Ankara Sahnelerinde 2013

Pinterest LinkedIn Tumblr +

halkbank[Şamil Yılmaz’ın yazısını paylaşıyoruz…] Ankara, mesele özellikle tiyatroysa, çevresinde oluşturulmuş olan kasvetli imgeyi sonuna kadar hak eden bir şehirdir. Ne Devlet Tiyatroları’nın çoğu zaman ışıltılı bir kabuk olmanın ötesine geçemeyen büyük bütçeli prodüksiyonları ne de bir-iki özel tiyatronun iyi niyet dışında sahip çıkacak fazla bir şey bulamadığımız oyunları, bizi bu kasvetten çekip çıkarmaya yetmez. Ankara, belki fark etmişsinizdir, Devlet Tiyatroları’nın en aktif olduğu şehir. Ankara’daki DT seyircisini biraz yakından takip etmeye başladığınızda, Türkiye’nin başka hiçbir bölgesinde benzerini göremeyeceğiniz şaşırtıcı bir gerçekle karşılaşırsınız: Seyirci, bu görkemli kurumla neredeyse saplantılı bir aşk ilişkisi yaşamaktadır. İnternetteki sosyal mecralarda örgütlenen, birlikte oyunlara giden, oyun çıkışları Ankara ayazında nöbet tutup sevdikleri oyuncularla fotoğraf çektiren, izleyecekleri oyunların biletlerini aylar öncesinden tüketen, takıntılı bir heyecanla yeni oyunları bekleyen bu şaşırtıcı kitlenin, Türkiye’nin başka hiçbir şehrinde bir benzeri daha yoktur… Sorun, kurumun Ankaralı için bu kadar önemli olmasına karşın -bir hocamız “Ankara seyircisi oyunu ayakta alkışlamazsa Cumhuriyetin yıkılacağına inanan bir seyircidir,” demişti-, gördüğü ilgiyi hak ettiğini düşündürtecek estetik ve düşünsel içeriği taşımıyor oluşunda.

Ankara’nın kısır kültürel ortamında biraz mecburiyet ve sorumluluktan, biraz da sahici bir aidiyet duygusundan salonları dolduran bu seyirci, 2013 yılında da, yine hak ettiği oyunları izleyemedi ne yazık ki…   Umudumuz haklarında şimdiden çok konuşulan “Bernarda Alba’nın Evi”, “Hayvan Çiftliği”, “W. Shakespeare’den Soneler” ya da “Macbeth” gibi 2014 projelerinde.

Ankara için 2013’ün asıl atılımı, CerModern bünyesinde açılan StüdyoCer oldu. Beğenelim ya da beğenmeyelim, Erdal Beşikçioğlu’nun sanat yönetmenliğindeki StüdyoCer, 2013 Ankara tiyatro sezonunun en heyecan verici oluşumlarından biriydi. Özellikle yine Beşikçioğlu’nun yönettiği “Hayvan Çitliği”, Ankara’da tiyatro yapmanın ve tiyatro üzerine konuşmanın ölçülerini bir hayli değiştirdi. Oyun, yaptığı, yapamadığı ve gelecekte yapacağını vadeder göründüğü şeylerle, önemli bir vakaydı. Bir an için tiyatronun Ankara’da sahici bir gündem olduğunu/olabileceğini düşünmüştük, sonra geçti; StüdyoCer, 2014’e Erdal Beşikçioğlu olmaksızın girdi. Şimdilerde İstanbul’da ses getiren oyunların turne kapsamında oynandığı kiralık bir alana dönüşen mekân, 2013’te taşıdığı enerjinin ne yazık ki yarısını bile vadetmiyor. Hayırlısı diyelim…

Yücel Erten’in Ankara Sanat Tiyatrosu için sahneye koyduğu “Selamün Kavlen Karakolu” da, usta bir yönetmenin seçimlerinde net ve temiz dünyasını takdir etme fırsatı bulduğumuz, küçük ve tatlı bir oyundu. Aslında olmadığı bir şeymiş gibi yapan bir dolu sözde politik oyunun aksine, çıtayı alçak gönüllü bir yerde tutup samimi bir iş çıkarmıştı ortaya Erten. Bu sezon da oynamaya devam eden ve seyirci sıkıntısı çekmeyen “Selamün Kavlen Karakolu”, 2013’te benim için Ankara’da izlediğim az sayıdaki kayda değer yapımdan biri oldu. Hâlâ görmeyenler varsa 2014’te kaçırmasınlar derim.

2014’te Ankara tiyatro yaşantısından beklentim, özel tiyatroların çoğaldığı, yeni toplulukların artık yeni bir anlayışla heyecan ve umut veren bir tiyatro yapmaya başladığı ve seyircinin de onlara sahip çıktığı bir yıl olması yönünde…

2014 hepimize iyi gelsin…

Halkbank Kültürsanat

Paylaş.

Yanıtla