Türk Kadını Kendisini Değersiz Görüyor

Pinterest LinkedIn Tumblr +

zeynep-42[Yüksel Şengül’ün Sözcü Gazetesi’nde yayınlanan haberini aktarıyoruz.] Tiyatronun duayen isimleri Erdal ve Güzin Özyağcılar’ın kızı Zeynep Özyağcılar, oyunu öncesi açıklamalarda bulundu. Annesi Güzin Özyağcılar ve babası Erdal Özyağcılar’la birlikte kurduğu Tiyatro Martı’nın perdelerini Uçlar adlı oyunla açan Zeynep Özyağcılar her gösteri öncesi heyecandan ölüp ölüp diriliyor. O gün de Profilo’daki oyun öncesi konuşurken Özyağcılar çok heyecanlıydı.

Tiyatro Martı, Uçlar adlı oyunla perdesini açtı ve sanat hayatındaki mücadelesine başladı.

Mutlu, umutlu ve özellikle de çok heyecanlıyım. Her oyun sanki benim düğünüm gibi heyecan veriyor. Sanıyorum düğünümde bu kadar heyecanlanmayacağım. Tiyatro Martı adını ben buldum. Annem, babam ve ben o çocuk saflığını, heyecanını korumaya çalışıyoruz. Şu andaki heyecanımı görüyorsunuz işte. İki saat sonra perde açılacak ve şu anda taklalar atabilirim.

Bu zamanda tiyatro kurmak riskli değil mi?

Elbette bu zamanda tiyatro kurmak çok riskli. Her şey bir yana salonumuz olmadığı için farklı tiyatro sahnelerini dolaşıyoruz. Sahneler değiştiği için seyircimizin de kafası karışıyor. Zaten seyirci sayısı sınırlı, bu durumda iş iyice zorlaşıyor. Oyunumuzda ünlü biri de yok, 4 genç çıkıyoruz sahneye.

Özyağcılar Ailesi’nin adı yetmez mi?

İnsanlar dizilerde gördüğü kişiler oynayınca, tiyatroya koşarak gidiyor.

O zaman Zeynep Özyağcılar hemen bir diziye dahil olmalı.

Bir dizide oynamayı çok istiyorum. Üstelik yan rol bile olabilir. Yeterki geliştirebileceğim, dişi ve etkili bir rol olsun.

Tiyatro Martı’da ilk oyun olarak Uçlar’ı seçmenin özel bir nedeni var mı?

Tiyatro, toplumun ortak dertlerini sahneye taşımalıdır. Türkiye’de tecavüz ve kadına şiddet olayları ne yazık ki artarak devam ediyor. 16 yaşındaki bir kıza tecavüz eden bir grup erkek serbest bırakılınca 2 gün uyku uyuyamadım. O anda bu oyunu sahneye taşımaya karar verdim. Uçlar’ı 20 yıl önce ilk kez Derya Alabora oynamış. Çok sert, zorlu ve cesur bir oyun. Hepimizin yüreğini burkan, sıkıştıran üçüncü sayfa haberlerini 1.5 saatte insanların yüzüne tokat gibi çarpıyoruz. Seyirci de kendisiyle yüzleşmiş oluyor. Marjoire adlı karakteri oynuyorum.

Oyunun yazarı Amerikalı değil mi?

Amerikalı oyuncu William Mastrosimane. 1980′lerde yazmış bu oyunu. Yazar değil ama arkadaşı tecavüze uğrayıp suçlular da salıverilince o da tepki olarak bu oyunu yazmış. Onun ilk ve tek tiyatro oyunu.

Türkiye’deki kadına şiddet ve tecavüz sanırım ülke olarak utancımızı her geçen gün artırıyor. Bu konuda neler yapılabilir?

Kadına şiddet ve tecavüz cezaları ciddi şekilde artırılmalı. Cezayı hafifleten nedenler üzerine ise ciltler dolusu kitaplar yazılabilir. Kara mizah… Artık uygar ülkeler ciddi önlemler alıyor. Mesela, İtalya’da tecavüz suçu işleyeni vatandaşlıktan çıkarıyorlar. Ne yazık ki Türk kadını kendisini değersiz görüyor. Türkiye’de doğan kadın, hayata bir sıfır yenik başlıyor. Bu ülkede kadın hala birey olarak görülmüyor.

Peki sen evliliğe nasıl bakıyorsun?

Ben şanslıyım, çünkü son derece mutlu bir aile içinde büyüdüm. Annemle babamın 44 yıllık bir evlilikleri var. Buna pek sık rastlanmaz. Allah nazarlardan saklasın. Ben evlilikten hep ürktüm ve hep babam gibi bir adam aradım, bulamadım. Babam gibisini bulamayınca, baktım evde kalacağım, başka kanallara yöneldim. Şimdi evlilik yolunda giden güzel bir ilişkim var. Kendisi milli tenis antrenörüdür.

Güzin ve Erdal Özyağcılar’ın kızı olmak ve o soyadını taşıyarak oyunculuğa başlamak avantaj mı oldu dezavantaj mı?

Son dönemde dezavantaj olduğunu düşünüyorum. Çalışan, emek harcayan ve yetenekli olan gençlere mutlaka kapılar açılır. Ancak ünlü bir soyadınız varsa, ister istemez bir ön yargı oluşuyor. O ön yargı beni biraz üzdü. Oysa ben oyunculuğun eğitimini yaparak geldim. Ben çocukken seçtim bu mesleği. Önce bale yaptım, sonra oyunculuğa döndüm. 8 yıldır şehir tiyatrolarındayım. Soyadım başka olsaydı belki daha farklı yerde de olabilirdim.

Zeynep Özyağcılar, nasıl bir Türkiye düşlüyor?

Öncelikle barışın, özgürlüğün, adaletin olduğu, baskıların ve dayatmaların olmadığı bir Türkiye düşlüyorum. İşini özgürce yapabilen insan özgür insandır. Bu ülkede özgür insanların sayısı artmalı.

Sözcü

Paylaş.

Yanıtla