“Ayıp Kelimesi Anlamını Buldu”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

949769_detay[Ece Saruhan’ın Afife jürisinden Çiçek Dilligil ve Sevinç Erbulak ile yaptığı, HABERTÜRK’te yayınlanan söyleşisini yayınlıyoruz.]

18’inci Yapı Kredi Afife Tiyatro Ödülleri’nin adayları açıklandıktan sonra, Ali Poyrazoğlu’nun başını çektiği 9 tiyatro bir araya gelerek bir protesto toplantısı düzenledi. O toplantıda konuşulanlar, birçok gazetede yayınlandı, ben de dahil pek çok gazeteci köşesinde uzun uzun yazdı. Ahbap-çavuş ilişkilerine göre seçim yaptıkları, ödüle şaibe kattıkları iddia edilen jüri ise bugüne kadar konuşmadı. Konuyla ilgili yazdığım ilk yazıda “Kullanmak isterlerse cevap hakları bende bakidir” demiştim. Geçtiğimiz hafta 33 kişilik jüriden Çiçek Dilligil ve Sevinç Erbulak ile buluşup olup biteni bir de onlardan dinledim. “Törenden önce de konuşabilirdik. ‘Susanlar utansın’ diyenler oldu ama biz hiçbir şeyin törenin önüne geçmesini istemedik” dediler. Bana oylama sistemini anlatıp eleştirileri yanıtladılar. Bakın, “İlk ve son kez konuşuyoruz. Sistem iyi ifade edilirse kimsenin soru sormaya ihtiyacı kalmaz, tabii iyi niyetliyse” diyerek neler anlattılar…

İddialara geçmeden önce bana oylama sisteminizi anlatır mısınız?

Sevinç Erbulak: Biz 2 yıldır jürideyiz, dolayısıyla öncesini bilmiyoruz. Jüride 33 kişiyiz. Hepimizin eşit oy hakkı var. 2 sene önce bir online sistem kuruldu. Hepimizin giriş şifresi var. Başkasının yerine sisteme giremiyor, sisteme girdiğimizde başkasının izlediği oyunlarla ilgili yorumlarını göremiyoruz. Bir oyunu izledikten sonra sisteme giriyor ve o oyunla ilgili tüm kategorilerde kendi değerlendirmelerimizi yapıyoruz. Ayda 1 kez de pazar toplantılarımız oluyor. O toplantılarda sistemdeki sonuçların gidişatı barkovizyonda yavaş yavaş beliriyor. Bir oyunu en az 9 kişinin izlemesi gerekiyor. Adaylar belirlenmeden önce her kategoriden ilk 10 belli oluyor. Sonra da banka yetkilileriyle birlikte bir odada toplanıp yine bilgisayar keypad’leriyle, birbirimize değmeden ilk 5’i belirliyoruz. Bütün bu süreçte kimse kimsenin oyunu bilmiyor, sadece sonucu görüyoruz. Törenden 1 gün önce noter huzurunda tek tek odaya giriyor ve kişisel birincilerimizi belirliyoruz. Kazananları biz de ödül töreninde öğreniyoruz.

Jüriden Okan Urun ve Serpil Tamur’un parçası oldukları ‘Iz’ ve ‘Müziksiz Evin Konukları’ ödüle aday oldu diye ahbap-çavuş jürisi ilan edildiniz. Bu, yönetmeliğe aykırı bir durum mu?

Çiçek Dilligil: Hayır, Yapı Kredi’nin sitesinde yönetmelik var, okusunlar. Okan ve Serpil Abla, kendi oyunları için oy kullanmadı. Okan için “Kendi oyununu sundu” dediler. Ne kadar acımasızca!

‘VİCDANIMIZ RAHAT’

Bu konuda düzenleme yapılmazsa hep zan altında bırakılabilirsiniz…

S.E.: Kesinlikle değişiklik yapılmamalı. Değişirse ahbaplarımıza ödül verdiğimiz ithahımı kabul etmiş oluruz. Diyelim ki değişti, aynı karanlık zihniyet bu kez benim daha önce bir oyunda birlikte oynadığım biri aday olduğunda da aynı şeyi söyleyecek. Bizler de yine aynı yangında yanmaya mahkûm çıralar olacağız.

