Dijital Tiyatro Neden Canlı Performansa Tehdit Oluşturmuyor?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri / Howard Benton’un ‘Drawing the Line with Us’ oyununun canlı yayınını seyrettiniz mi? ‘National Theatre’ın herhangi bir canlı yayınını izlediniz mi? Canlı yayın sizin tiyatroya gitmenizi engeller mi?

Guardian. 17 Ocak 2014, Çeviri: Gökhan Gökçen

Tom Hiddleston in Coriolanus at the Donmar in 2013.Savaş adamı… Tom Hiddleston Coriolanus’ta. Bu oyun Donmar[i]tarafından canlı yayın şeklinde sunulmak üzere hazırlandı.  Fotoğraf: Johan Persson

20. yüzyıl başlarında orkestra şefi Sir Thomas Beecham radyoyu pek sevmezdi. Eğer insanlar konserleri evlerinde dinleyebilirlerse konser salonlarına gelmeye üşenirler diye düşünüyordu. “Kablosuz uzmanlar”ı “şeytani işler”  yapmakla suçladı.

Geçen hafta Sir Thomas’ı hatırladım – şeytani Radyo 3’ün yayınlarının canlı konserleri öldürmediğini kendisi görse kesinlikle memnun olurdu. Geçen hafta The Stage[ii]’de, Scarborough’daki Stephen Joseph tiyatrosunun yöneticisi Stephen Wood National Theatre’ın prodüksiyonları ülke ve dünya çapında salonlarda canlı yayınla sunmasıyla ilgili sorunlardan bahsetti.

Gelecek prodüksiyonlar arasında Donmar’da kapalı gişe oynayan Tom Hiddleston’lu ‘Coriolanus’ var. Coriolanus bir gecede, 250 koltuklu sahnede izleyebilecek seyirciden fazlasına ulaşabilecek. Wood böyle bir yayının tiyatroya gitmenin yerine geçebileceğinden endişe duyuyor ve şöyle diyor: “Bu tarz bir şeyin gerçekten canlı tiyatro olarak deneyimlenen tek şey olduğu bir duruma düşmemek için dikkatli olmalıyız.”

Wood’un yorumları Washington’daki Kennedy Merkezi’nden Michael Kaiser’in sözlerini tekrarlıyor. Kaiser geçen sene bir blogda dijital indirmelerin ve dijital izlemelerin Amerikan bölgesel tiyatrosunu tehdit ettiği kuruntusunu ortaya atmıştı. ‘Baby boomers[iii]’ kuşağının belki de son “düzenli olarak canlı, tamamıyla profesyonel performanslar izleyen”  kuşak olduğunu belirtmiş ve dijital teknolojiye sahip çok büyük kitleye yayın yapabilme kapasitesine sahip organizasyonların risk-almadıklarını ve bunun bölgesel tiyatronun çökmesine sebep olacağını iddia etmişti. “Tam da masrafların arttığı bir dönemde insanlar evde kalıp indirebilecek ya da yerel bir sinemaya gidebilecekken neden tiyatroya gitsinler?” diye sormuştu. Muhtemelen canlı gösterilerin yeniden yeşermeye başlamasıyla aynı sebepten… En sevdiğiniz grubun şarkısını indirmek canlı seyretmekle aynı değil.

Her iki durumda da Wood ve Kaiser biraz Kral Canutes gibi dalgalara beyhude karşı durmaya çalışıyorlar. Her iki durumda da dijital olanı canlı tiyatro izlemeye karşı bir tehdit olarak görüyorlar. Belki de David Tennant’ın II. Richard’ını sinema salonlarında canlı yayından izleyen 60.000 kişinin, bunun Royal Shakespeare Theatre veya Barbican’da bir canlı performans izlemek ile aynı şey olmadığını anlayamayacaklarını varsayıyorlar.  Taze somon ve füme somonun tatlarının farklı olduğunu gayet iyi biliyorum ama bu durum benim her ikisini de istememe engel değil.

Herkesin kapı komşusu bir tiyatro salonu yok, hatta tiyatroya erişmesi bile mümkün değil. Geçtiğimiz kasım ayında sınıflarda canlı yayın ile II. Richard ve sonrasında Tennant ve Greg Doran’ın tartışmalarını izleyen binlerce İngiliz öğrencinin aksi durumda gösteriyi seyretme şansı olmayacaktı.

Bu onların iştahının açılarak yakınlarındaki bir tiyatroya gitmeyecekleri ve başka bir gösteri izlemeyecekleri anlamına gelmiyor. Bu konuyla ilgili Nesta’nın erken araştırmasına göre NT canlı yayını insanlar üzerinde daha fazla tiyatroya gitme hissi uyandırıyor, daha az değil. Aynı şekilde tiyatroya giden bir kişinin daha sonra tekrar bir tiyatroya gitmesi de daha olası.

İleri görüşlü tiyatrolar bunu anlayacaktır. Ortada bir seyirci kapma mücadelesi yok. Her ne formda olursa olsun tiyatroya gitmeyi özendiren ve bir alışkanlık olmasına yardım eden her şeyi desteklemeliyiz. NT’nin bu yayınlarla iki milyon izleyiciye ulaşmasını kutlamalıyız, endişe duymaya gerek yok… Eğer bir şey duyulacak ise bu bütün ülkedeki tiyatro ve toplulukların dijital teknolojiyi nasıl ilginç şekillerde kullanabileceklerine dair bir heyecan duygusu olmalıdır. Birçoğu başladı bile. Bazıları Unlimited’in yeni projesi ‘Uneditions’ta olduğu gibi hikaye anlatmanın yeni yollarını arıyor. Bunun büyükler ve küçükler ya da Londra ve çevre karşıtlığına işaret ettiğini düşünmüyorum. Konu açık görüşlülük ve cesaretli olma isteği ile ilgili.

Tabii ki bu kesinlikle yüzyıllar boyunca oluşan tiyatro geleneğinin altını oymak değil, daha çok dijital platformlardaki sanatsal potansiyeli görmek ve izleyici kapasitesini ve erişimi artırabilmek. Pilot’tan National Theater Wales’a kadar birçoğu bunu yapmaya başladı bile. Eğer onlar yapabiliyorsa Stephen Joseph de, diğerleri de yapabilir.

 


[i]Donmar Warehouse Londra, Covent Garden  251 koltuklu ve kar amacı gütmeyen bir tiyatrodur.

[ii]The Stage Britanya’da 1880’den bu yana haftalık olarak yayımlanan bir tiyatro dergisi ve ona bağlı web sitesidir.

[iii]Özellikle ABD’de ikinci dünya savaşı sonrası 1946-1964 yılları arasında doğan kuşağa verilen ad.

Paylaş.

Yanıtla