Gizem’in Alexander Hikayesi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Gizem Aksu

ImpulsTanz kapsamında katıldığım atölyelerdeki deneyimi ve atölyelerden edindiğim bilgileri paylaşacağım yazılar için bazı çekincelerim var. Paylaşımlarım, bu tekniklerden benim bedenime, zihnime, ruhuma süzülenlerdir, dolayısıyla  kişisel bilgilerdir. Yazıların, bilimsel iddia yerine kişisel hikaye anlatımı barındırdığını hatırlatmak isterim.

Hikayelerin, düşlere açılan metinler olduğunu düşündüğüm için paylaşmak istiyorum. Belki dokunur, ilham verir, harekete geçirir umuduyla…

Gizem’in Alexander Hikayesi

Yazının ismi Lady Gaga şarkısı gibi oldu ama bu yazı uzunca bir beden farkındalığı yazısı olacak, dilerseniz atlaya zıplaya okuyabilirsiniz. ImpulsTanz’ın ilk haftası için aldığım atölyelerden biri, Alexander teknik üzerineydi. Hakkında çokça duyduğum, bazı metinler okuduğum bu tekniği ilk kez deneyimleme fırsatım oldu. ImpulsTanz’da bu deneyimi mümkün kılan sevgili ve değerli eğitmen Shelley Senter hakkında ayrıntılı bilgi için şu siteye bakabilirsiniz.(1) Beden farkındalığı açısından çok önemli bulduğum için Alexander tekniğin ilham verici önermelerini sizlerle ayrıntılı olarak paylaşmak istiyorum.

Frederick Matthias Alexander Tazmanyalı bir aktör/orator. Kendi tekniğini oluşturmaya başlaması sesinin kaybetmeye başlaması ve doktorların bunun nedenini keşfedememesi üzerine oluyor. Birçok doktora gitmesine rağmen sesini kaybetmesinin altındaki neden bulunamıyor.

Oyunculukta, birçok insana hitap etmek, prezansını geniş alana yayabilmek için aldığı postürü incelediğinde kafasını arkaya doğru atarak boynunu sıkıştırdığını, göğsünü öne çıkarmasının

sırtına ne kadar baskıda bulunduğunu fark ediyor. Bedeninin önü, gözler önüne serilir ve açılırken  bedeninin arkası gittikçe sıkışıp daralıyor. Bedensel ve aynı zamanda zihinsel bir ezbere dönüşmüş bu postürü yeniden düzenlemek için anatomik olarak izlemesi gereken yolu bulmuş:

-Kafasının öne ve yukarı,

-Boynunun arkaya ve yukarı doğru yumuşamasına ve uzamasına izin verirken

-Sırtının da arkada genişlemesine ve omurların arasındaki boşluk sayesinde omurgasının da arkaya ve yukarı uzamasına izin vermeli.

 alexander1

alexander2

Yapmasam Ne Olur?

Çalışmaya başladıkça bedensel alışkanlıkları değiştirmenin o kadar da kolay olmadığını fark ediyor. Bu noktada yaptığı şey, problemi çözmek için problemi oluşturan dinamikleri tersine işletmek değil de problemi oluşturan dinamiklerin işleyişini durdurmak ya da onları yapmamak (non-doing) oluyor. Yani göğüs kafesimi ve kaburgalarımı öne doğru çıkarmamak için onları içe bastırmaya çalışmak yerine onları öne ve dışarı doğru çıkarma eylemini gerçekleştirmemek. Yaptığım şeyi yapmaktan vazgeçmek. İşte Alexander tekniğin en önemli noktalarından biri, kısaca, alışkanlık haline gelmiş, kassal çaba ve tansiyon yaratan her türlü bedensel kalıbın dönüşebilmesi için bir başka bir şey yapmak yerine onu yapmamaya karar vermek.

