Dünya Tiyatro Günü ve Kürt Tiyatrosu

Pinterest LinkedIn Tumblr +

image27 Mart Dünya Tiyatro Günü, Kürdistan, Türkiye ve dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Biz de tiyatro gününü 25 yıldır Kürt tiyatrosunun içinde olan ve Kuzey Kürdistan’da ilk tiyatro Teatra Jiyana Nû’nun ilk oyuncularından Kemal Ulusoy’la konuştuk. Amed Şehir Tiyatroları bünyesinde çalışmalarını sürdüren Ulusoy, Kürt tiyatrosunun Kürdistan’da yeşermeye başladığı yılları, gelişim aşamasını, özgürlük mücadelesi olan bağını, baskıları ve bugün yaşadığı sorunları değerlendirdi. Gelinen noktada Kürt tiyatrosunun büyük bedellerle Kürdistan illerinde önemli kazanımlar elde ettiğini vurguladı. Ama bunun yerleşik olma tehlikesini de beraberinde getirdiğini belirten Ulusoy, Kürdistan’da tiyatronun mahalle, sokak ve köylere taşırılması gerektiğinin altını çizdi. Dünyada tek olan dağ tiyatrosunun varlığına da değindi. Ayrıca Rojava Devrimi ve Kobanê Destanı’nı sanatsal eserlere yeterince yansıtamadıkları için özeleştiride de bulundu.

Kürt Tiyatrosu’nu nereden başlatabiliriz kısaca özetleyebilir misiniz, dört parça Kürdistan’da nasıl gelişim izledi?

Kuzeyde Kürt tiyatrosu için kurumsal olarak 1991 yılında İstanbul’da Mezopotamya Kültür Merkezi bünyesindeki Teatra Jiyane Nû oluşumunu milat olarak ele alabiliriz. Bir de 1918 yılında Jîn dergisinde yayınlanan Abdurrehim Rehmi Hekarî’nin yazdığı kısa bir tekst olan Memê Alan vardır. Ayrıca Başûr’da (Güney Kürdistan) 1920’li yıllardan sonra dönem dönem tiyatro yaptıkları, 1937’de Ermenistan’da ‘Mem û Zîn’in oynandığı, 1946 yılında Mahabat Kürt Cumhuriyeti döneminde oynanan “Dayika Niştiman” oyunu ve yine metin olarak Apê Musa’nın 1959 yıllarında yazdığı “Birîna Reş (Kara Yara)” oyunu vardır. Bir de tarihi kültürel köklere dayanan geleneksel tiyatro tarihinden bahsedebiliriz. Bu sözlü anlatı (dengbêjlik, çîrokbêjler) ritüeller, efsaneler, kilamlar, mitolojiler ve köy seyirlik oyunları gibi daha da eskilere de dayandırabiliriz

Kuzey’de Kürt tiyatrosu Kürdistan özgürlük mücadelesiyle paralel bir gelişim gösterdi. Bu sürece ilişkin yaşadıklarınız ile birlikte neler söylersiniz?

Kuzey’de kurumlaşma süreci içinde Kürt tiyatrosu da kendi kimliği ile var olmanın temellerini attı. Teatra Jiyana Nû ve diğer tüm MKM’ler de tiyatronun temelleri atıldı. İnkar ve yok sayılan bir halkın varlığının ve sanatını var etmek elbetteki bedel gerektiren bir şeydi. Tiyatro yapmak da var olma mücadelesiydi. Bu düşünceydi ki birçok sanatçı arkadaşımız yüzünü dağlara çevirdi. Onlar dağda bir yandan yaşam mücadelesi veriyor bir yandan da tiyatroyu var edip, geliştirip üretiyorlardı. Sarya, Fatê , Hevî, Yekta, Şervan kültür sanat şehitleri, hiçbir halkın olmayan dağ tiyatrosu veya gerilla tiyatrosunu var ettiler. Onlardan aldığımız güç ve sorumluluk bilinciyle kendimizi ideolojik olarak daha fazla nasıl eğitebiliriz, Kürt kültür ve sanatını nasıl geliştirebiliriz konusunda çok sorgulamalarımız oldu. Kültür kurumlarının açılması elbette sanat disiplinlerine yaşam alanları doğurdu. Beraberinde tiyatro pratikleri de arttı. Baskı ve yasaklara rağmen tiyatro yapıları aynı zamanda birer mücadele alanı olarak var oldu.

Kürt tiyatrosu kurumsallaşma çabaları içinde. Êlih (Batman) ve Amed’de şehir tiyatroları kuruldu. Bugün Kürt tiyatrosunun içinde bulunduğu durumu değerlendirsiniz?

Kürdistan’da Amed ve Batman illeri dışında şehir tiyatrosu oluşturulmaya çalışılıyor. Van Büyükşehir Belediyesi’nin de şehir tiyatrosu girişimleri var sanırım en kısa zamanda orada da açılacak. Bu kurumsallaşma ve profesyonel çalışma açısından pozitif görünebilir. Ancak bunların da olumsuz yanları var. Yerleşik ve gişe tiyatrosu olması anlamında. Amed şehir tiyatrosu olarak Türkiye’deki mevcut şehir tiyatrosu ve devlet tiyatrosundan farklı bir yapılanmaya sahibiz. Örneğin; merkezi bir repertuar yapmıyoruz onlar gibi. Biz kendi oyunlarımızı kendimiz belirliyoruz. Yerleşik tiyatroyuz ama mümkün oldukça turnelerle mobilize oluyoruz.

Yerleşik ama mümkün oldukça sahnelerden kurtarmak gerek. Tiyatroyu sokak, köy meydanı, kahve, oda vs. gibi yaşam alanlarına götürmek gerekir.