Ç.D.: Vicdanımız rahat, bu zannı yaratanlar utansın! Biz okullarda ders veriyoruz. Oğlum bu mesleği yapmak istiyor. Kendi evladıma ve evladım gibi gördüğüm öğrencilerime karşı sorumluyum. Onlara önce ahlaklı olmayı öğütlerken, nasıl birilerini kayırırız? Adaylara laf ediyorlar, çünkü oyun izlemiyorlar. İzleyip sonra konuşsunlar. İzlemeden yargılayamazsın. Bunları anlatırken de biliyoruz ki, ne anlatırsak anlatalım anlatabileceklerimiz karşımızdakinin anlayabileceği kadar.

Bazı tiyatrolara jüri gitmiyormuş. Hatta Haldun Dormen “Beni de izlemiyorlar” demiş…

Ç.D.: Ben bu yıl 109 oyun izledim. Jüri 187 oyun izledi, 2836 emekçi değerlendirildi. Haldun Abi’nin oyunlarını da izledim. Tiyatro oyunu olan her oyun izlendi. Biliyorsun oyunların dışında gösteriler, şovlar ve stand-up’lar da var. Bu iddialarda bulunanlara şunu sormak istiyorum, bütün jüriyi simaen tanıyorlar mı? Ben, güya bir oyunun birinci perdesinden sonra çıkıp başka oyuna gitmişim. Bunu duyunca canım öyle acıdı ki… Jüriliğimi bir kenara bırakalım, seyirci olarak da oyunun yarısında çıkıp gitmeyi saygısızlık addederim. Büyük yalan bu!

S.E.: Biz iliklerimize kadar bu mesleğin kök salmış çocuklarıyız. Sonuna kadar oyunda kalınır. Bu, bizim için ailelerimizden öğrendiğimiz yazısız bir kuraldır.

‘HAKARET AĞZI VARSA BİZ YOKUZ’

Jüriden devam edelim, “Amatörlerden oluşan bu jüri profesyonelleri değerlendiremez” dendi…

Ç.D.: Jüride dramaturglar, akademisyenler var. Çok ayıp ya!

S.E.: İthamlar o kadar ayıp ki, ayıp kelimesi anlamını buldu resmen!

Oyun sonrasında methiyeler düzdüğünüz oyun ve oyuncuları, aday göstermediğiniz de konuşuldu…

Ç.D.: İlk 5’e giremeyen ama kişisel olarak şahane bulduğumuz çok performans var. Ben jüri değil, Çiçek olarak tebrik ediyorum insanları. Jüri olarak değil ama kişisel olarak herkesle ahbabız. Kulise gidip el sıkmamızdan daha doğal ne olabilir?

Ahbap-çavuş jürisi ithamı, ahbaptan daha yakın olduğunuz insanlardan da geldi. Ne hissettiniz?

S.E.: Sabrı, duydukça susmayı, herkesle konuşmamayı öğrendim. Artık dostluklarımda çok seçici olacağım.

Ç.D.: Müşfik Hoca (Kenter) bize hep “Önce insan olun” derdi. Artık insan gibi insanları hayatımda tutacağım. Haldun Abi’nin telefonu herkeste var. İyi niyetli olsalardı bağırıp çağırmak yerine törenin sonuna kadar bekler, sonra eleştirilerini yaparlardı. “Biz bu işin büyükleriyiz, şunların olmasını istemiyoruz” derlerdi. Anlattıkları değerliyse kulak verirdik. Ama biz hakaret ağzının olduğu yerde olmayız.

S.E.: Ortalığı yangın yerine çevirip adaylara da çok ayıp ettiler. Ç.D.: Yine de 2200 kişilik görkemli bir tören oldu. Bu, eleştirilere en güzel cevaptı. Başar Sabuncu, “Bu sene burada olmak görevimdi” dedi. Camiadan başka insanlar “Dilligil Ödülleri’ni yediler, Afife’yi yedirtmeyeceğiz” dedi. Protesto için toplananlar sorunları söyledi, Yapı Kredi mantıklı gelen düzenlemeleri yapıyor. Peki onlar ne yapacak? Artık ödül istemiyorlar mı? Ben o toplantının sonucunu anlayamadım ve çok merak ediyorum.

Komedi dalını kaldırdınız mı? Nasıl bir düzenleme oldu?

S.E.: Kaldırılmadı, birleştirildi. “Aktörlük aktörlüktür” dedik ve aday sayısını 3’ten 5’e çıkararak değerlendirme yaptık. Dünyada da bu ayrım yapılmıyor artık. Çok az müzikal var, komedilerin çoğu da kara mizah. Müzikal oynayan Tülay Günal ile, komedi oynayan Zeynep Erkekli adaylar arasındaydı. ‘Komediyi kaldırmadık, birleştirdik’

 ‘USTA ÇIRAĞIN ELİNDEN TUTAR’

Jürinin içinde alternatif sahnelerin aday olması için bir baskı grubu kurulduğu doğru mu?

S.E.: Mümkün mü! Böyle kutuplaşmış olabilir miyiz? Insan hocasını, ustasını yadsıyabilir mi? Üstelik moleküllerimiz bu insanlardan oluşurken… Ama ustalar da öğrencilerini yadsımamalı.

Ç.D.: Bülent Emin Yarar, ‘Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu’ kategorisinde adaydı. Adayların açıklandığı gün bana, aynı ödüle aday olan alternatif sahnelerden biri için, “Ödüle o yürürse çok mutlu olurum” dedi. Ustalık budur! Usta çırağının elinden tutar. Bazı ustalar ise çıraklarının yanlarına yaklaşmasından korkuyorlar.

S.E.: Genco Erkal alternatif sahnelerin açılışını yaptı, oyunlarını seyretti. Aktif çalışan oyuncu için mesleğinin seyircisi olmak en saf antrenmanlardandır. Sürekli oynayarak çok da iyi oynayarak ama hiçbir şey seyretmeyerek gelişiminin devam etmesine imkân yok!

‘Birçok insanla yeniden tanıştık’

Muhalif oyunları görmezden geldiğiniz, TÜSAK’ın ekmeğine yağ sürdüğünüz de söylendi…

Ç.D.: Cevap vermeye gerek yok! Brecht’in yazdığı ‘Arturo Ui’nin Önlenebilir Tırmanışı’ yılın oyunu seçildi. Brecht ne anlatıyor baksınlar!

S.E.: Bizim için ‘hükümet jürisi’ denmiş. Bu itham beni çok kırdı. Eserleri “Kurum tiyatrosunun oyunu” ya da “Devletten ödenek almamış” diye değerlendirebilir miyiz? Biz ortaya çıkan sonuca bakıyoruz. Şehir Tiyatrosu eylemlerinin yapıldığı dönemde Sanat Maratonu’nu düzenlerken kimlerin bizimle birlikte taşın altına eline soktuğunu, kimlerin hangi bahanelerle yanımızda olmadığını unutmadık. O dönem birçok insanla yeniden tanışmıştım. Bu süreçte de öyle oldu.

‘Bora ödülü alsaydı bizi asarlardı’

Bora Öztoprak’ın adaylığı için, “Çiçek kocasını aday gösterdi” dediler. Bu ne hisettirdi sana?

S.E.: Çiçek’in Bora’yı sunduğunu söylediler. Bir acımasız itham daha! Jüride Bora’nın eşi olduğunu bilmeyenler vardı.

Ç.D.: Keşke Bora’nın ne yaptığını görüp konuşsalardı. İlk 5 açıklandığında bize, “Adayları 2 gün sonra arayacağız, kimseye haber vermeyin” dediler. Ben “Eve gidiyorum. Ne yapacağım?” deyince, jüri üyelerinden biri “Niye Çiçek böyle bir tepki verdi?” diye sordu. Bora’nın benim eşim olduğunu o anda öğrendi. Yapılan itham çok ağır ve ayıptı. Bora bir müzisyen, ikimiz de bilinen insanlarız. Bunca zamandır kendi dünyamızda yaşamaya özen gösterirken, bir anda istemeden magazin programlarına konu olduk. İyi ki Bora ödül almadı, alsaydı bizi asarlardı.

HABERTÜRK

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.