Nedim Saban’dan Açıklama

Pinterest LinkedIn Tumblr +

nedim-sabanMimesis Haber / Nedim Saban’ın 4 Ocak Pazar günü İBBŞT’de sansür tartışması üzerine sosyal iletişim ağı Facebook üzerinden yaptığı açıklamayı yayınlıyoruz.

İki hafta önce bir eleştirmenin yazısına dayanarak ve tabi bu iddiaları araştırarak, Cibali Karakolu’ndan fahişe rolünün atılması ile ilgili bilgileri Twitter aracılığıyla paylaştım. Önce “rol atılmadı” dendi, arkasından “uzuyordu” diye kılıf bulundu. Oyunun uzadığını, ilk oyundan 3 ay sonra, tesadüfen belediye yetkililerinin izlediği galadan sonra mı anladınız diye sorduğumda, kurumda genel sanat yönetmenliği yapan Yazıcıoğlu tarafından “reklam” yapmakla suçlandım, adamcağız tiyatroma seyirci getirmekten tutun, genlerimdeki reklam kromozonlarına kadar her konuda çok çirkin bir üslupla saldırdı. 100 yıllık bir kurumu “ben gidersem, tiyatro kapanır” diye korku salarak yöneten biri, beni korkutamadı ama! Tesadüfen aynı gün oyunun başrol oyuncusu bir seyircinin Belediye’de Beyaz Masa’ya şikayetiyle lafının çıkartıldığı konusunda hem röportaj verdi, hem 19 Aralık oyunu sonrasında selamdan sonra konuşma yaptı. İŞTİSAN’ın bu bir iç meseledir açıklamasını, bugün genel sanat yönetmenliğinin, genel sanat yönetmeninden biraz daha iyi bir jargonla yayınladığı “ak” lama geldi. 

Şehir Tiyatrosu ile hiçbir derdim olamaz, orada çevirim oynanmayacak, reji yapma talebim yok, salon kiralama derdinde değilim. Bu yönetimle de bir meselem olamaz , sansür konusunda 4 farklı ŞT, 1 DT yönetimine tavır koydum, yazılarım mevcuttur. Sanırım, 100 yıllık kurumlarının kültürünü yanlış anladıkları için, sanat kurumlarına hiç yaraşmayan bir sözcükte , “ihbarcılık”ta arıyorlar sebebi. Bir genel sanat yönetmeni, bir yönetmeni aşarak, bir oyunun üçüncü ayında sahne çıkartma emri verebilir mi, bir kurumda yönetimle anlaşamayan sanatçılar çalıştırılamayarak ceza alabilir mi? Bizim vergilerimizle çıkartılan ve Melih Cevdet, Memet Baydur gibi önemli yazarların , hazır prodüksiyonlarının çöpe atıldığı kurumun seyirciye hiç mi sorumluluğu yok? Politik nedenlerle işten uzaklaştırılan oyuncular, depo memuru yapılan başarılı oyun yazarlarına bir vicdan borcu ödemek insanlık gereği değil midir? Eski yönetimin işi diyerek sığınılabilir mi haksızlıklara? 

Şehir Tiyatrosu’nu kollayan bir İstanbullu ve bu kurumda 1976 yılından beri yazar, yönetmen, stajyer olarak emek vermiş bir tiyatrosever olarak çok kırgınım. Sadece seyirci olarak devam edeceğim onları seyretmeye… Umarım bundan sonra başlarını kötü bir şey gelmez, ama gelirse de, seyirci kalacağım. Son on yılda, kendi kurumlarına o kadar zarar verdiler çümkü! Tiyatro yıkılacağı için, protesto toplantısına çağırdılar, belediye pazarlığını o gün tamamlayıp, bizi evlerimize yolladılar. Şimdi kaybolduğuna yandıkları arşivin nasıl talan edildiğini yazdığımda, buna da seyirci kaldılar. Tiyatronun yeniden açılışında, o günkü başbakan için sabah seansı oynayıp, matineye 1 saat geç kalan kişilerden söz ediyoruz. Başbakanı alkışlayarak, tiyatronun yıkılmaması için meslektaşlarını yuhalatanlara, Türkan Saylan’ı yuhalatanlara sessiz kalan kişilere saygı duymamı beklemesin kimse… Kurumda yüzlerce saygın sanatçı, tiyatro emekçisi var. Onlara saygım sonsuz, ancak onların emeklerini politik hırslara alet edenlerin güreşte tuşa gelmesi halinde, sadece müsabakayı izleyen bir kişi olacağım. Sanat maratonu yaptıklarında yanlarında olmayışımın sebebi de, böyle bir koşuda yerim olmadığı içindir.

Sansür konusunda belgelerim mevcuttur. Öyle pis birşeydir ki sansür, örtbas etmeye çalıştıkça pis bir renk alır. Yıllar önce Yahya Kemal dizeleri sansürlendiğinde, bunu dillendirmiştim. Önce çok sevdiğim bir ustam inkar etti, ben bu lafı hiç söylemedim dedi, yazar da ben böyle bir şey yazmadım deyince, reji defteri ve oyun görüntülerini yayınlamak zorunda bıraktılar beni…

Cibali Karakolu’ tartışmasına bir nokta koyuyorum şimdilik. Karakolluk ya da mahkemelik olursak, elbette noktalı virgül olur bu! Ama hiçbir şey olmasa da, gerçe saklanamaz. Gerçeğin kalabalıklara ihtiyacı yoktur…. Ne yazık ki, son yıllarda gerçeğin ortaya çıkmaması için onu saklayan sanatçılara da gereksinimi yoktur. Gerçek, bizi yarına bağlayan tek köprüdür.

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.