Tiyatro Stüdyosu’ndan “Her Yıl Kuşlar Geri Gelir”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İhsan Ata

Her Yıl Kuşlar Geri Gelir, Ahmet Levendoğlu rejisiyle ilk kez 19. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında yine ilk kez Türk seyircisiyle buluştu. Şerif Erol, Ziya Kürküt ve Şebnem Sönmez’in rol aldığı oyunun sahne tasarımı Taciser Sevinç’e, ışık tasarımı Kemal Yiğitcan’a ait.

Oyun, yıkım uzmanı Ned’in eskiden orman olan yere kurulmuş evde karısı Dale ve arkadaşı Joy ile arasında geçen ilişkileri anlatıyor. Patlatılan eski binalar ve bundan gurur duyan insanlar. Sevinç çığlıkları ve coşkulu insan kalabalıkları… Eski düzenin yıkıcılığıyla yeni düzenin kuruculuğu arasındaki ince çizgi. Değişen hayatlar, gelişen düzenler ve televizyonlara çıkma hırsı… Butterworth tüm bunlar üzerinden parçalanmış bir aileyi işleyerek ciddi bir sistem eleştirisi getiriyor. Ve işe toplumu oluşturan çekirdek aileden başlıyor.

Oyunu çeviren ve yöneten Ahmet Levendoğlu’nu seçiminden dolayı kutluyorum. Usta sanatçının Şölen ve son olarak Vanya Dayı oyunlarını izlemiştim. Oyun iyi bir seçim ama çeviri ve reji üzerine ne yazık ki aynı kanıda değilim. Oyunun uzun uzadıya monologları özellikle anlatıcının olduğu sahneleri “-yorlar” şeklinde konuşmalarını anlayamadım. Tek perdede anlatılacak hikaye iki perdeye yayılınca gereksiz bir uzama söz konusu olmuş. Hal böyle olunca seyirci olay geçişlerini ve sonraki değişecek olan durumları bekler olmuş. Her şeyden öte bir anlatıcıya neden ihtiyaç hissedilmiş ve oyunun büyüsünü engellediği nasıl görülmemiş.

Usta yönetmen metni çevirdikten sonra reji üzerinde pek müdahalede bulunmamış gibi görünüyor. İşi usta oyunculara bırakmayı yeğlemiş. Mekan geçişleri ve anlatıcı sahneleri için neden seyircinin önünde dolaşıldığı ve genelde aynı yerden konuşulduğu da merak konusu tabii. Seyirciyi diri tutacak eylem ve hareketlerden özellikle kaçınılmış gibi sadece uzun uzadıya giden diyalog ve monologlarla bir anlatı tiyatrosuna dönüşmesini engelle(ye)memiş.

İğne yemiş de sahneye çıkmış görüntüsü veren Şebnem Sönmez’in kötü enerjisi ve sürekli konuşan üstelik bunu dublaj sesiyle oynayan Ziya Kürküt’ün gereksiz enerjisi karşısında dehşete düştüm. Şerif Erol ise doğal oyunculuğuyla adeta sahnedeki arkadaşlarına kızıyor gibiydi. Oyuna hizmet edebilecek cinsellikten ve birbirine temastan ise neden kaçıldığını bir türlü anlayamadım. Dale’in (Şebnem Sönmez) gecelikle gezmesiyle, seyirciye o ilişkinin kurulduğu hissi geçmiyor maalesef.

Şebnem Sönmez’i ilk kez sahnede o akşam izledim. Dale rolüyle ne Ned ile kurulan ilişki ne de Joy ile kurulan ilişki sağlıklı. Sahnede yokmuş gibi davranan Dale’in enerjisi karakteriyle ilgili olduğunu düşünmüyorum. Hasta mıydı acaba? Çok bitkin ve sönük görünüyordu çünkü. İlişkisi kötü giden kocası Ned ile neyse onu hayata tekrar bağlayan Joy ile kurduğu ilişki de aynı. Duygularında nötr davranan sahnede sadece replik atan bir oyuncu izledim ne yazık ki.

Joy karakterinde Ziya Kürküt’ün yüksek perdeden oynaması ve yaşanan tüm olaylar karşısında hep aynı ses tonunda kalmasına çok şaşırdım. Yılların usta sanatçısından şaşırtan bir performans izledim. Duygu kontrolü olmayan, oyun boyunca dublaj sesiyle oynamasına ise hayret ettim. Mış gibi oynamanın tam karşılığını verdi izlediğim akşam.

Ned karakterine hayat veren Şerif Erol ise şüphesiz gecenin en başarılı ismi. Diğer karakterlerin aksine doğal oyunculuğuyla azmine hayran bırakıyor. Oyunu kurtarmanın çabası içerisinde yıldız gibi parlıyor. İşinden aldığı hırs ve zevk, karısının üzerine titremesi, fit olma mücadelesini verirken gülümseten sempatik halleriyle gerçek bir karakter koyuyor ortaya.

Kemal Yiğitcan, zengin ve oyuna hizmet edecek nitelikte daha görsel olabilecekken sade bir ışık tasarımı tercih etmiş: Taciser Sevinç’in sahne tasarımını genel olarak sade ve şık bulmama rağmen finalde saklı tutulan eşyaların olduğu bölümü gereksiz abartılı buldum. Şayet bu kadar obje kullanılmayacaksa sadece ışıklarla bunlar verilebilirdi. Veya madem kullanıldı sahne üzerinde görülen yerleri zenginleştirmek için birkaç eşya öne getirilebilirdi.

Özetle Levendoğlu’nun çevirisi ve rejisiyle ilk kez Türkiye’de sahnelenen Her Yıl Kuşlar Geri Gelir’i özensiz buldum. Ne metin üzerine ne de karakterler üzerine pek gidilmemiş. Oyunu diri tutacak malzemeler üzerine düşünülmemiş. Karakter analizleri derinlemesine tahlil edilmemiş ve çizgi film kahramanlarına dönüşmüş.

Oyunun konusu itibariyle şilt yapılması, uzun uzadıya giden monologların kısaltılması, anlatıcı sahnesinin tamamen kaldırılması, derdini 10-15 sayfayla anlatan bölümlerin özü çıkarılarak daha kısa ve net vurgulanması, mış gibi yapmaktan vazgeçilmesi, doğru enerjinin bulunması ve iyi bir dramaturgiyle karakterlerin daha iyi tanınması gerekiyor. Ek olarak Ahmet Levendoğlu’nun 50. Sanat yılını kutlar nice sanat dolu uzun bir ömür dilerim. Son olarak gerek telefon, gerek sosyal medyadan, gerek mail yoluyla oyuna davet eden Serda Kondeler’in ilgisinden ve nezaketinden dolayı teşekkür ediyorum.

(Oyunun Künyesi):

Parlour Song / Her Yıl Kuşlar Geri Gelir

Yazan: Jez Butterwoth

Yöneten ve Çeviren: Ahmet Levendoğlu

Sahne Tasarım: Taciser Sevinç

Oynayanlar: Şerif Erol, Ziya Kürküt ve Şebnem Sönmez

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: İhsan Ata

Yanıtla