Bugünden Farkı Olmayan.. “Tıpkı O Gün Gibi”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İhsan Ata

2008 yılından beri çağdaş sirk sanatları alanlarında faaliyet gösteren Kabile Alternatif Performans Topluluğu, Barış Yücedağ ve Mahir Akgündoğdu öncülüğünde geçtiğimiz yıl Kabile Tiyatro’yu da ekleyerek yoluna devam ediyor. İlk oyunları NRD’nin ardından yeni oyunları “Tıpkı O Gün Gibi” yine Barış Yücedağ imzalı. Dışarıda yaşanan olaylara kayıtsız kalan 4 arkadaşın hikayesi farklı boyutlarla ele alınıyor. Erhan Tuncer’in yönettiği oyunda İdil Arıkan, Nedim Suri, Mahir Akgündoğdu ve Talha Kaya rol alırken ışık tasarımını Serhan Demirkan üstleniyor.

Barış Yücedağ, yaşanan toplumsal olaylara kayıtsız kalmayarak bir bellek analizi yapıyor. Dışarıda yaşanan olaylara değinen ama içeridekilerin dışarıya adeta kendini kapattığı farklı bir bakış açısı sunuyor. Gerçekte ne kadar toplumsal olaylara yakın olduğumuzu kendi penceresinden anlatıyor. Bir proje için bir araya gelen 3 arkadaş ve ev sahibesi arasında geçen hikaye teatral bir havadan uzak fuaye sohbetlerini andırıyor.

Ekibe dair bir önceki yazımı hatırlayanlar bilir Barış Yücedağ kalemi sağlam bir yazar (olma yolunda ilerliyor). Karakterleri çok katmanlı birer birey yapmak yerine aslında herkesin içinde var olan o tınıya değiniyor. Hayatın gerçek yüzünü, o boş vermişliği, önceliklerini sözünü sakınmadan ama propagandaya da kaçmayan samimiyetiyle aktarıyor.

Özellikle yaşadığımız “Gezi Olayları”na isim vermeden değinerek yaşanan bu bellek kaybına kendi üslubuyla değiniyor. Olayların ve mekanların tam olarak metinde karşılığı olmaması yazarın evrensel bir dil oluşturma çabasından kaynaklanmış. Yanı başımızda gelişen olaylara ne kadar kayıtlı kaldığımızı özeleştiri yaparak aktarıyor. Bu dil, Çehov’un yaklaşımını andırıyor. Olaylara tersinden bakarak bir ironi yaratma çabasında.  Sahnede anlatılan olaylara durup düşünmemizi değil bir arkadaş ortamında gelişen ve belki o odadan çıktıktan sonra hatırlatmayacak samimi,  akan bir dile sahip.

Elbette metnin kendi içerisinde temel bazı sıkıntıları var. Metnin yaratım sürecindeki o fikir parlak ama sonrasında karakterin katmanlı olmayışı ve seyirci açısından o gizemin yaratılamayışı bir süre sonra “Eee” dedirtiyor ve cevap bulamadan sona eriyor ne yazık ki. Özellikle finali bir yere bağlamak için zorlama bir fikir bulunduğunu düşünenlerdenim. Karakterlerin dışarıda yaşanan olaylardan bağımsız olarak odanın içinde kendi sorunlara dalmaları neden sonuç ilişkisi içerisinde ilerlerken final için İdil karakterinin iner inmez vurulması biraz aceleye geliyor. Onu aşağıya indiren farklı nedenler aranabilir belki. Ama onun ölmesinden sonra bile yine eski umursamazlığına dönmeleri takdire şayan bir bağlantı. Ayrıca oyundaki karakterlerin (SPF) karakter tanımının tam bir karşılığı söz konusu mu? Tartışmaya açık…

Sonuç olarak sürekli yazan ve üretimini seyirciyle buluşturan Barış Yücedağ’ı kutluyorum. Cesaretiyle İstanbul tiyatrolarına Mahir Akgündoğdu ile yeni bir mekan kazandıran, denemekten korkmadığı, yazdıklarını paylaşan, eleştiriye açık, daha da önemlisi sürekli yeni arayışlar peşinde olan koca bir yüreği var. Mücadelesinin sonsuza dek sürmesi dileğiyle..

Oyunun yönetmen koltuğuna oturan Erhan Tuncer’in işi ise yazara göre bir tık daha zor. Yüzeysel görünen bir ev sohbetini aynı doğallıkla seyirciye aktarmak yönetmenin yükünü iki kat artırıyor. Metin gibi gayet doğal ortamında oyuncuların karakterlerini ve eylemlerini belirlemiş. Metnin aynı doğallıkta seyirciye geçmesini sağlamış ki inanın bu o kadar kolay bir iş değil.  Özetle, gayet net, ne istediğini bilen sade ve şık bir reji anlayışıyla oyunun altından kalkmayı başarıyor.

Oyunda rol alan İdil Arıkan, Nedim Suri, Mahir Akgündoğdu, ve Talha Kaya iyi bir ekip olmuş. Nedim Suri dışında gayet doğru bir kast olduğuna inanıyorum. Suri’nin oyunculuk değil evli biri için genç kaldığını düşünüyorum. Tüm oyuncuların birbirileriyle olan iletişimi iyi ama metinden kaynaklanan kimi aksaklıklar nedeniyle kopuk görünüyor. Olaylar arası geçişlerdeki ufak pürüzlerin ise oynandıkça oturacağına inanıyorum.

Ayrıca bireysel olarak; sarhoş ev sahibesi rolünde İdil Arıkan’ın yalnızlığı çok iyi anlattığını, Nedim Suri’nin eş için genç kaldığını, fakat gayet temiz ve sıkı bir oyuncu olduğunu, Mahir Akgündoğdu’nun karakterinde kimi çelişkiler olduğunu ve zamanla oturacağını, son olarak (Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödüllerinde Umut Veren Genç Oyuncu Ödülüne aday olması tesadüf değil) Talha Kaya’nın  doğallığı, sahneye yansıyan enerjisiyle sağlam bir oyunculuk ortaya koyduğunu söyleyebilirim. Serhan Demirkan’ın ışıkları oyuna hizmet eden sadelikte, Ümit Özbek’in fragmanı ise oldukça başarılı.

Kabile, yaptıkları işe önem veren, her biri alanında okumuş yetenekli ve yeniliklere açık bir ekip. Üreten, cesur arkadaşları yürekten kutluyorum. Mutlaka görülmesi ve tanınması gerektiğine inanıyorum. Önümüzdeki yıllarda adlarından sıkça söz ettireceği ise şimdiden görülüyor.

Salon, koltuk, ünsüz,  adres vs. beğenmeyen eleştirmenlerin ise bir an önce yeni tiyatroları tanımaları ve tanıtmaları ve desteklemeleri gerektiğini de ekleyeyim.

Bu farklı ve deneysel işi görmek isteyenler için sezon henüz bitmiş değil. 9 Mayıs Cumartesi, 22 ve 30 Mayıs Cuma günleri 20.30’da kendi sahneleri Kabile Tiyatro’da izlenebilir. İletişim:Evliya Çelebi Mahallesi Meşrutiyet Cad. 31/5 Beyoğlu – kabiletiyatro.com / 0530 933 51 01 – 0555 521 46 86

(KÜNYE):

Tıpkı O Gün Gibi

Yazan: Barış Yücedağ

Yöneten: Erhan Tuncer

Oyuncular: İdil Arıkan, Nedim Suri, Mahir Akgündoğdu, Talha Kaya

Işık Tasarım: Serhan Demirkan

Video: Ümit Özbek

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: İhsan Ata

Yanıtla