“Günümüz İnsanı Vampirlerden Daha Vampir”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

jarzynaMimesis Söyleşi / 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında, Polonya ile diplomatik ilişkilerin tesisinin 600. yılı vesilesiyle “Ne Yaptıysak Nafile…” ve “Nosferatu” oyunları sergilenen TR Warzsawa Genel Sanat Yönetmeni ve Genel Müdürü Grzegorz Jarzyna ile yaptığımız söyleşiyi yayınlıyoruz.
Söyleşi: Sezin Gündoğan

Hem klasik metinler hem çağdaş metinler sergiliyorsunuz, opera ile ilgileniyorsunuz, aynı zamanda roman uyarlamalarınız var. Tiyatro anlayışınızı, sahneyle derdinizi nasıl ifade edersiniz?
Temel itkim günümüzü yansıtan hikayeler anlatmak. İster klasik ister çağdaş, bir metnin, bir eserin günümüze dair anlatılar içerdiğini düşünüyorsam onu sahneleme ihtiyacı hissediyorum. En temelinde sahnelediğim oyunlar dünyada olup bitenleri veya benim bu olup bitenleri nasıl gördüğümü anlatıyor.

Dorota Maslowska Polonya’da oldukça ses getirmiş genç bir yazar. Sizin yollarınız nasıl kesişti?
Dorota Polonya’da iki roman yazdı; ilkini 19 yaşında yayımladı. Çok gençti ve kullandığı dil alışılmışın dışındaydı, kendi özgün bakışını çok iyi yansıtıyordu. Sürekli karşılaştığımız hikayeleri, durumları hiçbir yerde karşınıza çıkamayacak, gazetelerde okuyamayacağınız şekilde ifade ediyordu. Zihni olağan durumları yeni fikirlerle açıklıyordu. Kendisine bir oyun yazıp yazamayacağını sorduğumda “Lehçe Konuşan İki Gariban Rumen”i yazdı. Sonra günümüz Polonyası üzerine bir oyun istediğimde “Ne Yaptıysak Nafile…” ortaya çıktı.

Peki sizi yazarda kendisine oyun ısmarlayacak kadar etkileyen nedir?
Polonya’da yıllardan beri ilk kez topluma eleştirel gözle yaklaşan bir kadın yazar çıkıyor. Mizah algısı çok gelişmiş ve çok özgün bir tarzı var. Dil üzerinde çok çalışıyor, çok iyi bir kulağı var; sokağın, çevrenin, meslektaşlarının ifadelerini, kalıplarını yakalıyor. Sonra bunları kendine özgü bir şekilde değiştiriyor ve repliklere döküyor. Çift anlamlı, soyut bir eleştiri getiriyor fakat öyle bir mizah yakalıyor ki aynı zamanda toplumumuzu anlatan bu sahnelere gülüyoruz. Olan bitene mesafeli yaklaşan ve kendi bakış açısından eleştiri getirebilen bir yazarımız olduğu için memnunuz.

Sanırım yazar oyunun provalarında da bulundu. Metne sizin katkınız veya oyuncuların katkısı oldu mu?
Dorota metni yazıp getirdi, çalışmaya başladık. Yazar olarak provalarda metni değiştirme ihtiyacı duymadı. Ben de dokunmadım çünkü bunun nihai metin olduğunu söylemişti. Birbirimize güvendik ve bu oyun çıktı.

ne yaptıysak nafile“Ne Yaptıysak Nafile…” Polonya toplumuyla derdi olan, toplumun içinden çıkmış fakat onu eleştiren bir oyun. Nedir Polonyalı olmanın sizin kurduğunuz sanata etkisi?
Ben tiyatro yapmaya komünist rejimin yıkılmasının hemen ardından başladım. Toplumun, düşünce biçiminin, siyasetin, her şeyin yeniden tanımlandığı bir zamandı. İnsanların yeni şekillerde iletişim kurmaya başladığı, farklı beklentilerin doğduğu bir dönemdeydik. Sonra komünist rejim sırasında Polonya’da üzerine konuşmadığımız meseleleri tiyatroda ele almaya başladık. Eşcinsellik, uyuşturucu, çocuk istismarı gibi. Başlarda bizim gibi genç insanların konuşmak istediği toplumsal meseleler tiyatronun konusuydu. Bugünden bakınca toplumun peşinden gittiği fakat “yanlış”, “propaganda”, “Batı ürünü” olduğu için medyada hiç yer almayan konular olduğunu söyleyebiliyorum. Sonrasında çok şey değişti. Bu meseleler bugüne kadar çokça tartışıldı, tabu olmaktan çıktı. O nedenle artık tiyatroda dile ve Avrupa toplumlarının genel meselelerine daha fazla yoğunlaşabiliyoruz.

