Alternatif Tiyatro İçin Yeni İsimlere İhtiyacımız Var Mı?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri / Hiç bir gösteriye gittiğiniz ve onu nasıl kategorize edeceğinizi bilemediğiniz oldu mu? Sanat formu açısından sınıflandırmak yeterli mi, yoksa sınırların dışına çıkan çalışmalar için yeni terimlere ihtiyacımız mı var?

Guardian. 27 Kasım 2013, Çeviri: Burak Akyunak

Ockhams-Razor---the-mill--001

Tekerleğin yeniden icadı… Ockham’s Razor Topluluğu 2010 Londra Uluslararası Mim Festivali’nde The Mill’i icra ederken. Fotoğraf: Nik Mackey

İster eleştiri sayfalarındaki yazılarda olsun ister bireysel sohbetlerde, insanlar sanatı uygun kategorilere konumlandırarak tam olarak neden bahsettiklerini bilmeyi severler, böylece “A, bu tiyatro” veya “dans” veya “görsel sanatlar” diyebilirler. Bu bana Kuğu Gölü ile The Deep Blue Sea arasındaki sınırın belirgin olduğu günlerde iyi bir amaca hizmet etmiş olabilecek ama son yıllarda performansın geçirdiği değişimi yansıtmak konusunda başarısız olan eski moda bir düşünce biçimi gibi görünüyor.

Sirki nereye konumlandırıyorsunuz? Ya da Londra Uluslararası Mim Festivali’ndeki tüm eserleri ya da sonlandığını öğrendiğim için derin üzüntü duyduğum Hide and Seek’in projelerini? Bir gösteri ya da performanstan sonra insanlar bana “bu tiyatro mu?” diye sorduklarında birçok kez şu yanıtı verdim: Çok daha ilginç ve heyecan verici olan “tiyatronun olabileceği şey nedir?” sorusudur.

Geçtiğimiz hafta sanatsal üretimler yapan şehir merkezli bir organizasyon olan Kaleider’de ne olup bittiğini görmek için Exeter şehrini ziyaret ettim. Kaleider her kesimden insanlarla birçok farklı türde canlı performanslar tasarlayarak üretiyor ve ortaya çıkan projelerin tanıtımını yapıyor. İster bilim insanı veya sanatçı ister yerel halktan biri veya psikolog olsun, farklı alanlardan uzmanları bir araya getiren ve çarpışma gerçekleştiğinde neler olacağını izlemek için kenara çekilen sınır tanımayan bir yapıdan bahsediyoruz. “Sınır uzmanlarının” (edge-perts) yükselişini ve genel sanat topluluğundaki önemini tartışan geçtiğimiz yılın Artful Manager bloğuna bir göz atmanızı öneririm.

Exeter’deyken The Money adlı parlak eseri izleyerek bir eleştiri yazısı yazdım. Bu yazı beklendiği gibi Guardian’ın çevrimiçi eleştiri sayfasında “tiyatro” başlığı altında çıktı. Eser kesinlikle tiyatroydu ama içinde profesyonel anlamda aktör yoktu, sadece giriş ücretini ödeyen ve oyunu icra eden bir seyirci kitlesi vardı. Dolayısıyla The Money oyun veya psikoloji sayfalarında eleştirilmeyi de aynı derecede hak ediyor. Eseri bu kadar etkileyici kılan şey kısmen tanımlanmasının bu kadar zor olması ve onu açıklayabilmek için yeni bir dil yaratma gerekliliği aslında.

Kaleider’in mevcut diğer projeleri arasında şunlar yer alıyor: Öykünün bire bir deneyimle aktarılan bir hediye haline geldiği Whispers; Kelly Miller’ın koşan kadınlar hakkında hazırladığı katılımcı videografi projesi Running Out of Time ve Stephen Hodge’un gelecekteki bir şehri hayal eden Where to Build the Walls that Protect Us adlı eseri. Kaleider’in sanat direktörü Seth Honnor hiçbir projelerini katılımcı bir eser olarak tanımlamayacağını ama şimdiye kadar hepsinin öyle olduğunu ve hiçbir projenin sonunda seyircinin alkışlamadığını aktarıyor. The Money’nin sonunda da böyle oldu. Kimse beğenmediğinden değil, bittiğinde hepimiz birer kadeh şarap eşliğinde gösteri sırasında ne olup bittiğini heyecanla tartışmaya kaptırdığımız için. Gösteri ve gerçek hayat bir olmuştu.

Peki biz bu gösteriye ne isim vereceğiz? Gerçekten de ona ne isim verdiğimiz veya onu nasıl sınıflandırdığımız bu kadar önemli mi? Ben öyle olduğundan emin değilim. Asıl önemli ve heyecan verici olan bu gösterinin gerçekleşmesi ve canlı performansın ne olabileceğine dair hayallerimizi ve düşüncelerimizi şekillendiriyor olması.

Sonra dün Oval House Tiyatrosu’nda, 1960’ların sonundan 1980’lerin sonuna kadar Londra’daki alternatif tiyatroyu gözler önüne seren muhteşem Unfinished Histories sergisinde John Fox ve Sue Gill ile karşılaştım. Fox ve Gill eserleriyle sınırları param parça eden güçlü ve etkileyici Welfare State topluluğunun kurucuları. Kaleider ve ürettiği eserler hakkında konuşurken John “performatif diyaloglar” teriminin uygun bir karşılık olabileceğini söyledi. Yarın bir gün Guardian eleştiri sayfalarına girdiğinizde “tiyatro” ve “dans” başlıklarının yanında bir de “performatif diyaloglar” başlığı görürseniz unutmayın: İlk burada okudunuz.

Paylaş.

Yanıtla