Emanet Zarfın İçindeki Giz: ‘Bakarsın Bulutlar Gider…’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

Yazar olarak, insan gerçeğini insanın sözlerinden ve davranışlarından yansıtan bir yazardır Özen Yula (1965). Özdeki gerçeği, bazen biraz karmaşık, ama fevkalade düzenli olarak pek güzel bulur. Anlattıkları belli bir gelişimin tipik ve mantığa uygun halkalarıdır. Gözlemine yayılan yalınlığı ardındaki karmaşıklığı, derbederlik arkasındaki düzeni, dağınıklık ardındaki bütünlüğü, dış görünümün gelişigüzelliğini renklerin canlılığı içinde iletir. Sözü ve hareketi hem gerçekçi, hem işlevsel, hem de anlamlı kılar. Her gelişigüzel sözü görünmez bir iplikle mantıklı bir nedene bağlar. Her rastlantısal hareketi bir nedenle çaktırmadan açıklar. Oyunları dışında öykü, roman ve denemelerinde de konuşmayı, hareketi böyle kullanır. Yaşamsal canlılığı, renkliliği ve çocuksuluğu bozmadan onları anlamla donatır.

Ötekileştirme Unsuru

Bo Prodüksiyon yapımı olarak izlediğim “Bakarsın Bulutlar Gider…”, Özen Yula’nın ötekileştirme unsurunu didikleyen oyunu. Belirgin özelliği, geleneksel sosyal etmenlerin muhafaza edilmesini destekleyen muhafazakar yapıyı ele alması. Ancak detayında günümüzdeki uçurumların günbegün derinleştirilmesi, insanların birbirlerine yabancı kılınması var. İnsanların inançlarına, etnik kökenlerine göre bölünmeleri isteği var.

Özen Yula, “Bakarsın Bulutlar Gider…”de de gerçeği renkli, canlı görünümler olarak sunmakta. Konuşma ve davranışları bu görünümlerin üzerine işlemiş. Görüntünün böylesine belirgin olarak ele alınmış olması sanırım reji aşamasında da büyük kolaylık sağlamış. Ana karakteri çevresi içinde ve çevresindeki eşya ile organik bir bağ içinde yaşatmış. Bu çevreyi dekor olarak ve aynı organik bütünlük içinde canlandırmak için bilgi ve yeteneğin verimli iş birliğini de başarılı dekor tasarımına imzasını atan Bahar Uyandıran ile yapmış. Bahar Uyandıran duvarda çerçeveli besmele, Halıcı Orhan’ın büyük resmi ve “Eve rahmet meleklerinin girmesini engellemeyecek” objelerle bir sahne düzeni hazırlamış.

Betül ve Kaya’nın İç Kıvrımları

Özen Yula’nın rejisi, eylemden çok söze dayandığı halde hiç de hareketsiz değil. Zira yazılı metindeki sözler bir iç devinimi yansıtıyor. Kişilerin düşüncelerindeki değişmeler, dönüşler, büklümler konuşmalarla yansıtılıyor. Betül ve Kaya Demirden karakterlerinin yazılı metinde oluşturulan betimlemelerinin iç kıvrımları, iç gelişimleri zaten oyuna devinim sağlayacak nitelikte. Kararlar, pişmanlıklar, öfkeler, yerinmeler, suskunluklar, patlamalar hep o iç devinimlerin canlı anlatımı niteliğinde ve sahneye yansıtılmaya çok elverişli. Oyuncuya yeteneğini ispatlama olanağı açısından da saha ve zemin açmakta.

Özen Yula, “Bakarsın Bulutlar Gider…”de kendisinin de bir röportajında ifade ettiği gibi esasında son derece yalın bir öykü anlatıyor. “İnsansanız ortak paydalarda buluşursunuz” diyor. İnsanların olaylarla ve farklılıklarla baş etme yöntemlerinin aşağı yukarı bir olduğundan söz ediyor, kişinin başı açık ya da kapalı olmasının inançla ya da ulusal törelerle değişen bir şey olmadığını söylüyor.

Yaratıcı Kadro ve Oyunculuklar

Bahar Uyandıran’ın kostüm tasarımları da başarılı. Betül’ün tesettür kostümleri, hububat tüccarı Kaya’nın ceket-pantolon-gömleği “matluba” uygun… Işık tasarımını yapan Akın Yılmaz’ı kimi tablolarda sağladığı ışık rengi/dekor uyumu açısından özellikle kutlamam gerekli.

Kenan Ece, Kaya Demirden tiplemesini abartılı bir “Anadolu tüccarı” olarak değil naif, duyarlı bir karakter olarak hiç mi hiç köpürtmeden canlandırıyor. 2012-2013 sezonunda izlediğimiz Çamur’dan Tiyatro yapımı “Islah Evi”ndeki Kenan Ece ile ilgisi yok oyunculuğunun. “Bakarsın Bulutlar Gider…”de mutlak fiziksel ve psikolojik bir plan oluşturuyor. Yaptığı planın çekici gücü de var.

Yaratıcı heves, heyecan verici bir yönelim Kenan Ece’nin Kaya’yı çıkarışında ilk gözlemlenen ipuçları olarak dikkat çekiyor. Duygulanımlarını müthiş bir soğukkanlılıkla üretiyor. Ürettiği duygulanımların iç hakimiyetinden çok, yorumladığı duygulanımların izleyici tarafından okunabilir olmasını yeğliyor.

Selen Öztürk

Diğer oyuncu Selen Öztürk, Özen Yula’nın isteği doğrultusunda her şeyden önce (Betül olarak) ne istediğini, bu istek uğruna ne yapması gerektiğini göz önünde tutarak karakteri oluşturmuş. Selen Öztürk, gövdesiyle ruhu arasında, iç aksiyonu ve dışa dönük hareketleri arasında minicik, ama mini minnacık dahi uyumsuzluk bulunmuyor. Bir alet gibi kullandığı gövdesi duygularını çarpıtmıyor, bellediği doğru yoldan saptırmıyor. Betül’ün Selen Öztürk’te gövdesel yaşam buluşu güzel, zarif, yankılı, renkli, uyumlu bir sonuçla anlatılıyor. Devinen bedenini ve değişken sesini havada biçimlendiriyor.

Kenan Ece ve Selen Öztürk ikilisi, “Bakarsın Bulutlar Gider…”de ayakta alkışlanmayı şöyle böyle değil, gerçekten hak ediyor.

Ömer Çelik Bey’e Kısa Mektup

Esasında benim kişilerle “dava”m yok be Bakanım!

Davam sistemle.

Size ne demişim: “Kültürsüz Kültür Bakanı”.

Dava açmaya ne gerek vardı ki?

Evinizdeki kitaplığın fotoğrafını çekip benim yüzüme çarpabilirdiniz.

Bakalım neler okumuşsunuz, halen neler okuyorsunuz…

Kültürünüzü ispatlayabilirdiniz.

Hayatınızda kaç tiyatroya gittiğinizi, kaç opera, kaç bale eseri izlediğinizi, kaç galeri ziyaret ettiğinizi açıklayabilirdiniz.

Yahu Bakanım, beni n’olur daha fazla söyletmeyiniz, geliniz, davanızı geri çekiniz.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla