Devlet Eliyle Sanat ve Kamuda Sanatçı Olarak Çalışmak

Pinterest LinkedIn Tumblr +

index.phpMimesis Haber/ Mehmet Rauf Karslı  tarafından yazılan Devlet Eliyle Sanat ve Kamuda Sanatçı Olarak Çalışmak, Devlet Tiyatroları ve Sanatçılar Üzerine Bir İnceleme adlı kitap, Başbakanlık Devlet Personel Dairesinde çalışan yazarın uzmanlık tezi olarak yayınlandı. Devlet ve sanat ilişkisinin tartışıldığı bugünlerde devlet tiyatrolarının hukuki, ekonomik ve sosyal pozisyonunu inceleyen bir çalışma On İki Levha Yayıncılık tarafından basıldı. Okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.

Kitapta ilk olarak devletin hangi faaliyetleri nasıl ürettiği hukuki ve ekonomik bir perspektifle ele alınmış. Genel çerçeve çizildikten sonra sanatın bu tabloda nereye düştüğü irdelenmiş. Bunun yanında devletin sanatsal faaliyetlere neden destek verdiği, ekonomik ve siyasal nedenler başlıkları altında incelenmiş. Ayrıca kısaca devletin sanatı desteklemesine karşı olan görüşlere de yer verilmiş. Bunun yanında devletin sanatla kurduğu hukuksal ilişki biçimleri de ele alınmış. İlk bölümde son olarak kamu sanat kurumlarının genel bütçeden ve Kültür Bakanlığı bütçesinden aldıkları paylar karşılaştırmalı olarak grafiklerle gösterilmiş.

İkinci bölümde ilk olarak devlet-tiyatro ilişkisi Osmanlı’dan Devlet Tiyatroları’nın kuruluşuna kadar hukuki bir perspektifte alınmış. Bunun yanında Devlet Tiyatroları’nın kuruluşuna kadar geçen süreçte verilen emeğe ve çekilen zorluklara da dikkat çekilmiş. Devlet Tiyatroları’nın kuruluşu ise resmi belgeler üzerinden irdelenmiş. Kuruluş yıllarında kuruma ve sanatçılara ne kadar önem verildiği ortaya konulmuş. Sanatçı istihdamının detaylarına geçilmeden önce kurumun teşkilat yapısı ve bu yapılanmanın taşıdığı problemler ele alınmış. Yazara göre hukuki yapı genel müdürü kurumun tek otoritesi haline getirmiştir. Burada Devlet Tiyatroları’nın amacı konusunda yaşanan tartışmalara ve sonuç olarak yasal bir amacının bulunmayışına da dikkat çekilmiş.

Sanatçı istihdamı ise üç dönemde ele alınmış:

1949-1964 yıllarını kapsayan kuruluş dönemi: Bu dönemde sanatçılara büyük önem verildiği, hukuki ve mali olarak diğer kamu çalışanlarından ayrıcalıklı bir noktada oldukları yasal düzenlemeler, rakamlar ve kısmen de söylemlere dayanarak ortaya konulmaya çalışılmış. Bu dönemde sanatçılara ilişkin hukuki bir tartışmanın olmadığı ve sanatçıların özel hukuk hükümlerine göre istihdam edildiği ifade edilmiş.

1964-1980 yıllarını kapsayan tartışmalı dönem: Sözleşmesi yenilenmeyen sanatçıların Danıştay’a açtıkları davalar ile başlayan tartışmaların günümüzdeki yapının kurulduğu 1980 yılına kadar izi hukuki detaylarla ortaya konulmuş. 1965 TOTSİS grevi ise hukuki yönü yanında basına yansıyış biçimi ve grev bildirgelerinden de faydalanarak detaylı olarak incelenmiş. Yazara göre, grev sanatçıların statüsü açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Yasal hiçbir değişiklik olmaksızın sanatçı istihdamı özel hukuk alanından kamu hukuku alanına kaymış, hatta kısa bir dönem sanatçılar memur olarak çalıştırılmış. Esnek bir yapıdan daha katı bir yapıya geçilmiştir. Yazar bu dönüşümün sanatçıların kamu çalışanları içerisindeki ayrıcalıklı konumlarını kaybetmelerine neden olduğu görüşündedir. Ayrıcalıklı konumlarını kaybeden sanatçıların mali imkanları da büyük ölçüde geri kalmıştır.

1980-2013 yeni dönem: Bu dönemde günümüzde sanatçı istihdamında geçerli olan hukuki ve mali rejim detaylarıyla alınmış. Yazara göre mevcut durumda sanatçılar kendine has sözleşmeli bir rejime göre istihdam edilmektedir. Ancak sanatçı istihdamının hukuki zemini yeterince iyi hazırlanmamıştır. Bunda bir türlü çıkarılamayan tüzük ve bu eksikliği farklı uygulamalarla giderme ihtiyacı da önemli rol oynamaktadır.

Çalışmanın üçüncü bölümünde ise sanatçılar, sanat uygulatıcıları ve sahne uygulatıcılarından oluşan üç çalışan grubu ve Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğrencileri ile yapılan görüşmelerin deşifreleri ile gerçekleştirilen bir saha araştırmasına yer verilmiş. Araştırmada zaman zaman Kenan Işık’la yapılan görüşmeden de yararlanılmış. Devlet Tiyatroları’nda çalışmanın avantajları ve dezavantajları, dizilerde rol alınması ve sanat özgürlüğü gibi tartışmalar bu bölümde ele alınmış. Burada, sanatçıların işlerini çok önemsedikleri ve gerçekten tiyatro yapmak istedikleri için Devlet Tiyatroları’nı tercih ettiklerinin de altı çizilmiş.

Yazar sonuç olarak Devlet Tiyatroları’nın sosyal devlet ilkesinin bir gereği olduğu ve önemli fonksiyonlar icra ettiğini belirtmektedir. Yaşanan hukuki ve idari sorunların azaltılması açısından sanat yönetimi ile kurumun idari yönetiminin ayrıştırılması önerilmektedir. Buna göre, sanat yönetimi tamamen sanatçılardan oluşan bir yönetim kuruluna bırakılmalıdır. Kurumun idari ve mali yönetimi ise yönetim kurulu emrinde görev yapan bir genel sekreter tarafından yerine getirilmelidir.

Mimesis Haber/Bülent Sezgin
 

Paylaş.

Yanıtla