Müjdat Gezen, Ferhan Şensoy Nasıl Erdoğan’ın Askeri Oldu?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

151009214714[Gökhan Kaya’nın Turnusol’da yayınlanan yazısının bir kısmını paylaşıyoruz.]

Geçtiğimiz gün pek çoğu tiyatrocu, bir salon dolusu sanatçı coşkulu bir açıklama yaptı biliyorsunuz. İzleyince sanki bir 10 Kasım anmasına, 29 Ekim kutlamasına gitmiş gibi oldum. Ellerinde Türk bayrakları, kalpaklı amcalar, tayyörlü cumhuriyet teyzeleri coşmuşlar… Muhtemelen bir onuncu yıl marşı da söylemişlerdir.

İsimlere baktım. Vakti zamanında yapılan AKP karşıtı Cumhuriyet mitinglerinin kadrolu elemanlarının hepsi oradaymış. Sanatçılarımızın “Teröre hayır, kardeşliğe evet” bildirisini okudum.
Evet ‘Teröre hayır’ demişler bildirilerinde, lakin sokağa çıkma yasağı ilan edilen şehirlerde devletin güvenlik güçlerince öldürülen kırkın üzerindeki sivilden hiç bahsetmemişler.
Demek ki her türlü ‘teröre’ karşı değiller.

Benim anladığım ‘Erdoğan’a Kürtleri öldürün, şehirlerini bombalayın arkanızdayız’ diyorlar özetle.

Kimmiş bu sanatçılar, niyetleri neymiş? Bildirilerinde samimiyetle anlatmışlar:
“Bu bir Vatan Savaşıdır! Terörle barış, teröristle müzakere olmaz! Başta biz sanatçılar olmak üzere Türk milleti olarak haykırıyoruz: Ülkemizi böldürtmeyeceğiz!
Vatanımızın toprak bütünlüğüne sahip çıkacağız! Bölücüye, teröriste, yobaza, hırsıza bu Milleti ezdirmeyeceğiz! Saltanat düşkünlerine, diktatör özentilerine boyun eğmeyeceğiz! Emperyalizmin oyunlarını bozacağız. Bayrağımızı yere düşürmeyeceğiz….
Bizler;
Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim ve ilkelerine bağlı, Cumhuriyetimizi ve halkımızı sanatçı varlığımızla 150 yıldır alnımızdaki ışıkla aydınlatanlarız.
Bizler;
Mustafa Kemal’in sanatçılarıyız”

Yani kusura bakmayın Mustafa Kemal bu kadar safın kendisini sahiplendiğini görse oturup ağlardı.
Neden?


7 Haziran öncesini hatırlarsınız. Erdoğan anket sonuçlarından partisinin iktidarı kaybedeceğini anladığından beri ülkeyi karıştırmanın, bir savaşın peşindeydi. Aslında önce bir Suriye’yi yokladı. Ama orada karşısında Rusya’yı buldu. Sonra sandıktaki rakibi olan Kürtlere savaş açtı. Temel stratejisi bir savaşla birlikte oluşacak militarist seferberliğin, milliyetçi dalganın kendi varlığını devletle özdeşleştirerek meşrulaştırmasıydı.

İşte yukarıdaki bildiri Erdoğan’ın hedefine ulaştığını gösteriyor. Erdoğan 12 Eylül generalleriyle yarışan ‘darbeci-militarist’ söylemiyle bunu bir nebze başardı. Dün cumhuriyet mitinglerine katılanlar bakıyoruz aynı vatan-millet-sakarya edebiyatıyla bu sefer Erdoğan’ın savaş üzerinden yürüttüğü seçim kampanyasına destek veriyor.

Bizim ‘Mustafa Kemal’in askerleri’ bildiride araya ‘yobaz’ ve ‘diktatör’ kelimelerini sıkıştırarak ‘Kürtleri öldürün ama Erdoğan’dan yana değilize’ getiriyorlar akıllarınca.
Ama kazın ayağı öyle değil. Bu savaşın Erdoğan’ın kurmaya çalıştığı islami rejimin devamını getirmeye olanak sağlama dışında bir amacı yok.

‘Mustafa Kemal’in askerlerinin’ bugün yaptığı tek şey Mustafa Kemal’in kurduğu laik rejimin yıkılmasına hizmet etmekten başka bir şey değil.


Nasıl oldu da Müjdat Gezen ve Ferhan Şensoy gibi en Erdoğan karşıtları bugün kritik 1 Kasım seçimlerinden önce Erdoğan’ın savaş üzerinden yürüttüğü seçim kampanyasının arkasına dizildi?

Türkiye’nin büyük sorunu bu. Milliyetçi laik kesim militarizm ile aydınlanmayı ayrılmaz bir bütün olarak görüyor.
‘Cumhuriyet aydını’ kimliğinde askere biat ve laik olmak ayrışamıyor.  Bu kitle bir ’devlet düşmanı’ gösterilerek çok rahatlıkla manipüle edilebiliyor. Bunu şeytanlaştırdıkları Erdoğan bile yapmayı başardı.

Pavlov’un köpekleri gibi Kürtlere ölüm dendiğinde kimin dediğine bakmadan yanaşık düzene geçtiler.

Oysa yarın çok korktukları islami rejim alenen ilan edilirse ittifak yapabilecekleri en önemli güç bu ülkede Kürt hareketi.

Devamı için tıklayınız.

Turnusol

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.