İste Bakalım, İste Bakalım, Benim IP’mi de İste Bakalım!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

ezgi[Ezgi Başaran’ın Radikal’de yayınlanan yazısını paylaşıyoruz…] Bir haber yapmışız. Okurumuz da bu habere bir yorum yapmış. Bir kamu görevlisi bu yorumdan rahatsız olup savcılığa başvurmuş. Şimdi İzmir Cumhuriyet Savcılığı da tebligat gönderip o yorumu yapanın IP adresini istiyor. Burada hukuk nerede? Dağa kaçtı, inek içti. Yok…

‘Bakırköy Talimat Bürosu’na; Radikal.com.tr’de 06/06/2014 tarihinde yayınlanan haberin altına yorum yazan rumuzları belirtilen kullanıcıların IP adresleriyle açık kimlik ve adreslerinin tespiti. Açık kimlik ve adresleri tespit edilen şüphelilerin çevrenizde bulunmaları halinde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçundan ifadelerinin alınması.’

İmza: İzmir Cumhuriyet Savcılığı.

**

Buradan ne anlıyorsunuz? Biz bir haber yapmışız. Bu haberin altına yorum yapan okurlarımızdan bazıları bir kamu görevlisine hakaret etmiş. Bu kamu görevlisi de savcılığa başvurmuş. Cumhuriyet savcılığı söz konusu kamu görevlisinin ‘Bana hakaret ettiler’ feryadını haklı bulmuş ki Bakırköy talimat bürosuna görev vermiş: Radikal’in bu yorumcularının açık adreslerini bul ve ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadelerini al.

Şimdi olayı size baştan sona anlatacağım.

Anlatacağım ki cümle alem nasıl bir sansür sistematiği ile karşı karşıya olduğumuzu, eline en ufak bir devlet gücü geçirenin nasıl istediğini susturmaya çalıştığını görsün.

Duyduk duymadık demeyin!

**

Radikal’de yayınladığımız söz konusu haber sevgili meslektaşım Kemal Göktaş’ın Milliyet’teki haberi aslında (zaten bunu haberimizin ilk cümlesinde belirtiyoruz). Başlık… ‘Savcının talebi: Karakolda dövülen kadına 8 yıl, polislere 1 yıl hapis’

Eminim bu haberi hatırlayacaksınız.

Daha doğrusu o feci görüntüleri… İzmir Karabağlar’daki karakolda Fevziye Cengiz adlı kadın polisler tarafından dövülüyor, neredeyse yerlerde sürükleniyordu. Olay yargıya intikal etti, üç polise İzmir Ağır Ceza’da işkence suçundan dava açıldı.

Sonra, efendim, savcı mütalaasını verdi ve özetle şöyle dedi: Sanık polisler işkence kastıyla değil kızgınlıkla bu suçu işlemişler. Müzikholde garsonluk yapan kadın polislere küfür etmiştir, polisler o nedenle onu dövmüşlerdir. Dolayısıyla burada kasıt yoktur. Kadın ise… Evet tekme tokat üç

polis tarafından dövülen o kadın ise birden fazla kamu görevlisine (o polislere) hakaret etmiş ve direnmiştir. Bu durumda polislerden biri beraat etmeli, diğerleri de 1.5 aydan 1 yıla kadar hapis yatabilir. Kadın? Tekme tokat dayak yiyen kadının suçu ise daha ‘ağırdır’ savcıya göre. O yüzden onun

için 2 yıldan 8 yıla hapis cezasını uygun bulmuştur.

Haber bu…

**

Radikal’de bu haberi okuyan okurlarımızdan bazıları şöyle yorumlar yapmışlar:

Yorumcu 1.Savcınınki tam bir skandal ve rezalet. Polislerin yaptığı işkenceden daha büyük skandal ve rezalet. Savcının eşi, kız kardeşi ya da annesi böyle bir durumda olsaydı yine böyle duyarsız ve taraflı mı davranırdı? Lanetlenmesi gereken bir zihniyet savcınınki.

Yorumcu 2.Peki bu savcının zihniyetini kim yargılayacak?

Yorumcu 3.Tabii ki kadın, polise karşı gelmeyip dövme görevini yapmalarına izin verseydi iş büyümeyecekti. Zavallı polisler de 1 yıl ceza almayacaklardı. Kadın durup paşa paşa dayağı yeseydi her şey çok güzel olurdu. Sahi bu ülkede savcı var mı? Sırf merakımdan soruyorum.

Yorumcu 4.Savcı polislerden daha suçlu ne yazık ki. Eğer bu şekilde suçu koruyan ve arka çıkan hukuk, daha doğrusu hukuksuzluk adamları olmasa, ülkede gerçek hukuk hukuk olsa, şimdi kesinlikle daha güvenli ve iyi bir hayat yaşıyor olurduk.

Yorumcu 5.Gelişmiş bir ülkede bu müdahaleye maruz kalan şahıs her ne suç işlerse işlesin derhal serbest bırakılır ve hakkında kovuşturma da olmaz. Bizdeki savcılar medeni ülkelerde var olamaz.

**

Şimdi hikayenin başına dönelim. İzmir Cumhuriyet Savcılığı’nın Bakırköy Talimat Bürosu’na gönderdiği yazıya… Müşteki olan kamu görevlisi haberimizdeki savcı, tahmin edeceğiniz üzere. Bir kadını karakolda tekme tokat döven polislerle müthiş ‘empati’ kuran ve dayak yiyen kadını suçlu bulan savcı… Yukarıda sıraladığım yorumları kendisine hakaret olarak değerlendirmiş ve yapanların ‘şüpheli’ olarak ifadeye çağrılmasını istemiş.

Bakın çok açık söylüyorum.

Bu tavır, gazetecilere ‘batsın sizin gazeteciliğiniz’ diyen, köşe yazarlarını, gazete patronlarını hedef gösteren, maliye sopasıyla hizaya getirmeye çalışan, bir gazetenin sağlık sayfasındaki en ufak eleştiriye bile tahammül edemeyen devletlüden alıyor gücünü. Onun yarattığı iklimde büyüyüp serpiliyor.

Hem bir kadının üç polis tarafından dövülmesinde beis görmüyor, hem de bunun eleştirilmesine katlanamıyor.

Lütfen savcıyı rahatsız eden yorumları iyice inceleyin. Hakaret nerede?

Bu yorumları yapanları hakaret suçunun ‘şüphelisi’ hali getiren hukuki mesnet nerede? Dağa kaçtı, inek içti. Yok.

Ama savcı savcının dostu, gidiyor diyor ki, gönderelim şunlara bir talimat. Gözlerini korkutalım. Hem Radikal’in hem de Radikal okurlarının. Öyle kafalarına göre eleştirel fikirlerini açıklayamasınlar bir daha. İstenen bu.

O biraz zor işte.

Bu devirde zor.

**

Yeni Türkiye’nin yaratıcıları ve avanesi ‘yeni dünya’yı anlasa…

Bu yeni dünyada, dijital teknolojilerin ve sosyal medyanın son hız gelişmesi ve yayılmasıyla basına sansür, ifade özgürlüğüne ket vurulamayacağını, toplantı ve gösteri yürüyüş hakkına engel olunamayacağını bir anlasa…

Radikal

Paylaş.

Yanıtla