Bu Gidişle Sahnede Öleceğim

Pinterest LinkedIn Tumblr +

hurriyet[Büşra Bozok Aytek’in Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan söyleşisini aktarıyoruz.] “Umutsuz Ev Kadınları”nın Emel’i Özge Özder, şimdi bir de “Müziksiz Evin Konukları” oyunuyla tiyatro sahnesinde. Başarılı oyuncu, oyunda çocuk zekasına sahip 35 yaşında bir kadını canlandırıyor. Yeni projeyi fırsat bilip buluştuk, hem rolünü, hem diziyi, hem de özel hayatını konuştuk.

* “Müziksiz Evin Konukları” 22 yıl sonra tekrar tiyatro sahnesinde…     

– Evet, bu 22 yıl önce tiyatro-kare’nin kuruluş oyunuymuş. Hatta Macide Tanır’ın da Ankara’dan İstanbul’a gelmesine vesile olan oyun. Yükümüz ağır tabii ki, Macide Tanır gibi Türk tiyatrosunun köşe taşlarından bir ustanın anısına oynuyoruz. Çok heyecanlıyız.

* Siz nasıl bir roldesiniz?

– Benim için çok heyecan verici bir rol çünkü ilk defa çocuk zekasına sahip, normların dışında birini oynuyorum. Bella’ya engelli demek kesinlikle yanlış ama 35 yaşında olmasına rağmen küçük bir çocuk gibi düşünüyor. Bunun yanında 35 yaşında olmanın verdiği kadınsal dürtüleri de var. Düşünce kapasitesi ile kadınsal dürtüleri arasında sıkışmış küçük, tatlı bir kadın Bella… Çocuk kadın. Benim için önemli olan şu; Bella bizim gibi değil, engelleri var ama her şeye rağmen hayata neşeyle, umutla, sevgiyle asılıyor. Çoğumuz bunu normal hayatta başaramıyoruz ne yazık ki…

* Bu rol sizi zorladı mı?

– Bella özel bir kız.. Zekası bir çocuk saflığını aşamıyor. Benim için bu anlamda zorlayıcı oldu. Ama harika bir egzersizdi. Zaten rolü okudum ve “Bella’yı oynamalısın” dedim kendime. Ve rolü çalışırken dünyaya tekrar çocuk gözleriyle, çocuk saflığıyla bakmayı egzersiz ettim. İçten bir aşk yaşıyoruz Bella’yla.

ŞU AN YAPTIĞIM ŞEY MANYAKLIK

* Bu zor role ne kadar zamanda ve nasıl hazırlandınız?

– İki ay sahne üstü süreci geçirdim. Öncesinde de kendi içimde bir psikolojik hazırlanma sürecim oldu. Toplam üç ay diyebiliriz.

* Zor roller oyuncuyu geliştiriyor olmalı, yanılıyor muyum?

– Doğru, her yeni rolün senin çıtanı yükseltmesi lazım. Giderek daha zor bir egzersize soyunman lazım oyuncu olarak. Yoksa tekrara düşer, cepten yemeye başlarsın.

* Tiyatro sahnesi oyuncular açısından gerçekten er meydanı mı?

– Orası gerçekten bir arena. Hata yaptığında, setteki gibi stop deyip tekrar oynama şansın yok. Canlı canlı oynuyorsun; artık tekniğin, yeteneğin ne kadarına müsaitse, ne yapabiliyorsan. Ama benim hiçbir zaman yoruldum, yapamayacağım gibi bir duygum olmadı. 2000 yılında mezun oldum, o tarihten beri sahnedeyim. İki-üç ay sahneye çıkmadığımda neden oynamıyorum diye hayıflanan biriyim. Tiyatro anlamında maymun iştahlıyım açıkçası. Oyunculuk açısından biraz adrenalin bağımlısıyım galiba. Şu an yaptığım şey manyaklık. Dizisi olup da iki tane tiyatroya aynı anda koşturan insan azdır. Bu gidişle sahnede öleceğim herhalde!

* Tiyatrocular da dizilere döndüler…

– Tiyatroyu bırakmadıkları sürece benim için üzücü değil, aksine sevindirici bir şey bu. Çünkü hem TV’de kaliteyi artırıyorlar hem de birçoğu diziden kazandığını tiyatroya yatırıyor.

* Bu yoğunlukta kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

– Tiyatro ve diziden kalan zamanda bir dernek kurdum. Millet boş zamanında sanal çiftlik kurar, Candy Crush oynar, ben de bu şekilde rahatlıyorum işte.

* Hangi dernek?

– Bana Göz Kulak Ol… Zamanında canım dostlarım Aslı Tandoğan ve Ayça Varlıer’le bireysel tepkilerimizi birleştirdiğimiz bir sosyal sorumluluk projesi olarak başladı. Birçok sanatçının katılımıyla dernekleşti. Üyelerinin çoğunluğu sanatçı.

* Bu derneğin amacı ne?

– Esas hedefimiz toplumda ve özellikle çocuklarda hayvanlarla ilgili bir bilinç oluşturmak, toplumun altyapısına ilişkin çalışmalar yapmak… Çünkü bilinçsiz anne babalar ve pet shop’tan hayvan isteyen, yunus parkına bilet isteyen çocuklar oldukça tüm emekler boşa gidiyor. Karnını doyurduğunuz, sahiplendirme yaptığınız her hayvanın yerine bir başkası geliyor.

* Ekipte başka kimler var?

– Aslı Tandoğan ve Ayça Varlıer ile birlikte kurduk. Üyelerimiz arasında Songül Öden, Bennu Yıldırımlar, Ceyda Düvenci ve daha sayamadığım birçok isim var.

EMEL’İN EN KORKUNÇ HALLERİNİ ÇEKTİK

* “Umutsuz Ev Kadınları” nasıl gidiyor?

– Emel’in en korkunç hallerini çektik. Başına gelmeyen kalmadı. Komalık hale geldi, orijinalinde karakterin öldüğü bölümü çektik yani aslında. Ölmesin diye çok mesaj geliyor ama… Emel’e neler olacak izleyip göreceğiz.

BEN DUYGU İNSANIYIM, BÜYÜK BİR ROMANTİĞİM

* Daha önce başınızdan bir evlilik geçti. Yeniden evlenmeyi düşünür müsünüz?

– Ben duygu insanıyım. Büyük bir romantiğim. Hiçbir zaman korkmadım aşktan, her zaman bıraktım kendimi ona… Ama evliliğin 80 yaşına da gelsen yüzüne aynı sevgiyle bakacağın insanla yapılması gerek. Yeniden evlenmekle ilgili bir fobim yok. Ama artık çocuğumun babası olacak kişiyle evlenmek isterim. Ve tabii ki aşık olduğum kişiyle…

GİŞE DEĞİL FESTİVAL FİLMİ OLSUN

* Sinema projesi var mı?

– Bugüne kadar bazı konuk oyunculuklarım oldu sinemada ama ciddi bir rol sırtlanmak konusunda çok seçiciyim. Çünkü dizilerde bile derin ve çok güzel, çok sürprizli roller oynadım. İstiyorum ki sinema seyircisine de bambaşka bir şey vadedeyim. Mesela gişe filmi değil festivale gidecek bir iş olsun.

Hürriyet

Paylaş.

Yanıtla