Dansçılarının Gözünden Pina Bausch’un 1980’inde Oynamak

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mimesis Çeviri / 1980 dört saat sürüyor, çimle kaplı bir sahnede oynanıyor ve Sadler’s Wells’te ilk kez sergilendiğinde büyük sansasyon yaratmıştı. Şimdi yeniden Londra’da sahnelenirken, Tanztheater Wuppertal’in üç dansçısı bu ezber bozan prodüksiyonda dans etmenin nasıl hissettirdiği üzerine konuştular.

Guardian. 7 Şubat 2014, Çeviri: Cüneyt Yalaz

Eddie Martinez and Julia Shanahan in 1980 at Sadler's WellsTaşınmış…Eddie Martinez ve Julie Shanahan 1980’de, Sadler’s Well. Fotoğraf: Tristam Kenton,

Lutz Förster

1975’ten beri toplulukta dans ediyorum, topluluğa tam anlamıyla 1978’de dahil oldum. O zamanlar dans dünyası tamamen farklıydı. Pina’nınki dışında, Almanya’da yalnızca bir modern dans topluluğu vardı. İlk seyircilerimiz dans izleyicileri değil tiyatrocular ve tiyatroseverlerdi. İnsanların dans gösterilerine yönelik beklentilerini değiştiremiyorduk ama yaptığımız işler büyük hayranlık uyandırıyordu. İnsanlar etkileniyorlardı.

Pina’nın bir tür otoritesi vardı. Bu otorite nerden kaynaklanıyordu bilemiyorum – ama vardı. Asla yüksek sesle konuşmazdı, asla bağırmazdı; o kadar alçak sesle konuşurdu ki herkes ne dediğini duymak için susmak zorunda kalırdı.

Uzun süreli hayat arkadaşı ve en yakın çalışma arkadaşı olan Rolf Borzik’in ölümünden sonra, Pina’nın yeni yapıtı -ki bu 1980 olacaktı- üzerinde çalışmaya başlaması için bir süre geçmesi gerekecekti. Bu yapıtın yaratım sürecine dahil olan herkes Pina’yı eğlendirmeye ve onun zihninin dağılmasını sağlamaya çalıştı. Onu neşelendirmek için aptalca şeyler yapmak konusunda kendimi çok daha özgür hissettim. Ve bu aptalca şeylerin pek çoğunu final bölümünde kullanınca çok şaşırdım. Bazı insanlar 1980’i son derece komik buluyorlar; bazıları ise melankolik. Neye odaklandığınıza bağlı.

Lutz Förster in 1980. He is now artistic director of Tanztheater WuppertalLutz Förster 1980’de. Kendisi şimdi Tanztheater Wuppertal’in sanat yönetmeni. Fotoğraf: Ulli Weiss

Bu gösteride dans etmek son derece yorucu. Aynı anda olup biten bir sürü şey var ve bu yüzden herkes farklı bir yapıt izliyor. Birden fazla kez seyretmek çok hoş.

1982’de Sadler’s Wells’te sahne alışımızın ardından geriye dönüşümüzü organize etmek için bir grup kurulmuştu. Şimdi ünlü olan birçok oyuncu, mesela Fiona Shaw ve Alan Rickman, bu grubun parçasıydı. O zamanlar Fiona tiyatro okuyordu ve 1980’den çok etkilenmişti. Seyircinin tepkisi inanılmazdı. O zamandan beri oyunu dünyanın dört bir yanında sergiledik.

Yıllar içinde Pina oyunda bazı değişiklikler yaptı ama temel olarak hala aynı oyun. Şu anda oyunu Londra’da sergileyen ekipte, orijinal ekipten dört kişi kaldı. Diğer dansçıların bazıları oyunu 20, 15, 20 ya da beş yıldır oynuyor. Daha önce bu oyunda hiç oynamamış bir kız var. Böylece yaşlıların ve gençlerin bir karışımı sağlanmış oluyor. Pina bu kombinasyonu severdi – çünkü bu kombinasyon gerçek hayat gibi.

Eddie Martinez

Bugün sahneyi çimle kapladılar: soğuk ve ıslak. Çok sayıda farklı dekor kullandık; bunların hepsi insanı farklı bir yere götürüyor. Taşınıyorsunuz.

Büyük bir tiyatral deneyime hazır olun – iniş ve çıkışlara hazır olun. Duygulanacaksınız. Sabırlı olun.

Bu gösteride dans etmeye başladığımda çok fazla ağırlık ve hüzün hissettim. Pina bana “Eddie, oyun hüzünlü değil. Dikkat et.” dedi. 1980’in geçmiş ve hatırlamak üzerine olduğunu, ama hüzünlü olmak üzerine olmadığını söylemişti. İçinde bol miktarda mizah vardı.

