Ben Kim Oluyorum Ki Erdal Beşikçioğlu’nu Eleştiriyorum!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bahar Çuhadar

Geçen hafta, yönettiği oyun ‘Woyzeck Masalı’na dair bir eleştiri yazdığım Erdal Beşikçioğlu, magazin mikrofonlarına yaptığı açıklamada beni ‘bilgisiz’, ‘eksik’ biri olmakla suçlamış…

Perşembe sabahı gazetelerin magazin eklerinde ismime rastladım. Erdal Beşikçioğlu ‘eleştirilere sert yanıt’ vermiş! Söz konusu olan, geçen hafta sonu, Beşikçioğlu yönetimindeki ‘Woyzeck Masalı’ hakkında yazdığım, Hürriyet Cumartesi’de ve Radikal’de yayımlanan ‘Erdal Beşikçioğlu’nun Masalı Neden Anlaşılmıyor?’ başlıklı yazı… Bir Cihangir gecesinde magazincilerin sorularını yanıtlamış, Beşikçioğlu. Bir tiyatro eleştirisine yapılan eleştirinin kebapçı çıkışında, magazin mikrofonlarına yapılması tuhaf gelmedi değil. ‘Eleştirinin eleştirisini’ yapmak için sağlıklı bir ortam olmasa da gazete eklerinde ‘Woyzeck’ten bahsedilmesi hayırlı bile olabilir.

Beşikçioğlu’nun, Georg Büchner’in klasik metni ‘Woyzeck’ten yarattığı, rock müzikali ‘Woyzeck Masalı’nı ‘anlaşılmaz, derdini dile getirmede eksik, rejisi kopuk, katmanları arasında organik bağ kurulamayan, teknik sorunları olan’ bir oyun olarak yorumlamıştım. Kısaca… Bağımsız bir tiyatronun bu tür bir prodüksiyona girişmesinin sevindirici olduğundan da bahsederek… Gördüğüm eksikleri gerekçelendirerek, kırıcı bir üslup kullanmamaya özen göstererek…

Beşikçioğlu beni ‘bilgisizlik’le, ‘eksiklik’le suçluyor. Oyuna ödül veren Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nden bahsederek “Bunlar tiyatro ve sanatla ilgili donanıma sahip insanlar” diyor. “Zaten o birliğe de üye değilsin” demek istiyor olsa gerek. “Oturup okuman, sonra değerlendirmen lazım” diye devam ediyor. Okumaktan kastının ‘tiyatro eleştirmenliği’ eğitimi olduğunu varsayıyorum. Yoksa orijinal metni okumadığımı mı kastediyor? Hayır, metni okudum. Ve evet, tiyatro eleştirmenliği mezunu değilim. Aradığı ‘eleştirmen ehliyeti’ yok bende yani. Bir sanat eseri üzerine işin yaratıcılarını kırıp dökmeden, gerekçeleriyle değerlendirme yazmak için ehliyete ihtiyaç duymuyorum. İlla bir ‘ehliyet’ aranıyorsa onu, kültür sanat ağırlıklı Hürriyet Cumartesi’nin ve dört yıldır tiyatro yazılarımın yer aldığı Radikal’in editörleri ve okurlarından alıyorum. Beni şaşırtan, muhalif söylemleriyle bildiğimiz bir sanat insanının ‘okul’, ‘birlik’ gibi iktidar araçlarını şart koşması. Eleştirilmeye tahammül etmemek alışık olduğumuz bir refleks. (Herkesin birbirinin sırtını sıvazlamaya devam ettiği bir ortamda, nasıl olacak da daha iyi işler göreceğiz, orası muamma…) Dokunulmazlığı ve belli bir iktidar alanı olan isimlerin çoğu kez eleştirilmediği de malumumuz. Yine de Erdal Beşikçioğlu gibi bir tiyatro insanından daha sakin, daha seyircisini anlamaya çalışan, daha gerekçeli bir tepki beklerdim.

Tiyatro yazarlarının sık yaşadığı durumdur: Oyuna olumlu eleştiri yapıldığında övgü ve teşekkür, aynı ekibin başka işine olumsuz yorum yazıldığında -mealen- “Sen kimsin ki eleştiri yazmaya kalkıyorsun?” tepkisi gelir. (Her türlü makul eleştiriyi, bir tartışma düzlemi yaratma fırsatına çevirenlerin gönlümüzdeki yeri zaten ayrıdır.) Geçen yıl Radikal’de, Beşikçioğlu’nun rol aldığı Bir Delinin Hatıra Defteri’ (Buradan okuyabilirsiniz) üzerine beğeni dolu bir değerlendirme yazısı yazmıştım. Belki de Erdal Beşikçioğlu benim bilgisiz, eksik bir kalem olduğumu o yazıdan sonra beyan etseydi, bugün söyledikleri de benim açımdan başka bir anlam kazanmış olurdu.

Radikal

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bahar Çuhadar

Yanıtla