Teknoloji Çağında Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Panelinden İzlenimler

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bülent Sezgin

Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından 31. kez düzenlenen Genç Günler kapsamında Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde, Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) tarafından “Teknoloji Çağında Çocuk ve Gençlik Tiyatroları” adlı panele izleyici olarak katıldım. Bugünkü yazımda panele dair izlenimleri aktarmak istiyorum.

“Teknoloji Çağında Çocuk ve Gençlik Tiyatroları” panel başlığını duyunca acaba ne tartışılacak diye merak etmiştim. Acaba artan dijitalleşmenin çocuk kültürü ve çocuk ve gençlik tiyatrosu üzerindeki etkileri mi tartışılacak, yoksa çocuk ve gençlik tiyatrosu üretirken sahne araçları bağlamında teknolojiden nasıl yararlanılacağı mı odak noktası olacaktı? Bu merakımı sevgili hocamız Doç Dr. Nihal Kuyumcu moderatör olarak yanıtlamış oldu ve panelde her iki başlığın da gündeme alınmasını önerdi. Panele yaklaşık otuz kişi seyirci olarak katıldı.

İlk olarak söz alan drama ve tiyatro eğitmeni Yalçın Baykul, uzun yıllarını geçirdiği Almanya deneyiminden bahsetti. Berlin’de çocuk ve gençlik tiyatrosunda ekol olmuş gruplardan Grips Tiyatro’yu yakından takip ettiğini ve Grips Tiyatro’nun teknolojiye eleştirel yaklaşımını önemsediğini vurguladı. Yalçın Baykul, konuşması boyunca teknolojinin çocuklar ve gençler üzerindeki psikolojik ve sağlık açısından olumsuz etkilerinden bahsederek, bana kalırsa tek boyutlu bir çerçeveden konuştu. Çalışma yaptığı okullarda öğrencilerin teknoloji yüzünden iletişim sorunları yaşadığını ve bilgisayar oyunlarının zararlarını vurguladı. Teknoloji ile yüzleşmemizi, Kurtlarla Dans benzetmesini kullanarak, tiyatronun teknoloji ile dansı olarak yorumlamamız gerektiğini,  teknolojinin marka bağımlısı köleler yaratarak tiyatronun insancıl yönüne zarar verdiğini belirtti. Yalçın Baykul esasen genetiği değiştirilmemiş bir tiyatrodan ve yoksul bir tiyatrodan yana olduğunu, tiyatroda asıl olarak naiflik, otantiklik ve saflığın öne çıkarılması gerektiğini söyledi. Yalçın Baykul’un kısmen haklı önerileri olsa da, dijital dünyada yaşanan gelişmeleri analiz konusunda eksik kaldığını düşünüyorum. Örneğin bilgisayar oyunları konusunda sadece çocuklar üzerinde zararlı etkisi vardır demek, dijital oyunlara dair kolaycı bir yaklaşım oluyor. Ya da teknolojik gelişmelerin insan üzerindeki etkilerini diyalektik bir bakış açısıyla ele almadığımızda, yarar-zarar üzerinden bir tartışma içinde kısıtlı kalabiliyoruz. Özelikle son dönemde popüler bir oyun olan Minecraft’ın yasaklanması tartışmaları gündeme geldiğinde, farklı bakış açılarının da yüksek sesle dile getirildiği (http://mimesis-dergi.org/2015/04/bilgisayar-oyunlari-raporunu-aciklayin/) söylenmelidir.

Panelde ikinci olarak, sevgili hocamız Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu konuşmasında esasen Türkiye’de ve dünyada kültürel bir postmodernizm süreci yaşadığımızı, kültürel anlamda yapaylaşma ve değersizleşmeye karşı tiyatronun hala bir alternatif dil olabileceğini vurguladı. Bu tezini Almanya’da Theater Un Der Ruhr grubunun yaptığı tiyatro pedagojisi çalışmalarında gözlemlediğini, tiyatronun alternatif öğrenme açısından güçlü bir pedagojik araç olarak kullanılabileceğini söyledi. Zehra İpşiroğlu, yeni neslin teknoloji sayesinde birçok şeyi anlayabildiğini, ancak eleştirel bakış açısı ve sorgulama konusunda teknolojinin olumsuz etkileri olduğunu vurguladı. Örneğin kendi yazdığı bir oyun olan Pinokyo Kral Übü’nün Ülkesinde oyununun halen öğretmenler tarafından etkili bir sorgulama aracı olarak kullanıldığını söyledi. Öğrenciler bu oyun yoluyla diktatörlük kavramını sorgulayarak demokratik düşünce konusunda farkındalık kazanabileceğini söyledi. Zehra İpşiroğlu, teknolojinin işlevsel olması gerektiğini ve dijital araçların tiyatroda dramaturjinin önüne geçmesine izin verilmemesi gerektiğini vurguladı. Genel olarak Zehra İpşiroğlu’nun konuşmasında da, teknolojiye mesafeli bir tavrın olduğu söylenebilir.

