Batman’da “Kürt Tiyatrosu” Konuşuldu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

batmanda-kurt-tiyatrosu-konusuldu-5956417_4933_400Batman Belediyesi tarafından düzenlenen 5.Batman Tiyatro Günleri Festivali “Kürt Tiyatrosu” konulu panelle devam ediyor. Tiyatro festivalinde Kürt Tiyatrosu’nun dünü ve bugünü tartışıldı. Batman belediyesi tarafından düzenlenen 5. Batman Tiyatro Günlerinde Kürt tiyatrosunun dünü ve bugünü masaya yatırıldı.

Rugeş Kırıcı’nın modere ettiği ve Adil Hesen, Kawa Şêxê ve Kemal Ulusoy’un katılımcı olarak yer aldığı “Kürt Tiyatrosu” konulu paneli Belediye Eş Başkanı Gülistan Akel ‘in yanı sıra Batmanlı sanatseverler ilgiyle izledi. Katılımcıları tanıtan moderatör Rugeş Kırıcı Kürt tiyatrosu için Batman tiyatro festivalinin önemine değinerek, festivalin ayrıcı Kürt sanatçı Şervan Hêvi’ye adanmış olmasının çok anlamlı olduğunu dile getirdi.

‘TİYATRO DANSTAN DOĞDU’

Katılımcıların tanıtımından sonra söz alan Rojavalı yazar, eleştirmen ve tiyatro sanatçısı Kawa Şêxê İnsanlık tarihi içinde tiyatronun doğuşu ve gelişimini anlattı.

Tarihin başlangıcından bu yana dilin oturması için insanların çok çabaladığını dile getiren Kawa Şêxê “Tiyatro, dans ile başladı, dansı alkış takip etti. Danstan tiyatro nasıl doğdu? İnsan, doğanın kızgınlığını taklit etti önce, dans ile, diliyle, bütün bedeniyle, makyajıyla doğanın bu kızgınlığını taklit etti. Zaferlerini de yine dans ile gösterdi. Yani dansın, tiyatronun başlangıcı olduğunu söyleyebiliriz. İnsan daha sonra tanrılar yarattı. İnsan ilkin yüz yüze tanrılarla yüzleşmekten korktuğu için maske taktı. Maskeler böyle gelişti. Daha çok hayvanların postunu giyindi maske olarak. Maske’nin doğuşu, ardından davul, kaval gibi enstrümanlarla müziği yarattı. Müzik dost düşman seslerinin ayırt edilmiş oldu. Müzik heyecan artıran bir buluş oldu. İnsanlar ilkin doğayı, sonra hayvanları, sonra tanrıları ya da insanları taklit etmeye başladı. İlk şiirler savaşçıların kahramanlıklarını veya savaşı anlatırken el kol hareketleriyle bunu gösterirdi. Sonra artık yaşanan bir savaşın dışında da kurgu yapmayı öğrendi. Zihninde bunu oluşturma ve yaratma süreci. Yunanlılar ile birlikte tiyatro sahne ile tanıştı. Festivaller ve şölenleri buna imkan tanıdı” dedi.

SAVAŞ KÜRT TİYATROSUNU ETKİLEDİ

Güney Kürdistan’ının Duhok kentinden gelen Tiyatro sanatçısı, oyun yazarı ve yönetmeni Adil Hesen ise dünya ve Kürt tiyatrosunu değerlendirerek, “Kürt halkı diliyle, kültürüyle dünya insanlığı içinde onu ayırt eden özellikleriyle varsa, elbette onun da bir tiyatrosu vardır. Yalnız bugüne kadar özellikle son yirmi yıl dışında Kürt tiyatrosu diyebileceğimiz modern bir tiyatrodan söz etmek mümkün değil. Bunun pek çok sebepleri vardır elbet. Diğer halkların tarihinde binlerce yıl öncesinden kalma yazılı trajedileri ve tiyatroları vardır. Kürtler de her halk gibi kendi tiyatrosunu yaratabilirdi, ama şartlar çok farklıydı, tiyatro şehirlerde başladı, ancak Kürtlerin şehirlerde yaşamasına izin verilmedi. Yazılı Kürt ilk Kürt tiyatrosunun tarihi 1917, Celadet Bedirxanların eserlerinin tarihi 1940’lar. Bu da tiyatronun kurumsallaşmasını, ciddi tiyatro yapıtlarının ortaya çıkmasının ilk denemeleri. Ama diğer halklar bunu binlerce yıl önce oluşturdu. Tiyatro akademileri bile son 20 yılda oluşturulabildi. Savaşlar bunun en büyük nedeni. Kürdistan kelimesi bile hapisle cezalandırılmaya yeterliyken Kürt tiyatrosunu oluşturmak imkansızdı elbet” şeklinde konuştu.

‘TÜRKİYE’DE KÜRT TİYATROSU POLİTİK TİYATRO OLARAK BAŞLADI’

Diyarbakır Büyük Şehir Tiyatrosu sanatçılarından Kemal Ulusoy da Türkiye’de Kürt tiyatrosunu başlangıcını ve sorunlarını anlattı. Türkiye’de Kürt tiyatrosunun gelişimi diğer dünya örneklerinden farklı olarak savaş ortamında, mücadele tarafından ortaya çıkan örgütlenme sonucu oluştuğunu dile getiren Ulusoy, “Bu tiyatronun siyasi bir temeli var. Türkiye’de ilk tiyatro örneklerinin tarihi 87 ve 90’lardır. Burada Kürt tiyatrosu bile İstanbul’da başladı. Kendi diliyle kültürüyle bir şeyler yaratmak istiyordu. İnsanlar tamamen ulusal bir duyguyla geliyor ve bu duygular içinde İstanbul gibi bir kentte Kürt tiyatrosunun ilk örneklerini yaratıyordu. Büyük bir azim ve kararlılıkla yapılıyordu. Savaş öyle yıkıcı sonuçlara yol açıyordu ki, sanatçılar bile bu gerilime karşı ya dağa çıkıp savaşıyor yada kentlerde büyük sıkıntıları göğüsleyerek, ölümle burun buruna yaşayarak sanat üretimlerini gerçekleştiriyordu” dedi.

Panel daha sonra soru ve cevap bölümü ile sona erdi.

Sondakika

Paylaş.

Yanıtla