Karanlık Taraftan Masallar

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri / Bu cadı demek? Sadece kötü taraflar ve karanlık sanatların derin bilgisi mi? Ya da gücü insanları korkutan bir kadında birleşmiş kuvvet ve zekâ mı?

Dance Magazine. Ekim 2007, Çeviri: Elif Karaman

ABT Sleeping Beauty Dress Rehearsal

ABT’nin Uyuyan Güzeli’nde Carmen Corella. Fotoğraf: Rosalie O’Connor, Courtesy ABT

Cadı Rollerin Gücündeki Dansçılar

Cadılar çeşitli şekillerde dansın içine sızarlar ve neredeyse her zaman sıkıntı yaratırlar, ya da en azından insanları feci korkuturlar. Uyuyan Güzel’deki kötü Carabosse’yi düşünün, ya da La Sylphide’deki falcı Madge’yi. Erken dönem modern dansın karanlık köşesinde Mary Wigman’ın Hexantanz II (1926) solosundaki maskeli cadı kadın gizlenir; ya da daha yakın zamanda, Nashville Balesi için Ann Marie DeAngelo tarafından koreografisi yapılan bir balede, The Bell Witch büyüsünü yapar.

Peki, bu cadıları böyle baş belası yapan şey nedir? Bazen, kıskançlıktır. Acımasız peri Carabosse, Aurora’nın vaftiz törenine davet edilmediğine kızar ve partiyi mahveden bir büyü yapar. Madge, nişanlısının başkasına (The Sylph) aşık olduğunu yüzüne vurduğunda evden dışarı atılmasının intikamını James’ten alır. The Bell Witch’in, Tennessee’de Bell ailesini kıskançlık ya da garez yüzünden taciz ettiği söylenir. Sadece Wigman’ın cadısı sırf kendi gücünün gereği dans eder. Cadılar bayramı ile birlikte, Dance Magazine korkuyu bir kenara bıraktı ve makyaj ve maskelerin ardındaki yaratıklarla ilgili daha fazlasını öğrenmek adına bu rollere aşina olan birçok dans sanatçısı ile konuştu.

Kokuşmuş Bir Peri

Carabbose’nin sorunu, diyor Richmond Balesi’nin sanatsal üyesi ve bale yönetmeni Malcolm Burn, onunla ilgili hiçbir arka plan bilgisi verilmemesidir. “Birincisi, neden kötü ve partiye davet edilmeyen bir peri olup çıkıyor?” diye soruyor, “Bilmek isterdim.” Geçen yıl Burn “Uyuyan Güzel”i sahnelediğinde, Carabosse rolünü bizzat kendisi oynadı. Net bir nedenselliğin olmaması kendisini rahatsız etmiyor. “Carabosse olmayı gittikçe daha hoş yapan şey bu, çünkü O gerçekten habis.” diyor, “İyi olan hiçbir şey yok. O saf bir kötülük örneği.”

Carabosse rolü genellikle erkekler tarafından oynandı. “Biz diğer kadınlardan farklı davranan bir kadın yaratmak için kadın kostümü içinde maskülenliği kullandık.” diyor kostümü korse, peruk ve detaylı makyajdan oluşan Burn. “O büyük, o peri gibi değil, o güzel bacaklara, ayaklara ya da tüte sahip değil. Böylesi onu daha etkileyici ve soğuk göstermek için bunları kötüye kullanmaya çalışmak olur.”

Fakat kötü peri kadınlar tarafından da oynanıyor. Amerikan Bale Tiyatrosu’nun geçen prodüksiyonu olan “Uyuyan Güzel”de Carabosse’yi canlandıran Carmen Corella, performansında yüz ifadeleri gibi kurnazlıklara odaklanmıştı. “Ben rolü, ifadeler okunacak kadar güçlü olacak şekilde oynamaya çabaladım,” diyor, “sadece çığlık atıp sesler çıkartmak yerine.”

