Bana “Bayan” Deme: Trans Oyuncu Seçme Politikası Üzerine

Pinterest LinkedIn Tumblr +

mj-faceMimesis Çeviri / Hikâyelerimizi anlatış şeklimizin temelinde rol dağılımı yatar. Sahnede gördüğümüz bedenler, bizim tecrübelerimizi görünür kılar. Trans ve toplumsal cinsiyet rollerine uymayan bireyler de dâhil, görünür olmayan insanlar için kendi hikâyemizi anlatırken kendimizi kullanmamız bir gereklilik teşkil eder. Oyunlarımdaki transseksüel rolleri meydana getirdiğimde, bu karakterler çoğu zaman sadece cinsiyet değiştirmemiş oyunculara [ing- cis gender] veriliyor. Yapımcı ve yönetmenler erkek olarak düşündüğüm karakter rollerini feminen yönleri baskın kadın oyunculara verme eğiliminde oluyorlar. Trans oyuncular istediğimi belirtince, trans bir oyuncu tanımadıklarını ifade ediyorlar. Kendi bildiğim trans oyuncuları önerdiğimde ise o oyuncuların yeterince tecrübeli olmadıkları veya festivaller gibi oyuncuların birden fazla oyunda oynadığı durumlar için uygun olmadıkları söyleniyor; sanki diğer tüm oyunlardaki roller kendiliğinden trans olmayan bireyler için yazılmış ve sadece onlar tarafından canlandırılabilirmiş gibi.

Geçtiğimiz üç ay içerisinde yaklaşık 15 trans, toplumsal cinsiyet rollerini reddeden oyuncu ve Birleşik Tiyatro Oyuncularıyla röportajlar yaptım. Trans bireylerin neden hala onlar için yazdığım rollere seçilmediği hakkında fikir edinmek için tiyatroda transfobi hakkında elimden geldiğince fazla ipucu toplamak istedim. Bunun yanı sıra bu tür rol dağıtım tercihlerinin hikâyelerimizi anlatma şeklimizi nasıl biçimlerde sınırlandırdığını anlamaya çalıştım.

Bence, trans rollerin trans oyunculara verilmesi bedenlerimizi görünür kılmanın yanında birçok trans bireyin hayatlarının bariz bir şekilde transfobi tarafından çevrili olması yönünden de oldukça önemli. Sadece sanat ve medya alanlarında yetersiz temsil edilmiyoruz; ayrıca birçok trans birey işsizlikle mücadele veriyor, genç trans bireyler büyük oranda evsiz kalıyor ve trans kadınlar kendi içlerine kapatılmış durumda. Trans oyuncular ise bu konuda ne yazık ki istisna teşkil etmiyor. Böyle bir durum trans oyuncuların şu an içinde bulundukları manzarayı betimliyor; ancak trans bir birey için yazılmış bir rolü trans olmayan bir oyuncuya vermek politik açıdan kesinlikle doğru bir yöntem değil. Bir oyuncu ve multimedya sanatçısı olarak Dominic Bradley bana şunu sordu: “Bu eşitsizliği neden sahneye yansıtmıyorsun?”

Kimin rol alacağının maddi etkilerinin dışında, trans rollerinin trans bireyler tarafından canlandırılmasının birçok yaratıcı nedeni var. Bunlardan birkaçı aşağıdaki şekilde örneklenebilir:

Görsel ve Fiziksel

Trans bir bireyin bedeni, cinsiyet kimliğinin sorgulanmasında görsel ve fiziksel anlamda önemli katkıda bulunabilir. Trans ve cinsiyet rollerine karşı çıkan oyuncular makyaj, dar elbise, sütyen gibi kendi cinsel yönelimlerine uygun kıyafetleri giymekte oldukça rahat davranabilirler. Trans olmayan oyuncular ise bu tür kıyafetlere alışmak için fazladan zamana ihtiyaç duyarlar ve çoğu zaman büyük rahatsızlık duyarlar. Saç ise önemli bir etken olabilir. Konuştuğum birçok sanatçı, trans olmayan kadınların trans erkek rollerini canlandırırken saçlarını kesmek istemediklerini ve bu nedenle büyük sıkıntılar yaşandığını söylüyor. Sonuçta ya peruk kullanılıyor ya da saçları örgü başlıkların içine sıkıştırılıyor. Bu iki çözümün de oldukça yapay durduğu ortada, peruklar ise son derece pahalı olabiliyor. Çoğu zaman ise oyuncunun saçını kısaltma veya maskeleme yöntemlerine hiç başvurulmuyor ve bu, karakterlerin tam olarak sahneye yansımasını engelliyor.

