oyununu sahnelemek ister, Kemal’den kendisine izin çıkmayınca ekipten ayrılarak bazı isimlerle Stockholm’e gider ve orada bir tiyatro kurarlar. Topluluk, Güngör Dilmen’in Kurban adlı oyununu sahneler.

Bu arada Kurtiz, hayatında dönüm noktası oluşturacak bir teklif alır İngilizlerin ünlü yönetmeni Peter Brook Hindistan’ın ünlü efsanesi Mahabharata’yı sahnelemeyi düşünmekte ve oyuncu kastı oluşturmaktadır. Sürü filmini izleyen Brook Kurtiz’e oyunculuk teklif eder, anlaşırlar ve birlikte çalışmaya başlarlar. Bu proje Kurtiz için büyük bir prestij olur. Daha sonra Kurtiz Opera Sanatçısı Sema ile Berlin’de Şeyh Bedrettin’i sahneye taşır. Uzun zaman oyun bir ayin havasında Avrupa’yı dolaşır. Sonra yeniden Türkiye’ye döner ve sinema ve tiyatro bilinen çalışmalarına devam eder.

Tuncel Kurtiz’in hayatı aslında 1950’lerden sonra Türkiye’nin sinema ve tiyatro pratiğinin bir izdüşümüdür neredeyse. Engebeli, inişli çıkışlı bir tarihtir onun hayatı ve yazmak için sayfalar gerekmektedir. Kurtiz’in son yıllarını ve kendi kişisel anılarımı daha ayrıntılı bir yazıda anlatmak isterim. Büyük usta artık yok ama onun bize bıraktığı değerler var. O şimdi Şeyh Bedrettin’in Börklücesi, Torlak Kemal’i, Sürü’nün Hamo Ağası, O Umut’un Hamal Hasan’ı Kanal’ın Abuzer Dayısı olarak Güre dağlarına savruldu.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla