Bizim Bir Kültür Bakanımız Olacak mı?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

fft64_mf1796805[Ersin Antep’in Radikal’de yayınlanan yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.] Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, göreve geldiği günden bu yana sanat kurumları hakkında pek topa girmedi, beyanat vermedi. Daha çok Başbakanlık’ta mesai yaptığı söylentileri arasında neredeyse bir yılını dolduracak.

Fazla artıları ve fazla eksileri bulunan, ancak sanatçıya saygısıyla hatırlarda yer eden Ertuğrul Günay, 24 Ocak 2013 tarihli revizyonla, Kültür ve Turizm Bakanlığı koltuğunu Adana Milletvekili Ömer Çelik’e devretti. Yurtdışına kaçırılmış sanat eserlerinin yeniden yurda getirilmesi, müzelerin ıslahı gibi önemli çalışmalara dair haberler , Günay ile birlikte gündemden düştü. Adeta bıçak gibi kesildi. Zira kültür-sanat alanında ilgi sahibi olmayan, daha çok bilime yatkınlığı ifade edilen yeni Bakan Çelik, sanatsal yaşama dair konulara uzak durdu. Sürmekte olan ve Günay imzası taşıyan projeleri de sürdürmedi.

“İlgi alanı olmayan sektörde CEO yapılmış” misali Bakan Çelik, işletmeyi kapatmaya dair bir bakış açısı içinde olduğunu saklamıyor. Halbuki aynı kabinenin Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, kendisine bağlı kurumların gerçekleştirerek önem verdiği projeleri anlatmak üzere, bir TV dizisinde dahi oynayabiliyor. Bakan Ömer Çelik, ne Ulaştırma Bakanı gibi halkın içinde olmayı, ne de AB Bakanı Egemen Bağış gibi medyayı kullanarak kamuoyuyla iyi bir iletişim kurmayı tercih etmiyor. Çoğunlukla “Başbakanlık’ta mesai yaptığı” söylentileri; Ankara ’da yaygın olarak dile getiriliyor.

Genç ve dinamik yapısına güvenilerek, sanata daha duyarlı olacağına dair beklenti sözkonusu(ydu). Sanatı “eğlence” zanneden bir Kültür Bakanı olamayacağı dile getirilerek, gerekli hassasiyeti ve korumacılığı göstereceği ümidi vardı. Gelgelelim son rivayete göre, TBMM Bütçe ve Plan Komisyonu’nda bakanlığının yeni yıl bütçesine dair konuşma yaptığı ve kendisine bağlı sanat kurumlarını “arkaik dönemden kalan Sovyet modeli yönetim şekline sahip oldukları ve bugünkü şartlara cevap veremediğini” ifade etmiş.

Arkaik ile anlatılanın “artık kullanılmayan ve eski bir şey” olduğu düşünülürse; Bakan Çelik’in, kendine bağlı tüm kurumları “artık kullanılmayan” gördüğü sonucu çıkıyor. Bu ifadeyle ortaya çıkan hayalkırıklığı, sanatçılarda ayrı bir hüzün yaratıyor. Hem sanatçılar, hem de sanatseverler; kimi zaman eleştirilse de Bakan Suat Kılıç’ın sporculara ve kurumlara dair sergilediği sahiplenmeci tutumun, neden Bakan Ömer Çelik’te olmadığını sorgulayarak, “bizim bir bakanımız olmayacak mı?” diye soruyor. “Dümeninde olduğu gemiyi batırmaya çalışan birinci kaptan” misali, bu tutumunun sebepleri merak ediliyor.

Malum! Geleneğin kentte üretilemediği veya kırsaldan ihraç edilemediği, eğitimin sarsıldığı bir ortamda kültürün gelişimi için tek çare; “bilim” ve “sanat” ikizkardeşlerinin var olması gerekliliğidir… Çocuğunuz kaldırımda yürürken karşısından gelen insana güvenebileceğiniz bir ortam için, onun siyasi görüşünün ne olduğuna değil, çağdaş ve güvenilir olup olmaması bilgisine ihtiyacınız vardır. Onu çevreleyen ortamın kültürel olarak gelişmişliği, o güvenle doğru orantılıdır. Son yıllarda gelişen “sosyal belediyecilik” kavramı, bu anlayıştan beslenerek, vatandaşın tek ihtiyacının “yol ve kanalizasyon” değil, “sağlıklı bir sosyal çevre” olduğu tezini kabul eder. Cumhuriyetin ilk yıllarında Eğitim Bakanlığı uhdesinde yer alan “Kültür İşleri”nin, günümüz tüketici bakış açısıyla turizm ile yan yana gelmesinden gördüğü zarar bir yana; özellikle “eğitim”i desteklemek bakımından, sağlıklı ve güçlü bir Kültür Bakanlığı teşkilatına ihtiyaç duyuluyor…

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.