Bülent Emin Yarar’dan Oyunculuk Resitali: ‘Hamlet’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

Sahnede Marcellus: “Çürümüş bir şey var Danimarka Krallığı’nda (“Hamlet”, 1. Perde, 4. Sahne / William Shakespeare, “Hamlet”, Çeviren Selahattin Eyüboğlu, 1965, Yükselen Matbaası, İstanbul” dedi.

“Bizde çürümüş çok şey var” dedim içimden.

İntikam, iktidar savaşı, aşk ve akrabalık…

Kin, nefret, intikam…

Fedakarlık, arkadaşlık, dostluk, bağlılık, güven, cesaret.

Bütün bu olguların olduğu, oluştuğu Shakespeare’in (1564-1616) ünlü eseri “Hamlet”i (1601) izlemekteydim.

Türkiye’de Bir İlk

 “Hamlet”, şimdilerde Türkiye’de ilk kez tek kişi olarak Işıl Kasapoğlu’nun rejisi ve Zeynep Avcı’nın dramaturgisiyle oynandı. Yanılmıyorsam bir de Fransa’da tek kişi olarak canlandırılmaktaymış. İlkleri pek seven Işıl Kasapoğlu, Zeynep Avcı ile el ele tutuşarak, dramaturgide özellikle ahlaksal sorunların sunuluşundaki sanatsal dengeyi fevkalade kotarmışlardı.

Öç alma temasıysa, ahlakın yanı sıra duygusal gerekçelerle bezenmişti.

Zeynep Avcı, her ülkede Claudius gibi entrikacı bir politikacının olabilirliğinin altını kalın çizmişti. Yine her ülkede Hamlet gibi haksızlığa uğramış, hakkı gasbedilmiş bir kişiliğin yanı sıra, politikacılara aşağılıkça yağcılık yapan birer ikişer çıkarcı Rosencrantz ve Guildenstern vardı.

Her Dönemin Hamlet’i

Kısacası, (üzücüdür, ama) ne yaparsanız yapın yüzyıllardır her ülkenin ve dönemin Hamlet’i, Ophelia’sı, Rosencrantz’ı, Guildenstern’ı ve Claudius’u orada burada bulunmaktaydı.

Böylesi ortamlarda politika, ahlaksal sorunlar, aşk, yaşam, ölüm, psikolojik sorunlar ve cinayetler birbirinden ayrılmaz, birbirine girmiş girift temalardı.

Bir diğer gerçek, politika Hamlet’i Hamlet yapan en önemli konuydu.

Hamlet’teki bütün karakterler politikanın dibine kadar içindeydi; her ilişkinin mutlaka politik bir yanı bulunmaktaydı.

Baksanıza…

Ophelia bile politika ile ilgiliydi ve politikanın sivri dişli çarkları arasında aşkını heder etmişti.

Böylesine kirli, paslı, politikalarla entrikalar denizinde elbette saf, masum ve tertemiz bir duygu olan aşk barınamayacaktı, zaten barınamadı.

Hamlet Meddah Mı?

Bu arada, oyunu izlerken Avcı-Kasapoğlu ikilisinin Hamlet eserindeki karakterlerin güncel ve değişmez değerlerini bir kişiye simgelettirmesine hiç şaşırmadım.

Işın Kasapoğlu, oyun kişilerinin devinimlerini Bülent Emin Yarar üzerinden mükemmelen yönettiği gibi, bu hareketleri ortaya çıkartan nedenleri, yani psikolojiyi de yönetmişti.

İyi de, alın size bir soru: Hamlet karakteri, Işıl Kasapoğlu’nun elinde acaba bir anlamda meddah mı olmuştu?

Hatta kimi tablolar “Commedia dell’Arte” mi kokmuştu?

Tavandan akan, altında yetersizliğin küllerini gizleyen kumaş parçaları…

Mengene haline gelen sabır ve ateş…

Deniz ve güneş…

O kumaşlara sarılmalar, o kumaşları mezara gömmeler.

Bu Hamlet’in O Hamlet Olması Şart Mı

Evet, ama Işıl Kasapoğlu “Hamlet”i Shakespeare’in dramatik yoğunluğundan arındırmış, yaşamda ve tiyatroda gerçekliği olan bir noktaya ulaştırmış, dolayısıyla Hamlet’i “çok yönlü” biçimlendirmişti. Tarihsel konuyu, heyecan verici bir tragedyaya, oradan da felsefi bir oyuna dönüştürmüş, “Hamlet”in her çağda, o çağın insanlarını ve sorunlarını yansıtabilecek ölçüde bir oyun olduğuna inanarak oyunu kotarmıştı.

Siyasal-ahlaksal sorunları, aşk olgusunu, hayatın son ereği üzerine kuramsal ve deneysel tartışmaları, aile sorunsalını “açık tiyatro” biçiminin özgür ortamında bir güzel harmanlamış; ölüm, sonsuzluk ve yeniden doğuş kavramlarını metafizik aşamada ele almıştı.

Sahnede Sınırsız Alan

Işıl Kasapoğlu yönetimindeki “Hamlet”in her düzleminde parçalanmışlık vardı. Bildiğimiz teksti, adeta birbirlerinin ardına eklenmiş parçalardan oluşturmuş, “Hamlet”in sahne dilini dağlamıştı. Dili dağlarken, metni içine oturttuğu zaman kavramıyla kronolojik zaman olarak da dağıtmıştı. Karakterleri birbirlerin içinde girift hale getirmiş, dolayısıyla dört yüz küsur yıllık kişilik yapılarını çatlatmış; Hamlet karakterini, pek çok tragedya kahramanının ve gerçek yaşamda var olan çatışma içindeki trajik kahramanın modeli olarak sahneye taşıyarak güncel trajediye gönderme yapmıştı.

Sahneleyiş yapısıyla, sahnelenmesinin olanaksız olduğunu düşündürtecek kadar sınırsız alan yaratmıştı.

Dekor-Kostüm-Işık Birlikteliği

Diğer taraftan, Hakan Dündar’ın dışı kırmızı kadife, içi siyah saten devasa mücevher kutusu şeklindeki dekoru, hiç kuşkum yok ki yönetmenin başarısını destekliyordu.

Hakan Dündar’ın kostüm tasarımı da pek güzeldi ve Flütte Yasemin Taş ile Efektiflerde Cansın Bezircilioğlu’nun müzikleri Bülent Emin Yarar’ın zaman zaman  soluklanmasını sağlıyordu.

Cem Yılmazer’in ışık tasarımı da “iyi” tanımının bir “tık” üstünde yer alıyordu.

Bülent Emin Yarar

Aman biliyorum, şimdi yazının tam burasında, Bülent Emin Yarar’ın oyunculuğunu soracaksınız.

Yukarıda Bülent Emin Yarar’ın dışı kırmızı kadife, içi siyah saten devasa bir mücevher kutusu içinde “Hamlet”i canlandırdığını söylemiştim ya!

Bülent Emin Yarar, işte o mücevher kutusunun içinde, Işıl Kasapoğlu’nun tiyatroseverlere sunduğu (ışıl pırıl) çok değerli bir mücevher gibi parlıyordu.

Tamam mı, arife tarif oldu mu?

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla