Bizim Tiyatro’da “Che ve Ulrike Ne Konuşuyorsunuz Öyle ?”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dündar İncesu

Emperyalizm dünya çapındaki sömürüsünü sürdürmek için akla gelen ya da gelmeyen her şeyi yapar.

Bu gerçek bütün çıplaklığıyla gözler önündedir.

Emperyalistler eskiden olduğu gibi çeşitli göz boyalamalar, aldatmacalar arasında kendilerini gizlemiyorlar.

Ezilen halkların bilinçlenen uyanışı emperyalizmin çıkmazında her gün biraz daha sıkıştırmaktadır. Bütün dünyada sürüp giden bu ölüm kalım savaşında emperyalist güçler yenilgisi kaçınılmaz bir sonuç, bilimsel bir veridir. Ama sömürücüler bunu kolayca kabul edemeyeceklerdir. Vuracak, kıracak, satılık adamlar bulup iğrenç işlerini onlara gördürmeye çabalayacaklardır.

Akrep gibi kendilerini sokmak zorunda kalana değin.

33 yıldır politik tiyatronun en önemli simgelerinden biri olan “ BİZİM TİYATRO” bu sezon iki devrimciyi sahnesine taşıdı.

“ Che ve Ulrike ne konuşuyorsunuz öyle?” adlı oyunda Che GUEVERA ve Ulrike MEİNHOF öldürülmelerinden yıllar sonra dünyaya yeniden gelirler. Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezinde süren oyunu yazan ve yöneten Zafer DİPER tarihe not düşecek bir çalışmayla Latin Amerika’nın tüm dünyaya umut salan devrimcisi ile Almanya’nın devrimci önderini aynı sahnede bir araya getirip konuşmalarına tanıklık etmek başarısını sağlıyor.

“BİZİM TİYATRO” epik ve dramatik öğelerle birlikte, diyalektik bir oyun yapısı- kurgu yöntemiyle karakterleri “oynayıp göstererek – gösterip oynayarak” birebir yaşam öyküleri anlatmıyorlar. Che’nin ve Ulrike’nin düşüncelerini yeni insan kavramını, emperyalizme karşı mücadelelerini bu iki ana karakterlerin özgeçmişlerinden yararlanarak geniş bir perspektif

içinde kişiler ve olgular tanıklığında yer veriliyor. Fidel Castro- Küba devrimi- 68 Kuşağı- RAF bunlardan bazıları. Yönetmen ve yazar Zafer DİPER’in oyunda önemli bir soruyu yanıtlamak üzere Che ve Ulrike’nin dünyaya yeniden gelişinin amacı “ Che ve Ulrike ne konuşuyorsunuz öyle ? ” de seyirciye de bu sorunun yanıtını kolay- basit yoldan değil, düşündürerek, ipuçlarını birbirine iliştirerek bulmalarını sağlıyor.

Sığ beğenili, değişmelere, sıçrama ve değişikliklere kapalı, alışkanlıklarına tutsak olan bir seyirci kesimine değil, seyirci ile birlikte yarattığı niteliksel oluşumunu, düşünmesini, yargılamasını, seçmesini bilen, bilinçlenmiş ve daha da bilinçlenmek için çaba gösteren bir seyirci yaratmak ve bununla birlikte biçimlenip karşılıklı etkilenmeye girmek üzere çaba gösteren bir tiyatro 33 yıllık BİZİM TİYATRO, oyunla seyircisine bugüne değin verdiklerinin çok fazlasını veriyor.

Kutlarım.

Bilimsel doğruları bir kez bulanların ve üstelik pratikte doğrulayanların yanlışa düşmeleri çok özel koşullar dışında olanaklı değildir.

Yurdumuzda sürdürülen yoz tiyatro anlayışının koşullandırdığı seyirci, alışkanlığının sürüp gitmesi için alıştığı afyonu gittikçe artan dozda arayan ve sömürü çarkını döndürmeyi görev edinmiş tiyatrolarda bol bol bulur.

İlerici bir tiyatroya şimdiye değin küçük burjuvanın radikal istekleri doğrultusunda işlev gören tiyatrolar belli bir alanda seyirci buluyor ve yaşamlarını sürdürüyorlardı. Ama sınıfsal bilinçlenme keskinleştikçe sınıflar toplumdaki yerlerini açık olarak aldıkça ideolojik zıtlıklar, elbette tiyatro alanında da etkin olmaya başlamıştır.

Bütün bunları bile bile BİZİM TİYATRO’nun “Che ve Ulrike ne konuşuyorsunuz öyle ? ” yi kotarması her şeyden önce kutlanacak devrimci bir davranıştır.

Böylece belli bir seyirci kesimi işin başından silip atılmış ve bunun sonucu olarak da daha sağlıklı, daha sağlam bir çalışmaya yönelmek mümkün olmuştur.

Can KOLUKISA’nın kurguladığı belgesel film, Ersin UZUN’un ışık ve müziği, Hakan ÜRMAN’nın müzik düzenlemesi Nazan DİPER, Ece ERİŞLİ, Zafer DİPER ve Kaan SONGÜN’ün rol aldığı oyunda seyirci ile oyun kişileri arasında kendiliğinden kurulan organik bütünleşme başarıyı sağlıyor. Tiyatro olayını ortaya çıkması için gerekli olan öğeler dengeli bir bütünlüğü ulaşmış çünkü. İki devrimcinin emperyalizme ve onların uşaklarına karşı mücadeleleri zengin içyapısı oyunun derli toplu- sallantısız sürmesini sağlıyor.

Oyun özün belirtilmesi, vurgulanması bakımından başarılı bir rejiyle hazırlanmış, sağlam bir metin üzerine kurulmuş. Kadronun takım oyununa ulaşmasını da belirtmek ve alkışlamak gerekli.

Che GUEVERA’nın motosikleti ile özgürlüğe, Ulrike MEİNHOF’u tutsak alındığı beyaz hücrede 95 dakikalık bir beraberlik için ve sonrası için “Che ve Ulrike ne konuşuyorsunuz öyle ?” Bizim Tiyatro’da iyinin, güzelin doğrunun tanımı, genel uyanışın bir parçası olarak ortaya çıkıyor.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dündar İncesu

Yanıtla