“Hrant’ı Oynamaya İkna Edemedim”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

imageOral Çalışlar’ın Radikal gazetesinde yayınlanan yazısının bir kısmını okuyucularımızla paylaşıyoruz.

Almanya’da yaşayan sinema yönetmeni Fatih Akın, yeni bir projeyle önümüzde. Yeteneğine, cesaretine, yönetmenlik gücüne uygun bir “meydan okuma”yla karşımızda. Yeni filminin adı The Cut(Kesik). The Cut, 1915 yılında Anadolu’da yaşananlardan bir kesiti konu alıyor. Senaryosunu, Akın’ın, Martin Scorsese’nin efsanevi filmlerinde imzası bulunan Iraklı Ermeni senarist Mardik Martin’le birlikte yazdığı senaryo; Mardin’de yaşayan bir Ermeni kahramanın başına gelen “trajedi”yi, yani Ermeni soykırımından bir öyküyü anlatıyor.

Agos’tan Evrim Kaya’ya konuşan Akın, ilk tasarladığının, bir Hrant Dink filmi olduğunu söylüyor. Ancak, Hrant’ı oynayacak bir Türk oyuncu bulamadığını sözlerine ekliyor: “Aslında ‘Soul Kitchen’dan sonra, Hrant Dink hakkında kurmaca bir film yapmayı planlamıştım. Hrant’ın Agos’ta yayınlanan yazılarından 12’sini temel alan bir senaryo yazdım.(…) Hrant’ın kişisel anektodları, bazıları da 1915’le ilgili anlatılardı. Metni zengin bir senaryoyudu. İyi bir film olur muydu, bilmiyorum. Fakat hiçbir Türk oyuncuyu Hrant rolünü oynamaya ikna edemedim. Hepsi senaryomu fazla sert buldu. Hiçbir oyuncuya zarar gelsin istemezdim, ama Hrant’ı anlatan bir ‘Türk filmi’ olması da önemliydi.(…) bu konuyla kendimiz baş etmeliyiz. Demek ki zamanı gelmemiş.”

Hrant projesi olmayınca, Akın, başka bir şey denemeye karar vermiş: “Yine Hrant nedeniyle 1915 üzerine çok okumuştum. Gerçekleştirmek istediğim başka bir senaryo daha vardı: Amerika’ya giden Anadolulu gezginler üzerine bir hikaye; bir Western. Sonuçta Hrant senaryosundan kimi parçaları bu Western’le birleştirdim ve ortaya The Cut çıktı.”

2015’TE TÜRKİYE NE YAPMALI?

1915’in yüzüncü yılına bir yıldan az bir süre kaldı. Başbakan Erdoğan, 1915’te yaşamını yitiren Ermenilerin yakınlarına geçtiğimiz aylarda taziyede bulundu. Bu, tarihle yüzleşmek, 1915’i doğru anlayıp doğru anlatmak açısından bir adımdı. Ciddi ve anlamlı bir çıkıştı.

Biz “ne yapılabilir” diye tartışırken, Türkiye kökenli bir yönetmen, yüzleşmeye katkıda bulunabilecek bir filmle karşımıza çıkıyor. Yeteneğini ve birikimini kullanarak, bir tarihsel olayı, sanatsal bir gözle canlandırarak, “anlama sürecine” katkıda bulunmaya çalışıyor.

DÜŞÜNMEK, YAPICI TARTIŞMAK

Fatih Akın, böyle bir konuya yönelme nedenini, şöyle anlatıyor: “Bazen ben konuyu seçmedim, konu beni seçti diye düşünüyorum. Nerede yasaklanan, tabulaştırılan, tehlikeli olan, ihtilaflı bir şey görsem, hemen ilgimi çeker. Nerede bir yasak varsa, orada korku vardır. Bu film, korkunun sonuçlarını soyut bir şekilde ele alıyor. Şeytan dışımızda değildir, sinsice içimize sokulur….Onu bir tek kendimiz kovup atabiliriz.(…) filmin, yapıcı bir tartışmaya vesile olacağını düşünüyorum ve izleyenleri 1915 üzerine daha çok şey öğrenmeye teşvik etmesini, böyle bir şeyin tekrar yaşanmaması için düşünmeye sevk etmesini umuyorum.”

Türkiye’nin 2015’e hazırlanmasını, bir çatışmaya, bir gerginliğe dönüştürmek yerine, bir anlamaya dönüştürmekten; Fatih Akın’ın söylediği gibi, “düşünmeye sevk etmek”ten yana olalım. Filim Venedik Festivalinde bu ay gösterilecek.

Anadolu, İstanbul, 24 Nisan 1915 sabahı toplanan 250 civarında Osmanlı yurttaşı Ermeni aydının kelepçelenip, büyük çoğunluğunu öldürülmesiyle masumiyetini kaybetti. Bu vahşetle başlayan ve bir yıl süren Tehcir dönemindeki katliamların sonrasında, bu coğrafya, ıssızlığa mahkum oldu.

Aradan yüz yıl geçti. Artık daha cesur şekilde gerçekle yüzleşebileceğimiz bir düzlemdeyiz. Fatih Akın’a, çabası nedeniyle, teşekkür etmemiz gerekiyor. Umalım ki, sanatsal boyutta, başka girişimler,başka denemeler de olsun. Bizi şaşırtabilecek değişik sürprizler gelsin.

Fatih Akın’ı dinlerken, Hrant’ı oynamaktan çekinen Türk oyuncuları düşündüm. Hrant, bir gerçekti… Onun hayalinin bile canlandırılması hala büyük cesaret istiyorsa, daha gidecek çok yolumuz var demektir.

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.