Diyarbakır Şehir tiyatrosu olarak yılda ortalama 25000 kadar izleyiciyle buluşuyoruz. Bu Kürt tiyatrosu için iyi bir fotoğraf. Ancak mevcut Kürt tiyatrosu yapan kurumlar, gerek Kürdistan’da gerekse de İstanbul, Adana ve Mersin gibi illerde zor şartlarda oyun çıkarabiliyorlar. Örgütlü bir yapıya henüz kavuşamadık. Henüz tiyatronun sorunlarını paylaşacağımız durumda değiliz. Rojava’da devrimle beraber tiyatro yapılmaya çalışılıyor. Rojhilat’ta da yapılmaya çalışılıyor, Başûr’da en önemli 3 kentte Dihok, Hewler ve Süleymaniye’de kurumsal bir şekilde sürmekle beraber, turnelerimiz dışında çok fazla ortaklaşacağımız projeler olmadı henüz.

Yeni gruplar ve oyunların çıkmasıyla bilinçli seyircinin oluştuğunu gözlemleyebiliyoruz fakat Kürt tiyatrosunun gelişiminin yeterli olmadığı yorumları da yapılıyor…

Ben kişi olarak bilinçli seyirci tanımına katılmıyorum. Benim açımdan bir oyunu yeni izlemeye gelen seyirci ve sık sık oyun izleyen seyirci aynıdır. Hatta biz seyirci tanımının da ‘katılımcı’ olmasını istiyoruz. Bu da hem düşüncede hem sözsel ve de fiziksel olarak ortaklaştırmakla katılımcıya dönüştürmek. Yani inter-aktif yapmaya çalışıyoruz. Tiyatronun sorunlarını anlatsam onlarcasını sayabilirim. Fakat sonuç olarak; teatral ve kurumsal olarak da olması gerektiği noktada olmadığı kesin.

Devletin Kürt dili üzerindeki baskısı ve Kürt kültürünün sözlü bir özelliğe sahip olması, metin yoksunluğu, mekân sınırlamasına kadar birçok sorun yaşanıyor. Bu sorunların aşılması konusunda ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Tiyatro; söz, beden, ideoloji, katılımcı ve oyuncudur. Bizler de sık sık tiyatronun kökenlerini verirken hep ilk başta dengbêjliği referans alıp benzeri formları bazı projelerimizde uyguluyoruz. Yani sözlü kültürü de metne gerek olmaksızın sahneye taşıyabiliyoruz. Mekanı ise tiyatro sahneleri ile sınırlandırmanın yanlışlığının farkındayız. Geçtiğimiz sezon da ‘Mem û Zîn’ oyunumuzu Cemil Paşa Konağı’nda mekan tiyatrosu olarak oynadık. Yine köylere ve ilçelere sahne olsun ya da olmasın gidilebileceğine inanıyoruz. Bu tamamen mevcut tiyatro sahnelerini reddediyoruz anlamına gelmemeli. Metin eksikliği konusunda; 4 yıldan beridir Amed Şehir tiyatrosu olarak A.Rehmi Hekkari adına oyun yazma yarışması düzenliyoruz.

Kürdistan’da devletten ve sermayeden bağımsız eserler üretmek eserlerin içeriğine nasıl yansıyor?

Her şeyden önce kendi irademizle tercih etmemiz vijdanen de sanatsal olarakta pozitif sonuç doğuruyor. Üretimin her aşamasına olumlu katkısı oluyor. Dolayısı ile benzer karşılığı halktan da alıyoruz.

Türkiye’deki sansür baskı uygulamaları oradan nasıl görünüyor ve neler söylemek istersiniz?

Devlet, Türkiye’de tiyatronun üzerinde tekçi, muhafazakar ve gerici zihniyeti hakim kılmaya çalışıyor. Bize göre çağın en gerici anlayışı bu. Tiyatroların içeriğine müdahele etmesi, oyunları dahi bürokratların belirlemesi, bir sanatçısın nasıl giyinmesi veya giyinmemesi gerektiğine kadar karışması gelinen noktanın vehametini gösteriyor.

Kürt tiyatrocular olarak Dünya Tiyatro Günü’ne ilişkin nasıl bir mesaj verirsiniz?

Dünya Tiyatro Günü’ne ilişkin; Kürt tiyatrosunun bildirisi bugün Amed’de okunacak. Yine Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün (ITI) 2015 Dünya Tiyatro Günü bildirisi için Polonyalı yönetmen Krzysztof Warlikowski’nin yazdığı metni okuyacağız. Aynı gün akşamı İstanbulİmpro’dan Koray Tarhan öncülüğünde yaptığımız 10 günlük atölyenin sonucunda, doğaçlama tiyatronun prömiyerini yapacağız.

Kürdistan’da tiyatronun daha çok yerel dinamiklerle sürdürülmesi tiyatronun oluşum sürecine ne gibi etkileri oluyor?

Bunun halk ile buluşmada olumlu etkisi ve bağı olacağını düşünüyorum. Örneğin; oyunculuğa, dile, kültüre ve tiyatronun kurdî kökleri üzerinde oluşmasına katkısı olacağına inanıyorum. Bu dinamikler kültürel de olabilir siyasal da. Yaşamın olduğu her alana dair olabilir. Kürdistan’daki siyasi süreçler ve devrimsel süreçlerin çok iyi değerlendirilmesi gerekiyor. 40 yıllık özgürlük mücadelesi sürecinde verilen bedeller, yaratılan kahramanlıklar, özgür yaşama dair her şey eserlerimizin konusu olabilir. Rojava Devrimi ve Kobanê Destanı ilham kaynağıdır sanatçılar için. Biz bu konuda yeterli yaratımlarda bulunmadık ve buna özeleştirel yaklaşmamız gerekiyor.

Rojeva Kurdistan

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.