Teknolojiye mesafeli iki konuşmadan sonra konuşan üçüncü kişi teknolojik bir vasıta (SKYPE) yardımıyla Eskişehir’den konuşmaya canlı katıldı. Eskişehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan yönetmen Ali Eyidoğan’ın toplantıya Eskişehir’den canlı katıldı. Moderatör bu durumun panel başlığına nazire gibi olduğunu söyledi. Ali Eyidoğan, teknolojinin seyircisi azalan tiyatroyu canlandırabilecek en önemli araçlardan birisi olduğunu, özelikle çocuk ve gençlik tiyatrolarında devinim ve görsellik yakalamadan seyirciyi oyunun içine çekmenin zor olduğunu vurguladı. Çocukların dijital alanda simülasyona dayalı zengin anlatım araçlarından etkilendiğini, tiyatronun bu anlamda atıl kalmaması için teknolojik tüm araçlardan yararlanması gerektiğini vurguladı. Ayrıca kendi yaptığı çocuk tiyatrosu prodüksiyonlarında black-light, sinevizyon ve ışıklandırma oyunlarından fazlasıyla yararlandığını vurguladı. Ancak bir yönetmen olarak oyuncuların geri plana düşmemek adına teknolojik araçları fazla sevmediğini gözlemlediğini vurguladı. Örneğin black-light tekniğinin doğası gereği sahnede sadece objeler gözükmesi gerektiği için, oyuncuların görünürlüğün azalmasına direnç oluşturduğunu vurguladı. Ali Eyidoğan dijital sanatlardan olabildiğine yararlanılması gerektiğini, ancak dijital ürünlerin sanal bir kurgu içinde çocuklara aşırı özgürlük ve otorite gücü vererek narsist bir evrenin oluştuğunu belirtti. Bu anlamda tiyatronun daha kuralcı bir yapısı olduğunu, belki forum tiyatronun alternatif bir araç olabileceğini vurguladı.

Dördüncü konuşmacı yaratıcı drama ve gençlik tiyatrosu eğitmeni Ali Kırkar, dijital oyunlar konusunda analiz yapabilmek adına Mimesis dergisinde yayınlanan Ömer Faruk Kurhan’ın bazı yazılarının okunması gerektiğini vurguladı. Ali Kırkar, internetin ve dijital öğelerin egemen olduğu bir dünyada, teatral anlatım açısından  oyun sürelerinde kısalmaya ihtiyaç olduğunu ve devinim bazlı oyunların tercih edilmesi gerektiğini vurguladı. Performans sanatlarının ve tiyatronun “şimdi ve burada olma” duygusunu açığa çıkardığını, bu yüzden de bunu yaparken gençlerin içinde bulundukları durumları sahneye yansıtması gerektiğini vurguladı. Ayrıca gençlerle tiyatro yaparken, teknolojik gelişmeler ve internet-sosyal medya konularında tartışma yapılabileceğini söyledi. Ali Kırkar, eleştirel bir perspektif olursa teknolojiden yararlanılması gerektiğini vurgulayan bir konuşma yaptığını söyleyebilirim.

Beşinci konuşmacı, İBBŞT yönetmenlerinden Arif Akkaya idi. Arif Akkaya, Türkiye’de tiyatroda teknoloji tasarımı yapan kaliteli ve eğitimli personel eksikliğini vurgulayan bir konuşma yaptı. Arif Akkaya, yönetmenlerin aşırı tekst merkezli tiyatro yaptığını, güncel teknoloji gelişmelerden yararlanmanın tiyatro sanatına derinlik kazandıracağını söyledi. Ancak oyuncu egosunun da, teknoloji tasarımından korktuğunu vurguladı. Pozitif bir gelişme olarak, son yıllarda alternatif sahnelerde teknoloji tasarımına önem veren projeler yapıldığını, ancak dramaturjik anlamda teknoloji tasarımının dozajının iyi ayarlanması gerektiğini söyledi.

Seyirci olarak söz alan İBBŞT oyuncusu Derya Yıldırım, simülasyon çağında dijital dünyanın etkilerinin tek taraflı bir bakış açısıyla ele alınmaması gerektiğini, aslında dijital araçların alternatif ifade olanakları sağladığını vurguladı.

Yolcu Tiyatro grubundaki bir tiyatrocu, çağdaş Avrupa tiyatrosunda olduğu gibi teknolojinin çok etkin bir şekilde oyunlarda kullanılması gerektiğini söyledi. Konuşmasında “Olmayan bir seyirciyi de kaybetmek istemiyorsak, niçin teknolojiye sırtımızı dönüyoruz? Teknolojiye uzak durmak ve etkin bir şekilde kullanmamak demode bir anlayıştır” cümlesini vurgulayan tiyatrocu, kendi prodüksiyonları olan Kapıların Dışında oyununda 3-D mapping ve animasyon teknolojisinden yararlanıldığını söyledi.

Ben panelin çocuk ve gençlik tiyatrosu bağlamında önemli bir tartışma başlığını gündeme getirmesi açısından iyi bir giriş olduğunu düşünüyorum. Ancak panel konuşmacısı seçiminde, ASSITEJ üyesi bizzat çocuk ve gençlik tiyatrosu yapan bir yönetmen veya oyuncu, dijital oyunlar hakkında araştırma yapan bir kişi ve bir teknoloji tasarımcısı olsa daha zengin bir içerik ortaya çıkabilirdi diye de bir öneride bulunmak istedim. Çocuk ve gençlik tiyatrosu alanında düşünsel üretimlerin yenilikçi bakış açılarıyla zenginleşmesinin alana katkı sağlayacağını düşünüyorum. Eğitim dünyasında X-Y-Z kuşağı gibi pedagojik tartışmaların yapıldığı bir dönemde, sanat eğitimcilerinin de yeni gelişmelerin etkisine dair tartışmalar yapması kaçınılmaz görünüyor.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bülent Sezgin

1 Yorum

Yanıtla