Hareket ve Vokal Çalışmaları

Cinsel yönelimleri ifade etmede eylemlerimiz ve konuşma şeklimiz oldukça önemli rol oynuyor. Birçok trans birey gerçek hayatta cinsel yönelimlere dair hareket ve vokal kullanımının ince farkları üzerinde yıllarca tartışmışlardır. Trans oyuncular vücut dili ve vokal kullanımının cinsel yönelimlere göre toplumsallaşmış çeşitli modellerini kullanmada daha yetenekliler, bu yetenek ise trans bir karakteri canlandırmada en önemli araçlardan biri olarak görülür. Görüştüğüm sanatçılar, trans olmayan oyuncularla temel eylem ve vokal çalışmalarında trans karakterleri ortaya çıkarırken büyük oranda zaman kaybettiklerini söylüyorlar.

Araştırma

Trans olmayan oyuncular, trans bireylerin ilk elden yaşadığı tecrübeleri araştırarak öğrenmek zorunda kalıyorlar. Örneğin, birlikte çalıştığım trans bir oyuncu kendine ilk defa bir isim seçmenin ne anlama geldiğini keşfettiğinde etkileyici bir hassasiyet duymuş, transfobik karakterlerin yanlış cinsiyet zamir kullanımıyla karşılaştığında ise büyük bir dehşete düşmüştü. Aynı rolü oynayan trans olmayan bir bireye bu gibi tecrübeleri anlatmak zorunda kalmıştım.

Prova Atmosferi

Trans olmayan oyuncular çoğu zaman karakterleri için uygun zamirleri kullanmada güçlük çekiyorlar ki bu durum da karakterlere yoğunlaşma ve tipleme bulma sürecini yavaşlatıyor. Özellikle oyuncu trans değilse, diğer oyuncular da çalışmalar sırasında benzer şekilde doğru zamirleri kullanmada zorluk yaşıyorlar. Tiyatro, kendi imgelemimizde hep birlikte bir dünya kurma sanatı olduğundan, haftalar süren çalışmalarda bir trans kadın karaktere devamlı “erkek/adam” [ing- “he”] şeklinde seslenerek bu karakterin cinsel yönelimini tamamen ortadan kaldırmak kimseye yardımcı olmuyor. Her ne kadar kurgu bir oyun dünyası içinde olsak da, trans bir karakter hakkında cinsiyet belirten bir zamir veya isim kullanmak trans kimliğini silmekle beraber transfobiyi de besliyor. Dolayısıyla trans ve toplumsal cinsiyet rollerini reddeden bireyler gerek çalışma esnasında gerekse özel toplantılar düzenleyerek oyunculara trans birey olmak hakkında birtakım temel bilgiler vererek onları bu konuda eğitmek durumunda kalıyorlar. Bu durum ise herkes için oldukça büyük bir zaman kaybına yol açıyor, bu nedenle trans karakterler için trans oyuncular seçmek zamanı çok daha verimli kullanmamızı sağlayacaktır.

Tüm bu gerçekler ortadayken neden çoğu tiyatro topluluğu trans oyuncuları seçmiyor? Trans ve dışlanmış tiyatro oyuncularıyla yaptığım söyleşilerde defalarca ortaya çıkan cevap, toplulukların önceden bildikleri oyuncularla çalışmayı tercih ettikleri yönünde oldu.  Çoğu tiyatro topluluğu hiç trans oyuncu tanımıyor. Trans ve toplumsal cinsiyet rollerine karşı gelen rollerin düzenli bir şekilde yazılması oldukça yeni bir gelişme ve en başından beri bu roller trans olmayan oyuncular tarafından canlandırılmış. Bu nedenle trans oyuncular için bu alandaki profesyonellere kendilerini gösterme şansını yakalamak oldukça zor. Durum böyle olunca trans ve toplumsal cinsiyet rollerine karşı çıkan oyuncular da daha çok amatör ve alternatif tiyatroda deneyim elde etmişler. Konuştuğum birçok trans oyuncu, ana akım tiyatro dünyasının transfobisi veya bu konudaki cehaletine maruz kalmaktansa kendi eserlerini yaratırken daha rahat hissediyorlar. Oyuncu Azure D. Osborne-Lee şöyle diyor: “Bir mekana adım attığımda rol dağılım yönetmeni beni 60 saniye boyunca baştan aşağı süzse, eminim ki bedenim kendisine bir kadın bedeni gibi görünür. Dolayısıyla gerçekleşmesini istediğim bir şey varsa, bunu ben kendim üretmek zorundayım. Kimse bir gösteri için rol dağılımını esnetmeyecektir, bunu ben kendi başıma yaratmak zorundayım.”