İlk derste Shelley, Alexander teknik hakkındaki ilk izlenimlerimizi/ öngörülerimizi paylaşmamızı istedi. Ortaya atılan bazı anahtar sözcükleri, belki üzerinde düşünmek istersiniz, belki ilham verir diyerek yazmak istiyorum: Verimlilik (efficiency), alışkanlıklar (habits),  sihir (magic), hareket etmenin doğal yolu ( natural way to move), bedeni bloke eden şeyleri yapmamaya yönelik farkındalık ( awareness toward not to do the things binding the body), yön doğrultusunda enerjiyi bırakıvermek/salıvermek ( releasing through directions), netlik (clarity)…Sonrasında kendisi Alexander teknik hakkında kısa ve yalın bir önermede bulundu: Bedenle çalışmanın doğal, organik ve verimli yolunu bulmak.

İskelet sistemi üzerinden bazı fikirler tartışmaya başladık. Söyleyeceği anatomik noktaları bedenimiz üzerinde, düşünmeden, göstermemizi istedi. Dirsek eklemi, torsonun en tepe noktası, başın en alt kısmı, boynun en üst noktası, bilek eklemi, oturma kemikleri gibi. Ondan sonra çok etkilendiğim bir açıklama yaptı. Dirsek eklemi diyince neredeyse herkes kolunu bükünce meydana gelen köşeyi gösterdi. Halbuki dirsek eklemi daha yukarıda bulunuyor. Ortaya çıkan sivri şey, dirsek eklemini oluşturan kemiklerden birinin parçası sadece. Dirseği o köşeli yapı olarak referans alında ortaya çıkan hareket kalitesi ve algılama ile dirsek eklemini daha yukarıda, köşeli olmayan bir yapı olarak referans alıp ortaya çıkan hareket kalitesi ve algısı çook farklı oluyor. Denemek isterseniz buyrun. Konservatuara ilk başladığım sene kasığımdan sakatlanınca gittiğim fizik tedavi merkezine, en çok dirsek eklemi ve ön kolunda problem olanlar geliyordu. Güzel mi güzel bilgisayarlarımızı kullanacağız diye dirseklerin (dolayısıyla omzun-oradan sırtın-oradan belin-oradan kasıkların- oradan bacakların) çektiği cefa…?

Literatürde birçok release teknik açılımı ve denemesi var. Shelley, Alexander teknikteki release fikri üzerine çok yalın ve güzel bir tanımlama yaptı. Eklemler arası boşluğa izin vererek uzamak. (Esnemek ile uzamak farklı şeyler. Kasların esnemesi ile eklemler arasındaki boşluğa izin vererek uzama fikri karışsın istemem. Kaslar sadece kasılır. Kasın esnemesi için başka bir kasın kasılıyor olması gerekir. Eklemi oluşturan kemikler arasında eklem boşluğu vardır. Ancak bedensel alışkanlık nedeniyle bu boşlukların azalması sıkça görülen bir şey. Uzama, eklem boşluğu fikrini hatırlatıyor. Eklemler arasındaki boşluğu hareket ettirmek, o ekleme bağlanan bir kası ya da o eklemi oluşturan kemikleri hareket ettirme fikrinden oldukça farklı.  Sağ elinizin ikinci parmağı üzerinde bir denemek ister misiniz?  🙂

Önüm Arkam Sağım Solum Sobe, Uzamayan Ebedir.

Alexander teknikte, hareket etmek için alınan referans noktası, iskelet sistemimiz. Yani bir hareketi yaparken, kasılan kası, kas gücünü ve eforu düşünmek yerine iskeleti, iskelet parçalarını ve eklemleri düşünmeyi öneriyor. Mesela torso dediğimiz iskelet parçası; omurga, omuz kavşağı,kaburgalar ve kalça kemiklerinden oluşuyor. Kollar ve bacaklar buraya dahil değil. Torsonun arkaya ve yukarı doğru uzamasına/genişlemesine izin verirken; baş yukarı ve öne doğru uzuyor. Çene, başa dahil değil, sadece baş ile eklem yapıyor. Dolayısıyla çene aşağı, yer çekimine doğru kendini bırakabiliyor. Çeneyi yukarı ve öne götürmeye gerek yok. Sistem, çok yönlü çalışıyor, gördüğünüz gibi. İskeletin her bir parçasının kendi özgü bir alanı ve bu alanda hareket etme yönü/yönleri var.1