“Ne Yaptıysak Nafile…”den farklı olarak “Nosferatu” bir uyarlama; bu oyunu sahnelerken nasıl yola çıktınız? 
Mitoloji okumaktan hoşlanırım. Bu mitin bizim zamanımızı yansıttığını fark ettim. Mitin doğuşu Bram Stoker ile başlıyor, sonra popüler kültürün kapsadığı bir mite dönüşüyor. Ama aynı zamanda toplumumuzu tasvir ediyor. Toplum sonsuz yaşama aç; çok çeşitli imkanlarımız var, elimizin altında pek çok şey var. Günümüz insanının vampirlerden daha “vampir” olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle oyunda vampirlerin varoluşsal problemlerini değil, her şeye sahip olma, duyguyu emme, yaşamı sömürme itkilerini öne çıkardım. Bu şekilde günümüz insanlarını ve toplumunu tanımlamaya çalıştım.

nosferatuYönetmen olarak bir oyun üzerinde çalışırken nasıl bir yöntem izliyorsunuz?
Her zaman önce senaryoyu oluştururum. Sonra dekor, müzik, ışık, kostüm unsurlarını zihnimde tasarlarım. En son oyuncularla bir araya gelirim. Aynı ekiple aşağı yukarı 12 yıldır çalışıyorum. Ufak değişiklikler olsa da çekirdek kadro hep aynı kaldı. Önce okuma provası yaparız. Sonra bu oyunla neyi anlatmak istediğim, bu oyunun hangi açılardan önemli olduğu, karakterler üzerine uzun uzun konuşuruz. Sonra da doğaçlamaya geçeriz. Oyuncular metni bilirler ama durumu doğaçlarlar. Doğaçlanan sahnelerin üzerinden çeşitli düzeltiler yaparak sahneleri kurarım. Sonra sahneleri sabitlerim ve sahneye çıkarız. Tüm bu unsurları kullanarak sahne dilimizi oluştururuz. En son 3 genel prova ile oyunu çıkarmayı hedefleriz, çıkmıyorsa sorun var demektir. Çalışma şeklim budur.

Aynı oyuncu kadrosu sizin tüm oyunlarınızda yer alıyor mu?
Aşağı yukarı aynı oyuncularla çalışıyorum ama tiyatromuz dışında yıllar sonra bile arayıp oyunlara dahil edebileceğim oyuncular var, etrafımda böyle bir grup var diyebilirim. Oyunun gerekliliklerine göre genç oyuncularla da çalışıyorum, onlarda başka bir enerji var. Geçmişe göre oyunculuk tarzları bile değişmiş durumda. Yeni nesil oyuncular seyirciyle farklı iletişim kuruyorlar. Genç oyuncular seçmek ve onların enerjisini sahneye katmak benim için çok önemli.

TR Warszawa’nın sanat yönetmeni ve genel müdürünüsünüz. Tiyatronuzun nasıl bir yapısı var?
16 oyuncumuz var. Bunun dışında sözleşmeli olarak 200’den fazla oyuncuyla çalışıyoruz. Ben senede bir oyun çıkarıyorum, daha fazla değil. Her sezon 2 yönetmeni kendi ekibimle çalışması için davet ediyorum. Ekibin farklı çalışma tekniği, farklı sahneleme anlayışı olan yönetmenlerle çalışması benim için çok önemli. Bu şekilde oyunculukları gelişiyor. Bazılarına kendi görme biçimimi, kendi oyunculuk anlayışımı geçiriyor olabilirim ama oyuncuların beni şaşırtmasından da hoşlanıyorum. Sürekli yeni şeyler arayışındayım, bu nedenle devamlı gelişen bir ekip olduğumuzu söyleyebilirim.

Oyunlarınız Avrupa’nın pek çok ülkesinde sahneleniyor; çeşitli kurumlarla ortak prodüksiyonlarınız var. Günümüz Avrupa tiyatrosunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında Avrupa ülkelerinde çağdaş tiyatronun ele aldığı konular oldukça benzer. Ama bu konuları ifade etme biçiminde büyük farklılıklar var. Genellemek her zaman iyi bir şey değildir ama Doğu’ya gittikçe ifadeyi duygular belirliyor, Batı’ya gittikçe daha biçimsel bir tiyatro ile karşılaşıyoruz. Polonya tiyatrosu da yeni dillere, yeni çözümlere, biçimsel çözümlere açık fakat sahnede duyguları görmeye de o kadar açığız. Sahnede sinema oyunculuğunu bu nedenle önemsiyorum. Duygular gerçekliği yakalamak için çok gerekli. İzlerken oyuncuların oynadığını düşünmemeliyim, onları gerçek birer insan gibi görebilmeliyim. Bir karakter gördüğümüzde onun ne hissettiğini hissedebilmeli, özdeşlik kurabilmeliyiz. Taklit sürecinde duyguların devrede olması bence oyunculukta çok önemli bir mesele.

Türkiye’de tiyatroya devlet desteği konusu son zamanlarda oldukça tartışmalı. Polonya’da işler nasıl yürüyor?
Benim tiyatrom belediye tarafından finanse ediliyor. Bizim dışımızda 26 tane daha belediye ve devlet tarafından desteklenen tiyatro var. Daha ticari bazı özel tiyatrolar da var tabii. Fakat krizden sonra işler değişmeye başladı. Bütçelerde kesintiler oldu. Prodüksiyonları hayata geçirmek artık çok daha zor. Ama ben bunu doğal bir değişim olarak görüyorum. İlerlemenin gereği. Bizim tiyatronun durumu daha farklı; çok fazla turneye çıktığımız, ortak prodüksiyonlarımız da olduğu için destek görüyoruz. Çağdaş tiyatro yapıyorsak klasik tiyatro yapan gruplardan daha fazla bütçeye ihtiyacımız olduğu da ortada. Çağdaş tiyatroyu daha az insan izliyor. Çok ileri teknoloji kullanıyoruz. Ekipmanlarımız pahalı. Ama ilgiyi kaybetmemek için tempomuzu da yüksek tutmalıyız. Bu nedenle sürekli kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz.

Sezin Gündoğan / Mimesis Haber

Paylaş.

Yanıtla