Birçok oyuncu trans olmayan ancak daha tecrübeli bir oyuncu ile tecrübesiz bir trans oyuncu arasında yaşanan ikilemden bahsediyor. Yapımcı Lisa McNulty durumu şu şekilde açıklıyor: “Yapacağınız tercihle her türlü bir taviz vermiş oluyorsunuz: ya trans olmayan oyunculara trans oyunculuk hakkında yardım edeceksiniz ya da tecrübeli olmayan trans oyuncuları kendilerini nasıl daha iyi ifade etmeleri konusunda eğiteceksiniz.” Bazı oyun yazarları ise trans oyuncuları trans rollere sürüklemenin, özellikle tecrübesiz oyuncuların rollerini taşıyamadığı durumlarda prodüksiyonun başarısını riske atacağı yönünde endişe duyuyor. Ancak Mcnulty yine de ekliyor: “Tecrübeli oyuncuyu seçmek daha kolay olsa da toplumda görünür olmayan bireyleri sanata dahil etme konusunda bir sorumluluk taşıyoruz.” Oyun yazarı Taylor Mac de bu görüşe katılıyor: “Trans bireylere rol vererek onlara kendilerini geliştirme yolunda yardımcı olmak, bir oyun yazarı olarak kendime bir meydan okuma.”

Neden daha deneyimli trans oyuncu bulmak zor? Birçok oyunculuk eğitim programları, oyuncuları dar cinsiyet kimliklerine alıştırmak suretiyle güçlü bir ikili cinsiyet anlayışı ve kontrol altında tutulan bir cinsiyet performansı dayatıyor. McNulty görüşünü şu şekilde açıklıyor: “Söz konusu alan kadınları daha erkeksi oldukları veya erkekleri daha kadınsı oldukları için ödüllendirmiyor. Çoğu kadın bu işte başarılı olmak için yeterince güzel veya kadınsı kabul edilmiyor, dolayısıyla alışılmışın dışına çıkan kadın oyuncular aslında büyük bir risk alıyor.” Oyun yazarı Francis Rabkin ise şu sözleri dile getiriyor: “Profesyonel aktörlerin ölçütü, olabildiğince nötr olabilmek. Oyuncu, rol seçimine son derece nötr bir görünüşle gelmeli ve sonrasında bu görünüşün üzerine teker teker katmanlar eklemelidir.”

Görünen o ki, bu “nötr olma” beklentisi sadece cinsel yönelimi değil, aynı zamanda ırk, yetenek, beden tipi ve daha başka şeyleri de etkiliyor. Umarım toplumsal cinsiyet rollerine dair bu beklentilerin yerine gelmemesi, beyaz ten, yetenekli ve ince, güzel bedenler konusundaki önyargıların da kırılmasına yol açar. Eğer sahnede anlattığımız hikâyeler içinde yaşadığımız dünyayı ve aslında kurmak istediğimiz yaşamı anlatıyorsa, bunu kendi bedenlerimizle anlatmak zorundayız. “Nötr”; yani beyaz tenli, cinsiyet rollerine uyan, yetenekli ve güzel bedenleri toplumun dışına itilmiş rollere seçmek, gerici bir yöntemdir. Toplumun bir kenarına itilmiş insanları görünür kılabilmemiz için makyaj ve kostüm gibi yöntemleri bırakıp onları var olan halleriyle sahnede göstermeliyiz. Oyuncu Azura D. Osborne-Lee bu konuda şunları ifade ediyor: “Sanırım trans olmayan bireylerden farklı göründüğümüz yanların göz ardı edilmesi zor olabiliyor. Daha uzun, kavisli veya kemikli gözükebiliyoruz. Nasıl kostüm değiştirebiliriz? Veya giydiğimiz kostümler uyacak mı? İnandırıcı olacak mıyız? Seyirci şaşıracak mı, ya da kafası mı karışacak? Tüm bunlar gerçekten zorlu bir süreç yaratabilir.”

