Nâzım 2014

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zafer Diper

15 Ocak Çarşamba günü 20.00’de, Kadıköy Belediyesi Kozyatağı Kültür Merkezi’nde Nâzım Hikmet’i anma gecesi düzenleyeceğiz. Neden o tarihte peki? Gerçekte 20 Kasım 1901’de Selanik’te doğmadı mı Nâzım? Ancak ailesi “15 Ocak 1902” olarak nüfusa kaydettirmiş ve kendisi de bu durumu benimsemiş… Sorun yok öyleyse…

Nâzım’ın hapiste ya da yurtdışında olmadığı zamanlarının bir bölümü de Kadıköy’de geçmiş. İşte bu yüzden Nâzım, Selanik’te doğsa bile bir bakıma Kadıköylü…

Son yedi yıldır Barış Manço Kültür Merkezi’nde, Cuma Bolat ile birlikte düzenlemelerimizde doğum günleri yanı sıra ölüm yıldönümlerini de hiç atlamadık. Kimler destek vermiş bu etkinliklere: Adnan Binyazar, Adnan Özyalçıner, Ahmed Ahmedov, Arif Damar, Aslı Öngören, Cezmi Ersöz, Çağdaş Bale Topluluğu, Emin Karaca, Erol Uras, Esin Avşar, Güngör Gencay, Haluk Çetin, Hasan Yükselir, İbrahim Balaban, İÜ Pantomim, Metin Balay, Refik Erduran, Mustafa Öneş, Muzaffer Özdemir, Müslim Çelik, Orhan Karaveli, Sadık Gürbüz, Sansev Korosu, Sennur Sezer, Türev Müzik Topluluğu, Ufuk Karakoç, Vecihi Ofluoğlu ve uzayıp giden diğer adlar, önemli katılımcılar…

Yazın yaşamımızın önemli dergilerinden biri olan Memet Fuat’ın yönetimindeki Yeni Dergi’de 1965’te Eleştiri Yarışması’nı kazanan Mustafa Öneş’in, “Nâzım Hikmet’in Şiiri”(1967) adlı yazısını görünce hem şaşırmış, hem de sevinmiştim. Çünkü Nâzım’ın şiirlerini ele alan çokça bir eleştiri-inceleme yoktu o günlerde. Ve sonra, Sivas’ta yangında katledilen Asım Bezirci bir inanılmazı gerçekleştiriyordu. Şerif Hulusi ile başladığı, 2.ciltten sonra tek başına hazırladığı Cem Yayınevi’nden çıkan: Nâzım Hikmet / Bütün Eserleri… Nâzım’ın herkesçe bilinen, kolaylıkla yüreğimizde ve belleğimizde yer eden kimi şiirlerinin yanı sıra zorluklarla dolu başyapıtları da var; ne salt şiir, ne öykü, ne bir oyun, ama sanki “tümü” olan bir anlatım-deyişle kaleme aldığı Taranta Babu, Jokond ile Si-Ya-U, Fakir Bir Şimal Kilisesinde Şeytan ile Rahibin Macerası var… Memleketimden İnsan Manzaraları’nda; İkinci Dünya Savaşı’nı, Atlantiğin dibinde üç ölünün kimliğinde dile getirişi var; var ki var… İşte Asım Bezirci’nin katkıları bu bağlamda değerli, o ne tür bir çalışma sonucuysa öyle; her bir cildin sonundaki Notlar’daki açıklamalarda sözcükler, deyişler, tarihler, tartışılar yer alıyor ve bu bilgilerle anlamanız ancak kolaylaşabiliyor yapıtları. Diğer basımevlerince (son Yapı Kredi Yayınları’nda) böylesi bir yaklaşım yok. Neden acaba? Neden o “benzersiz” notlar eklenmiyor sona? Özellikle gençlerimiz nasıl algılıyorlar bu yapıtları?.. Diğer önemli bir kitap da Afşar Timuçin’in “Nâzım Hikmet’in Şiiri”. 1978’de Alaz Yayınları’nca 1.baskısı yapılan kitabın kapağında şu satırlar yer alıyor: “Bu büyük şair, bu gerçek deha, ölesiye sevdiği yaşamı yüceltmek, kalabalıkların yazgısını paylaşmak, sömürülen, acı çektirilen insanların yanında yer almak, hiçbir katılığa, hiçbir bağnazlığa düşmeden öğrenmek, benimsediği ya da daha doğrusu paylaştığı dünya görüşünü daha da aydınlığa kavuşturmak için yaşadı ve yarattı. Kavgası sanatının, sanatı kavgasının ürünüdür.”

Gecenin sunumu ve sinevizyon eşliğinde kimi şiir okumaları ben üstleniyorum. Sonra konuşmacı olarak Afşar Timuçin gelecek kürsüye… Ardından Duygu Koç ve Müzik Topluluğu’nun sunacağı dinleti var. Nâzım üzerine yapılan besteleri içeriyor Duygu’nun dağarındaki (repertuar) tüm parçalar…

Işıklar içinde yattığın o yerden şu yeryüzüne, bize de biraz ışık gönder Nâzım Usta, biraz daha ışık…

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zafer Diper

Yanıtla