Film Sayesinde Selam Verenlerin Sayısı Arttı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

enis fosforogluİlker Gezici, Enis Fosforoğlu ile Cem Yılmaz’ın yazıp yönettiği “Pek Yakında” filmini ve projelerini konuştu; söyleşinin bir kısmını paylaşıyoruz. 

“Pek Yakında” maceranız nasıl başladı? 

Üç ay önce Kalamış’ta başladı. Cem Yılmaz’la buluştuk. Bana son derece sevecen, saygılı ve içten yaklaştı; filmi hem anlatıp, hem de oynayarak beni ikna etti. Onun bu yaklaşımı bana çok güven verdi. Ben “Tamam” deyince de hiç ihtiyacı olmadığı halde çok sevindi.

Daha önce Cem Yılmaz’la tanışmış mıydınız? 

Hayır. İzlemiştim sadece ama o beni uzaktan çok iyi tanıyormuş; hayret ettim. Onu tanıdığıma çok memnun oldum; adam gibi adam.

Teklif gelince ne düşündünüz? 

Uzun süredir bir projede yer almadım. Bu nedenle bilmediğim ve rencide olacağım bir işin içinde olmak istemem. Bu endişemi Cem’e de ilettim. O da “Olur mu abi? Saygıda kusur etmeyiz” dedi. Anlattığı her şeyi filme uyguladığını görünce çok mutlu oldum. Hatta kendimi tiyatroya adadığımı bildiği için senaryoda da kullanmış; çok büyük saygıyla yaklaşmış.

Filmde kendinizi oynuyorsunuz, değil mi?

Evet. Ben konuk oyuncuyum ve 40-45 saniyelik bir rolüm vardı ama başrol gibi olmuş. Zafer Algöz’ün oynadığı ‘Ahben’ karakterinin sürekli aradığı ve yıllardır çekmek isteyip de çekemediği filminin jönüyüm güya. Cem, kendisine yakışan bir üslupla çok güzel yansıtmış. Onun için çok memnunum. Zafer Algöz. Özkan (Uğur) ve Ozan’ın (Güven) yaklaşımından çok memnun kaldım. Çok farklı insanlardı. Onları özleyeceğim.

Daha fazla rol almak ister miydiniz? 

Yok, bu kadarı şimdilik iyi. ‘Ahben’den yeni teklifler bekliyorum. (Gülüyor)

Nasıl bir yönetmen vardı karşınızda? 

Şovmen Cem’le film adamı Cem’i ayırmak lazım. Filmde; insana dokunan hikayeler anlatan, gerçekten sinema yapmaya çalışan bir Cem var. Bir de insan olarak Cem var; onu da tanıyınca çok seviyorsunuz.

Cem Yılmaz’ın ve yaptığı işlerin sürekli eleştirilmesini neye bağlıyorsunuz?

Maalesef öyle bir toplum olduk. Değerbilirlik bir özellik haline geldi. Bizden olan iyi diyebileceğimiz bir şeyi bir kalemde siliyoruz ve bunu marifet sayıyoruz. Cem daha ne yapsın? Halkın ondan çok beklediği stand-up’ı bir kenara bırakıp ustaları toplayarak Yeşilçam’a selam çakmış. Sırf bunlar bile alkışı hak ediyor. Bu film, insana dokunan bir film. Seyirci iyi veya kötü diye çıkmasın bu filmden. Orada verilen emeği düşünsün. İnsanlara ulaşmak için yapılanları düşünerek, insana dokunmak için neler sarf edildiğini bilerek izlesinler. Ben bu filmde Zafer Algöz diye muhteşem bir oyuncu tanıdım. O Hollywood’da olsa tüm dünyanın tanıdığı bir aktör olur.

Çevrenizden nasıl yorumlar alıyorsunuz? 

Ben adaya yerleştim. Vapurla gelip giderken selam verenlerin sayısı üç-beş kişiyken, şimdi 30-40 oldu. İnternette Ahben diye biri çıktı; “Enis barıştık mı? Benim filmimde oynayacak mısın?” diye bana devamlı mesaj atıyor.

ÇİZGİMİ DEĞİŞTİRMEDİM 

Sekiz yıl önce geçirdiğiniz kalp ameliyatından sonra hayatınız değişti mi? 

Evet. Hayata bakışım değişti. İnsanın değerleri değişiyor. Para benim için en yüce değer değil. Bir gün bir kadın seyirci çevirip “Enis Bey sizi çok takdir ediyorum. Çizginizi hiç değiştirmediniz” dedi. “Ah” dedim, “Bir de bana sor.”

Çizginizi değiştirmediğinize pişman mısınız? 

Hayır, değilim. Mesleğimin karşılığında tatlı bir çile var. Bunu seçtim ben. İyi ki değiştirmemişim.

Sizi filmde görüp de “Yaşıyormuş” diyenler de oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

Taksiye biniyorum, “Abi seni çok özledik; nerelerdesin, emekli mi oldun?” diye soruyorlar. Oysa ki ben o gün oyun oynamış ya da turneden dönmüş olabilirim. Oyunculukta emeklilik olmaz. Ekrana çıkmayınca emekli oldun sanıyorlar. Türkiye’de kültür kopması yaşandı. Yeni şöhretler var. Çok değerli insanlar arada ezilip kakılıyor. Seni birey olarak kabul edip saygı duyacak zamanları yok. Böyle bir sistemin parçası olmak istemediğim için de uzak kaldım.

Siz birey olarak saygı ve hak ettiğiniz değeri gördüğünüzü düşünüyor musunuz? 

Ben hiçbir zaman büyük kalabalıklar peşinde koşan bir adam değilim. Beni anlayan insanlar olsun isterim, sayısı önemli değil. Fazlasında gözüm yok. Tiyatroda ağzınla kuş tutsan 300 kişi seyrediyor.

YOKUM AMA ÇOK YOĞUNUM

Ekrandan ve sinemadan neden uzak kaldınız?

Benim hayatım tiyatroda geçiyor. Bir kurumun sanat yönetmeniyim. Onların çocuk tiyatrosu var; Türkiye çapında Anadolu turnesi yapacaklar ve benim yazıp yönettiğim oyunu oynayacaklar. Kendi tiyatrom var, oyunculuk yapıyorum ve turneden yeni döndüm. Bir üniversitede öğretim üyeliği yapıyorum. Ortalarda yokum gibi görünüyor ama hakikaten çok yoğunum.

İŞİM TİYATRO 

Yeteri kadar teklif gelmemesi sizi üzüyor mu?

Tabii ki ilk anda akla gelmemem çok doğal. Bana teklif getirmeyi düşünenler de önce “Yapmaz” diyorlar. Ama ben iyi bir projeyi her zaman kabul ederim. O anlamda Cem beni yeniden keşfetti diyebilirim.

Bu durum sizde bir kırgınlık ya da küskünlük yaratıyor mu? 

Sitem ediyor musunuz? Hayır. 60 yaşın üstündeyim. Sitem etmek istemiyorum. Ben sekiz yıl önce kalp krizi geçirdim, dört damarım değişti. Sekiz yıldır olaylara daha fazla hoşgörüyle bakıyorum. Esas işim tiyatro. Ekran dersen… Türkiye’de ekranda yapılacak pek çok şeyi ilk biz yaptık.

Mesleki anlamda doygunluk yaşıyor musunuz?

Psikolog gibi sorular soruyorsun. Kendimle barışığım. Bu by-pass sonrası daha bir saklanarak yaşamayı tercih ettim. Kimseyi suçlamıyorum bunun için.

Sabah

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.