Cinsiyet değiştirmeden önce oyunculuk eğitimi almış trans oyuncular, isimlerini veya dış görünüşlerini değiştirdiklerinde birtakım zorluklarla karşılaşabiliyorlar. Oyun yazarı ve eğitimci Teagan Widmer, bu konuda söylüyor: “Açıldığımda gelecek tepkilerden dolayı endişe duyduğumdan kasten bir mesafe yarattım. Böyle bir adımdan sonra nasıl tekrar ilişki kurulur?” Oyun yazarı ve oyuncu Annie Danger ise şu ifadeye yer veriyor: “Genç yaşta değişmeyen birçok trans oyuncu bu alanda tecrübe edinemiyor, çünkü eski tecrübelerini açığa çıkaramıyor. Bu durum da büyük oranda işsizlik ve yoksulluğa neden oluyor.” Söz konusu durum, tiyatro gibi güçlü birtakım bağlantı ve çevrelere ihtiyaç duyan alanlar için büyük güçlükler yaratabiliyor.

Trans bireyler için yazılmış rollerin trans oyunculara verildiğinde vücut değişikliklerinden dolayı birtakım zorluklar yaşandığına ve bu nedenle bu rollerin trans olmayan oyunculara verildiğine şahit oldum. Bazı roller, trans oyuncuların birtakım özel tıbbi müdahale veya hormon tedavisi almalarını gerektiriyor. Ancak bu gibi özel yöntemler oldukça pahalı olabiliyor, özellikle tıp alanındaki yoğun transfobi hesaba katıldığında gerçekten birçok kişi için ulaşılmaz olabiliyor. Nitekim birçok trans birey hiçbir tıbbi müdahale veya ameliyat geçirmiyor. Trans oyuncular da normal trans birey nüfusundan bu konuda hiçbir şekilde daha şanslı değil. Dolayısıyla, kimin bedeni erkek veya kadın veya kim hangi rolü oynayabilir yönündeki varsayımlarımızı bir daha gözden geçirmemiz gerekiyor. Mesela, seçmelerde oyunculara cinsel yönelimleri hakkında özel sorular sormak kabul edilemez. Bir oyuncuya da gücü yetmediği bir ameliyatı olmadığı için rol vermemek düpedüz ayrımcılıktır. Şimdi, beden değişimi üzerinde yoğunlaşan veya oyuncuların özel ve pahalı ameliyatlara girmesini gerektiren oyunlara daha yakından bakalım.

Pek çok oyuncu trans olma deneyimini yanlış yorumlama probleminin trans olmayan oyuncuların bu rollere seçilmesiyle bağlantılı olduğunu savunuyor. Osborne-Lee de bu konuda şunları söylüyor: “Trans olmayan oyuncular seçildiğinde sahneye yansıtılan tecrübe, beyaz tenli, üst orta sınıf bir bireyin lüks içinde bir ameliyat geçirmesi oluyor. Ancak bundan daha derin, daha farklı bir tecrübenin gösterilmesi gerekiyor.” Popüler medyanın yarattığı trans hikâyeleri varlıklı beyaz gençlerin kendi bedenleri üzerinde değişiklik yapma tercihleri üzerinde duruyor. Ancak bizler; işçi sınıfından, gençliğini geride bırakmış ve siyah bireylerin hikâyelerini istiyoruz. Bizler; ameliyat seçeneğini gölgede bırakan, cinsel yönelimin ve değişimin diğer ifade yöntemlerine yoğunlaşan ve trans bireylerin şahsi tıbbi tercihlerine saygı gösteren hikâyeler istiyoruz.

Birçok trans ve toplumsal cinsiyet rollerini reddeden oyuncu, trans bedenlerin sadece zararlı basmakalıpları besleyecek şekilde kullanıldığı eserlerde oynatıldıklarını söylüyor. Bunlardan en sorunlu basmakalıp ise “açılma anı” olarak karşımıza çıkıyor; bu tür sahnelerde trans birey cinsel yöneliminden dolayı çevresi tarafından “dışlanıyor”. Bu ise genelde vücut değişimi, yaralar, hormonlar, cinsel organın gösterilmesi veya lastik göğüs korselerin (bu korseler basmakalıpların yaratılmasının yanında oldukça büyük bir sağlık riskini de beraberinde getiriyor)  kullanımı ile el ele gidiyor. Trans bireylerin gereği gibi ifade edilmesinin önüne geçen diğer klişeler ise depresyonda ve intihar eğilimli trans bireyler veya seks işçiliği yapan ve trans bireylere şiddet kullanan veya onlar tarafından şiddete maruz kalan bireyler.  Geçtiğimiz yıl büyük tiyatrolarda tüm bu basmakalıplarla donanmış birçok oyun izledim ve bu oyunlar trans bireylerin yaşadığı gerçeklerini nasıl yansıttıklarına bakılmaksızın fazlasıyla övüldüler. Bir oyun yazarının da ifade ettiği gibi, içinde bulunduğumuz topluluğun ne kadar az görünür olduğunu da hesaba katarsak, hakkımızda çıkan her kötü yazı daha da fazla baskıya yol açıyor. Trans bireylerin hikâyelerinin trans oyuncular olmadan anlatılması büyük bir sorumsuzluk olup aynı zamanda son derece incitici görüntülerin doğmasına da sebep olabiliyor. Trans rollerin trans oyuncalara verilmemesi eskiden kalma ve saldırgan klişeleri tekrar canlandırıyor.