Alexander teknikteki suspension(asılı kalma değil de asılı salınma diyeceğim) fikrinde parçalar, ortada olan bir merkeze doğru çekilmek yerine, birbirlerinde ayrı yönlere doğru hareket ederek merkezde boşluk yaratırlar. Mesela öne doğru yürüyeceğim zaman, torsomun arka ve yukarı doğru genişlemesiyle dizimin öne doğru bükülmesine izin vererek yürüdüğümde karın kaslarımda rahatlama hissediyorum. Omuzlarım rahatlıyor, başımın arkası rahatlıyor. Oturma kemiklerim arkaya ve yukarı uzayıp dizim öne bükülürken kasıklarımda alan açılıyor ve bu rahatlama yaratıyor. Alexander teknikte hangi iskelet parçasının hangi yöne doğru release edileceğini bilmek, harekete geçmeden bu yönü düşünmek ve düşündüğün yönler doğrultusunda release ettikten sonra harekete geçmek önemli.

Processed with VSCOcam with m3 preset

Bedende Sörf Oluyorsa, Deniz Kızı Neden Pencerede Oturmasın?

Shelley neredeyse her derste, ayakta dururken gözlerimizi kapatmamızı ve oluşan salınımı gözlemlememizi istedi. Beden, sürekli hareket halinde. Bu sürekli harekette olma haline, sörf dedi. Bedenin yaklaşık  % 70’inin de su olduğunu düşünüce sörf fikri daha da hoşuma gitti. Wuuuww! Hem de bedava:)

Bedenimiz kendi içinde sörf halinde, mekanda sörf halinde. Hareket, sürekli, var.

Bir şeye dikkat verdiğimizde, bir şeye dikkatli baktığınızda kendinizi bir gözlemleyin. Nefesinizi tutup, bakış alanınızı daraltıyor musunuz? Herhangi bir yerinizi kasıyor musunuz? Mesela internette dikkatlice bir şey okurken kendinizi gözlemleyebilirsiniz. Hareket ne zaman duruyor?

Beden sürekli hareket etme eğiliminde olmasına rağmen bir şeye dikkat vermek için, tek bir noktaya odaklamayı, görüşümüzü daraltmayı, nefesimizi tutmayı nereden/ nasıl öğrendik acaba? Nefesi tutmak gibi bize çok olağan gelen şeyler beden için olağanüstü olabiliyor. Walter Benjamin’in dediği gibi olağanüstü’lerin olağan halini aldığı bir zamanda bedenlerimizde kriz halinde yaşamaya uyumlandı. (Bedenin bilgeliği…)

Yeni atasözü önerim:  “Göze gelen dirsek, gözü dışarda olmaktan iyidir.”

Göz görür.

Ya da,

Göz alımlar, beyin görür.

Göz görür diyince dikkatim öne gidiyor, ve gördüğüme odaklanmaya başlıyorum. (Yanlar filan umrumda değil.)

Göz algılar beyin görür diyince, gözün algılaması için ilk önce bir zaman açıyorum kendime, bu sırada algının oluşması için alımlama başlıyor. Araba, binalar, trafik lambası, adamın kafası, kadının dirseği gözüme doğru gelmeye başlıyor. Alıyorum, alımlıyorum ve görüyorum. Görme eylemini beynimde düşündüğüm için, bir anda kafamın arkasını da fark ediyorum.

Görmek için gözün şeylere gitmesi, odak ya da konsantrasyon yerine şeylerin göze gelmesi, gelenlerin beynimde birbirine integre olması alanımı genişletiyor. “Gözü dışarıda olmamak” da “gözü soketinde bırakmak iyi fikir olabilir 🙂 Alexander teknikte odak, konsantrasyon yerine integrasyon fikri var. Bir beden bölümünü baskılayarak ya da ikincilleyerek işlemek yerine farklı beden bölümlerinin kendilerine özgü yapılarının birbiriyle integre olmasına izin vererek hareket etmesi fikri ön plana çıkıyor. Demokratik beden?  ( Bu konuya hiç girmeyeyim, ortaya attığım bir soru olarak kalsın. Impuls’ta da oldukça gündemde, belki başka bir yazıda paylaşma imkanım olur.)