Karanlık Bir Yerden

Royal Danish Balesi’nin La Slyphide’sinden Sorella Englund’un Madge’i, muhtemelen bugünün en ünlü rol karakterizasyonu. Dance Magazine’in kıdemli editör danışmanlarından Allan Ulrich, “O, mazinin ihtiyarlamış büyük güzelliği gibi görünüyor. Kırmızı saçları Klimt tablosu hissiyatı uyandırıyor. Sorella, Madge’i kıskanç ve reddedilmiş bir aşık olarak yorumluyor. Psikolojik olarak James’in derisinin içine sinmiş gibi duruyor ve Royal Danish Balesi’nin eğitimi sayesinde mimde muhteşem bir özgünlüğe sahip.” diyor.

Englund bu rolü 25 yıldan fazla bir süredir sadece Royal Danish Balesi ile değil, aynı zamanda Royal Bale ve Boston Balesi ile de oynadı. “Yaşlandığımda, yaşlı bir cadı gibi turneye çıkacağıma asla inanmazdım” diyor. “Ama bu çok heyecan verici.”

Cadının karakteri tamamen kötü değil. “Sadece iyi ya da sadece kötü doğan insanlar yoktur” diyor Englund. “Tarihteki birçok cadı inanılmaz derecede zeki ve oldukça tutkuludur. Bu kadın, Madge, bence hiçbir zaman sevilmedi. Onun için belki de daha kötü olan şey ise kimsenin onun aşkını istememesiydi.” Onun Madge’ı cadıların klişe gülme ve lanetleme türüklerine dayanmıyor. “Bence sessiz olduğunda, her şey çok daha tehlikeli oluyor.” diyor ve bu roldeki başarısının anahtarı olabilecek bir yorum öneriyor: “Belki de Madge, Slyph’in gölgesi ya da karanlık tarafıdır.”

Englund, Bournonville Classic’te diğer dansçıları çalıştırdığında, onlara belli bir ölçüye kadar özgürlük veriyor. “Onlara kendi karanlık yerlerini bulmalarını söylemeye çalışıyorum.” diyor, “çünkü bence sanatın tümü kişiseldir. Eğer değilse, bu hiç ilginç değildir.”

La Sylphide_ASterling_BostonBallet

Boston Balesi’nin La Sylphide’sinde Madge rolünde Sorella Englund. Fotoğraf: Angela Sterling, Courtesy Boston Balesi

Yerel Bir Efsane

1817’de Adams, Tennessee’de, John Bell ailesi evlerinde ve topraklarında şiddetli bir kargaşa yaşamaya başladılar. Yatak örtüleri çekiliyor, yastıklar fırlatılıyor, aile tokatlanıyor; saçları çekiliyor ve garip sesler onlara eziyet ediyordu. The “Bell Witch” olarak bilinir hale gelen hayalet, kötü huyu ve bastırılamaz şiddetiyle bölge genelinde kötü şöhret elde etti. 2003’te, Nashville Bale’si Ann Marie DeAngelo’yu, haylaz periye bağlı kalacak şekilde The Bell Witch’i canlandırması için görevlendirdi.

0049BellWitch

Ann Marie DeAngelo tarafından The Bell Witch’de Nasville Balesi. Fotoğraf: Marianne Leach, Courtesy Boston Balesi

DeAngelo, Bell Witch’i ve onun kötülüğünü canlandırmak için, hem teatral etkilere hem de dans araçlarına güvendiğini söylüyor. Cadının, John Bell’in kızı olan Betsy’nin talibi Joshua Gardner ile evliliğini önlemeye çalıştığı düşünülürdü. Koreografik olarak, bu düşünce Witch’in, onlar kendisini görmese de Betsy ve Joshua’nın yakınlaşmalarını ve dokunmalarını engellediği pas de trois’de oluştu.