Geçtiğimiz yıl izlediğim birçok oyun “trans deneyimi” ni yansıtma iddiasında olmadıklarını söyleyerek konudan sıyrılmaya çalıştı. Tamamen heteroseksüel oyunculardan oluşan toplulukların oyunlarında “drag queen”, “cinsiyet değiştiren bir adam” veya kadın kılığında sahneye çıkan erkek oyuncular sadece bir güldürü öğesi olarak kullanılmıştı. Bir karakterin kendini trans olarak tanımlamasından öte, tiyatrocular yaptıkları işlerin trans bireylerin gerçek hayatları üzerindeki asıl etkilerini anlama sorumluğunu taşıyor. Oyunlarda sadece seyircinin gülmesini sağlamak için “transseksüel” veya “karşı cinsin kıyafetlerini giyen” bireylere dair şaka yapan oyunlara şahit oldum. Seyirci ise tüm bunlara yüksek kahkahalarla cevap veriyordu. Trans bireyler hakkındaki bu tür sözler neden insanlara komik geliyor? Söz konusu sahneleme tercihlerinin hiçbirinin tarafsız olmadığı ortada ve hepsi birtakım bireylerin yaşamış olduğu deneyimlere gönderme yapıyor.

Bir takım şeylerin değişmek zorunda olduğu apaçık ortada. Tiyatro toplulukları trans rolleri trans oyunculara vermeli ve kendilerini bu konuda eğitmeliler. Bunu başarabilmek için ise drag performansları, alternatif, amatör ve küçük toplulukları takip etmeleri gerekir. Rol dağılımı için trans ve toplumsal cinsiyet rollerini reddeden oyuncuların da portföylere dâhil edilmesi gerekecektir. Bizler de oyunculara kendi cinsel yönelimlerini tanımlayabilmeleri için yol göstermeliyiz; queer, trans erkek veya trans kadın kavramlarını daha iyi temellendirmeliyiz. Herkes trans oyuncular için doğru zamirler kullanmalı. Bilmiyorsan soracaksın! Trans bireyler hakkında çalışma yapıyorsanız doğru dil kullanımı ve terminoloji hakkında kendinizi eğitmeniz gerek. Tiyatrolarda da (okullar, restoranlar ve diğer ortak alanlar gibi) cinsel yönelimlere uygun banyolar ve soyunma odaları bulunmalı. Trans oyuncular ikili cinsiyet görüşüne göre ayrılmış soyunma odalarına yönlendirilmemeli. Bunların yanı sıra trans bireyler için sağlık desteği verilmeli ve trans hayatlar konusunda eğitim sağlanmalı.

Trans ve queer sanatçıların yenilikçi rol dağılım yöntemleri üzerinden ilerlediği ve ana akım tiyatroların çok şey öğrenebileceği harika kaynaklar var. Taylor Mac tiyatro topluluklarını, yetersiz bir seçme yerine oyuncuların en yetenekli hallerinin görülebileceği performansları takip etmeye teşvik ediyor. Yakın zamanda ise Annie Danger sahnelemek istediği bir oyunun konusu hakkında muhtemel oyunculara sorular sorarak bir anket düzenledi. Toplumsal cinsiyet rollerini reddeden tiyatro dünyasının yaklaşımları ve yetenekleri, geleneksel tiyatronunkiler ile bir araya geldiğinde ortaya sayısız ihtimal çıkıyor. Artık cinsel yönelimlere dair üslubun ve yaratılan çerçevelerin değiştiği bir dönemdeyiz. Gelin fırsatı engelleri aşmak için kullanalım. 

Howlround. 29 Eylül 2013, Çeviri: Dilşad Sağlam

Paylaş.

Yanıtla