Dünya Bir Yana, Biz Öte Yana

Pinterest LinkedIn Tumblr +

zeynep-oral[Zeynep Oral’ın Cumhuriyet’te yayınlanan köşe yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.]

Kaderin cilvesi mi, yoksa politikanın cilvesi mi bilemiyorum: Ne zaman yurtdışında uluslararası önemli bir konferans ya da kongreye gitsem, Türkiye’den gelen haberlerle serseme dönüyorum. Hem de tam o sırada dünya uzmanlarının konuştuğu konu üzerine ters köşeden bir yumruk iniyor kafama, bir hançer daha saplanıyor böğrüme.

Örneğin Kırgızistan’da Asya Ural Türkçe konuşanlar toplantısındayım; Türki Cumhuriyetler internet kullanımını yaygınlaştırmanın yollarını arıyor… Türkiye’den bir haber. Erdoğan açıklamış: Her geçen gün internete biraz daha ifrit olduğunu…

Pekin’de, Fazıl Say konserinin afişlerini yedi düvel bana gösterdikçe, ben de böbürlenip caka sattıkça, güm bir haber: Ülkemde Fazıl Say’ın eserleri programlardan çıkarılıyor.

Ne oluyor bize, ne yana gidiyoruz? Hırsızların aklandığı, katillerin baştacı edildiği, öldürülenlerin suçlandığı; öldürenin değil, ölenin yakınlarının daha yüksek ceza aldığı bu ülke yakında sadece rant çıkar kollayan despotlarla, bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyen “lay lay lomcular” arasında mı pay edilecek!

Eleştiri öldü mü?
Yaklaşık 60 ülkenin üye olduğu, 1956’dan beri varlığını sürdüren UNESCO’ya bağlı Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin (AICT) Olağan Kongresi için Pekin’deydim. Kongrede tartışma konusu “İnternet çağında eleştiri” diye saptanmıştı.

Öyle ya, bugün, izlediğiniz bir oyunu, daha oyun bitmeden, internete yükleyen, anında düşüncelerini değilse de aklına ilk geleni el telefonuyla paylaşan bir dünyada yaşıyoruz. Tek sözcükle, tek tümceyle yargısını paylaşan, yorumunu “beğendim” – “beğenmedim” diye sınırlayan bir izleyici kitlesi var. Herkesin izlediği oyun, film ya da dinlediği müzik üzerine söyleyecek bir sözü olabiliyor… Eskiden bunu paylaşma imkânı yoktu, artık var! Bir bakıma herkes “eleştirmen” kesilebiliyor… Üstelik sanata, hele hele tiyatroya, tiyatro eleştirisine gazete sayfalarında ayrılan yer giderek azalırken…

Böyle bir dünyada eleştiri nasıl yaşayacaktı? Yoksa eleştiri ölmeye mahkûm muydu?

İşte tiyatro insanları bu gibi soruları ele alıp tartıştıktan sonra, paniğe gerek olmadığına karar verdiler. Hayır tiyatro eleştirisi ölmeyecekti. Belki biçim değiştirecekti. Belki gazete sayfalarından daha çok internete ama özellikle de uzmanlaşmış dergilere kayacaktı ama sürecekti.

Cep telefonuna yüklenen anlık tepkiler, hiçbir zaman bilgiye, birikime, araştırmaya, uzmanlaşmaya dayalı özenli eleştiri yazılarının yerini alamazdı. Ciddi, okuma tadı da veren bir eleştiri yazısının verdiği güveni ve saygınlığı sağlayamazdı.

Birçok ülke (yani çağdaş ülkeler) eleştiriye, süreli yayınlarla, dergilerle güç verme yolunu benimsemişti… Meslek dergileri, basılı ya da sanal ortamda hızla çoğalıyordu. Bizde? Yine kafama bir yumruk!

Eugenio Barba’ya ödül
Her kongrede bir tiyatro insanı ödüllendiriliyor. Bu yıl Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Ödülü 78 yaşındaki Eugenio Barba’ya verildi. Yazık ki, kendisi Çin’in bir başka köşesinde öğrencileriyle çalışıyordu, kopup gelemedi.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.