“Biz cadıyı biraz daha sempatik canlandırdık. Korkutucu dakikalar da vardı, komik anlar da, böylece gösteri oldukça eğlenceli hale geldi.” diyor DeAngelo, “Ben bu karakteri bir tür garip hareket dağarcığı ile yaratmadım. Onu biraz daha insanileştirdim. Hayaletleri tanıyan, bunu deneyimleyen ve hayaletlerin gerçekten hissettiğini söyleyen insanlar tanıyorum.”

Maskenin Ardında

Akademisyen ve dansçı Betsy Fisher, Mary Wigman’ın ünlü Hexentanz II’sini ya da Witch Dance’i (1926), yeniden düzenleyip canlandırdı. Bu eser kendisinin gizemcilikle ilgili fikirlerinden etkilenmiştir. Bu soloda beden, bilinçaltı ve doğaüstü güçlerden uğursuz enerji salıverir. Orijinal eserden hazırlanan bir fragman filmi Wigman’ı pürüzsüz ve şeytani bir maskeni ardında gizli yüzüyle, dizlerini dikmiş otururken gösterir. O, hala oturmuş halde ama kolları ve bacaklarıyla kendini öne doğru burkarak havayı tırmalarken ve sarhoş halde izleyiciye doğru ilerlerken, müzik ahenksizce gürülder.

“Her zaman bu figürde inanılmaz bir güç olduğu hissiyatına kapılıyorum; zarar verebilecek güç ve yaratabilecek güç.” diyor Fisher, “Bir bakıma O, toprak ana gibi: O bir volkan da olabilir, yeni hayatı besleyen de.” Geçtiğimiz günlerde Amerikan Üniversitesi’nde eseri canlandırdığında, diyor Fisher “gösteri sonrası genç bir adam yanıma geldi ve dedi ki ‘Ne yaptığına bir bak!’  Dolmakalemini elinde öyle bir sıkmış ki kalem elinde patlamış. Eli mürekkep içindeydi.”

Courtesy of Kansas City Ballet Dancer Kimberly Cowen Photographer Steve Wilson

Kansas City Balesi’nden Kimberly Cowen, Wigman’ın Hexestanz’ını sahnelerken. Fotoğraf: Steve Wilson, Courtesy KCB

Fisher bu eseri sergileyen herkesin farklı bir cadı keşfedeceğini hissediyor. “Bilirsiniz, o yaratığı içlerinde bulduklarında ve onun tüm bedenlerine patlayarak yayılmasına izin verdiklerinde, işte o zaman cadıyı bulacaklar ve bu başka hiç kimseninkine benzemeyecek.”

Cadının gücünün bir kısmı maskeden geliyor. Dansı Fisher’dan öğrenen Kansas City Balesi’nden Kimberly Cowen “O maskeyi taktığınızda, tüm engellerinizi alıp götürür. İşte o zaman, karakterin içinde kendinizi düşünmek yerine o karakter olursunuz.”

Rol üzerine düşünen Cowen “Karakterde biraz umutsuzluk var ve bu yüzden gücünü insanları korkutmak ve etkilemek için kullanıyor.” diyor. Ve en azından genç insanları gerçekten korkutuyor. Anlatıldığına göre küçük bir çocuk Kansas City Balesi’nin gösterimi boyunca babasını dürterek “Bu korkunç!” demiş. Birkaç dakika sonra ise, babasını çekiştirerek “Sanırım gitmeliyiz.” demiş.

İyi ve Kötü

Malcolm Burn, cadı düşüncesi üzerine derin düşünerek, “Bütün peri masallarında ve bizim İncil geleneğimizde ve hemen her gelenekte güçlü bir iyi ve kötü algısı vardır. Peri masallarında çocuklarımıza öğrettiğimiz şey iyinin de kötünün de olduğudur. Biri arzu edilmeli, diğeri ise edilmemelidir. Ve sonra onlar büyüdükçe, ‘İkisi de sizin içinizde’ diyebiliriz onlara.”

Paylaş.

Yanıtla