Pina rolünüzü kendi başınıza çözmenize izin verirdi böylece rol başka birinin kopyası olmazdı, sizin içinizden çıkardı. Dansın içindeki bireyler olarak ortaya çıkmamız önemlidir. İşte bu biziz. 1980’deki rolümü videolardan öğrendim, olup bitenlerin ne anlama geldiğini çözmeye çalıştım. Rolün orijinalini çıkaran Janusz Subicz ile konuşmadan önce birçok performans gerçekleştirdim. Bana yardımcı olmayı teklif etti ve rolü başka bir boyuta taşıdı. En küçük şeyler hakkında bile bana yardım etti: bir sandalyeyi nasıl taşıyacağım; ya da bir kaşık pudingi seyirciye nasıl ikram edeceğim.

Eddie Martinez in 1980‘Gösteri sonrasında her zaman bir duraksama süresine ihtiyaç duyuyorum.’ …Eddie Martinez, 1980’de. Fotoğraf: Tristam Kenton

Tanztheater Wuppertal’e 32 yaşındayken geldim. Yani bir hayli yaşlıydım. Ve 18 yıldır topluluktayım. Birçoğumuz uzun zamandır burada. 30 kişiyiz ve onlar benim ailem. Birçok ailede olduğu gibi, hem iyi günlerimiz hem de kötü günlerimiz oldu. Her gün birbirimizle uzun süre birlikte oluyoruz – Wuppertal’de ya da turnede. Ve bütün arkadaşlarım beni daha iyi hale getiriyor.

1980’i bir süredir oynamıyorduk ama artık çok oynuyoruz. Bu çok yorucu bir yapıt: Dört saat boyunca hatırı sayılır yoğunlukta sahne üzerindeyiz. 1980 daha ziyade bir tiyatro yapıtı -Pina’nın büyük dans yapıtları daha sonra ortaya çıkmıştır- ama dans etmememize rağmen çok yoruluyoruz. Gösteri sonrasında her zaman bir duraksama süresine ihtiyaç duyuyorum. Bisikletçi olduğum için, bazen gösteriden sonra kısa süre bisiklete biniyorum, çünkü bir süre “inmeye” ihtiyaç duyuyorum. Gösterinin etkisini üzerinden atmak kolay değil.

Julie Shanahan

Pina’nın yapıtları ezber bozucudur: İnsanlar daha önce böyle bir şey seyretmemiştir. Onun bir yapıtını ilk kez Adelaide Festivali’nde görmüştüm. 18 ya da 19 yaşındaydım ve küçük bir fringe [alternatif]tiyatro topluluğu ile bu festivalde sahneye çıkmıştım. Kontakthof, Mavi Sakal ve 1980’i izledik: üç devasa eser. Şu anda 26 yıldır toplulukla birlikteyim.

1980’in bir parçası haline gelmek için kendinizi serbest bırakmanız gerekir. Birçok yavaş an vardır içinde –yalnızca kendiniz olabileceğiniz anlar. Dört saat sürer ve bu dört saatin sonunda sanki herkes -seyirciler ve dansçılar- birbirini tanıyor gibidir.

Julie Shanahan in 1980‘Ben ne zaman bir performans sergilesem sanki onu ilk kez yaşıyormuşum gibi hissederim.’ … Julie Shanahan 1980’de. Fotoğraf: Tristam Kenton

Dansçılardan biri hamile kalınca ben de ilk kez 1980’de oynama şansına eriştim. Şu anda oynadığımdan farklı bir roldü. Kullanılan çakmağın rengine kadar bütün detayları hatırlıyorum. Sahnedeki insanların arasında akıp giden bir sürü dünya var.

Pina içgüdülerimin peşinden gitmemi söylerdi. Bu, bir şekilde aramızda bir şifre haline gelmişti. Gerçekten de çok şey söylemesine gerek kalmazdı. Belki en başında bir şeyler söylediğinde içimde bir çalkantı oluşurdu, ama söylediklerini tam olarak sürecin sonunda anlardım. Pina her zaman sizi kendinize doğru çekmeye devam ederdi.

Sergilenen şeyleri ilk kez görüyormuş gibi izlemeyi severdi. Ben de ne zaman bir performans sergilesem sanki onu ilk kez yaşıyormuşum gibi hissederim. Performansı sergiledikten sonra, ertesi gün, sanki yeni bir insan haline gelirsiniz ve bunu yeniden yapma ihtiyacı duyarsınız.

A scene from 1980 by Tanztheater Wuppertal - Pina Bausch at Sadler's Wells1980’den bir sahne. Tanztheater Wuppertal-Pina Bausch Sadler’s Wells’de. Fotoğraf: Tristam Kenton

Sahnedeki çimen şahane: Kokusunu alıyorsunuz ve hissediyorsunuz. Prova yaparken çok gürültü oluyor, çünkü topuklu ayakkabılarla yürüyorsunuz. Ama sahne çimle kaplandığında, tıpkı karla kaplıymış gibi sessizlik oluyor. Ve yeşilin güzelliği ortaya çıkıyor –çimi sahnede görüyorsunuz ve birden çimen tam anlamıyla hayranlık uyandırıcı görünüyor. Pina’nın yaptığı tam da buydu: Basit, gündelik şeylere bakmanızı ve onların ne kadar güzel olduğunu fark etmenizi sağlardı.

Paylaş.

Yanıtla