Kendinin polisi olmadan…

Dilin beden üzerindeki kurucu rolünün yanı sıra Shelley, sensation ve duyguların ya da hislerin kurulmuş ve koşullanmış yapısından bahsetti. Farkındayım, biraz provokatif bir cümle oldu, o yüzden hemen bağlamı aktarayım. Ayna karşısında bir postür çalışması yaptık. Alexander teknikte makbul olan teke tek ve dokunarak (hands on, deniliyor) çalışma yapmak. Alexander teknik hocası olabilmek için 3 yıl, her yılın 9 ayı, haftada 5 gün eğitim almış olmanız gerekiyor. Böylesi bir eğitimden geçmiş bir insanın nasıl dokunduğunu size anlatamam. Dokunuşun yalınlığı, netleği ve çağrısı:) Neyse… Shelley dokunarak insanların postürleriyle oynadı. Dışarıdan inanılmaz bir şekilde hizada (aligned) görünen biri,  gövdesini diagonele doğru yatmış, kafasını yukarı doğru kaldırmış olarak hissettiğini söyledi. Alışkanlıklar hakkında belki de dikkat etmemiz gereken nokta bu. Hisler de fizikseldir, hareket edip dönüşebilecekleri gibi tutunabilir, yapışabilirler. (Sara Ahmed / kitap için ilk yazıma bakabilirsiniz.) İyi hissettirdiği için bacak bacak üstüne atarak oturup diz ağrıları çekenimiz çoktur. Aaa ya da çok iyi hissettirdiği için topuklu ayakkabı giyip bel ağrısından duramayanımız. Bu noktada önemli bir soru ortaya çıkabilir: Hissime güvenmeyeceksem, algıma güvenmeyeceksem, dile güvenmeyeceksem neye güveneceğim?  Mesele güven meselesi değil ki. Dil, his, duyumsama hepsi hayatın tadını çıkarmak için harika nimetler. Bunları verili, doğal, olağan olarak almaya eleştirel yaklaşabiliriz.  Bedenin dilde, histe, duyumsamada sörf edişine izin verebiliriz. Ve sadece iletilerimizi, aplikasyonlarımızı değil dilimizi, hissimizi, duyumsamamızı da update edebiliriz.

Beş günlük sürecin sonunda bir arkadaş güzel bir paylaşımda bulundu: Alexander teknik, bedenine yönelik algının sürekli update olması ( constant update of the perception towards your body).

Kendinizi takipte kalın.

Kendinize eşlik edin.

1)http://www.newschool.edu/lang/faculty.aspx?id=71250

2)Shelley, bazı ders notları dağıttı. Birkaçını paylaşmak istiyorum:

Pirinciples: Observation, Awareness, Direction, Inhibition

Directions: One at a time and all together,

      to  allow the head to release forward and up  (away from the spine)

      to allow the torso to release back and up  (away from the legs)

      to  allow the knees to release forward ( away from the torso and from the heels.

                      to allow the heels to release back and down -into the floor,

           Before you move, release OUT to go INTO movement

Awareness: knowledge of what is happening while it is happening.

Non-doing: the process of voluntarily withdrawing energy in the form of muscular tension from an activity is performed       more efficiently

    Inhibition: the process of intercepting, and thus delaying, a habitual response in order to modify that response.

F.M Alexander’ın The Use of the Self (1932) kitabının dili günümüze göre ağır olduğu için Shelley’nin,teknikle ilgili daha ayrıntılı bilgi için önerdiği, kendisinin de faydalandığı kitap:

Michael Gelb (1996). Body Learning: An Introduction to the Alexander Technique. Henry Holt and Company.

 http://michaelgelb.com/product/body-learning/

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Gizem Aksu

Yanıtla